kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 21 Ekim 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Bazı anneler çocuklarını ilk kıpırtıdan itibaren severken, bazılarında derin bağlılık duygusu haftalar sonra ortaya çıkıyor.

Anne sevgisi nedir?

Yazı: Johanna Romberg
07.10.2007
Anne sevgisinin doğanın armağanı, aileyi bir arada tutan yaşam iksiri olduğu söyleniyor. Öte taraftan pek çok anne bu sevgiden yoksun olduğu suçlamasıyla karşı karşıya kalıyor. Geo dergisi annelik içgüdüsünü ele aldı..
Kadın davranışbilimciler annelik içgüdüsünün bir de karanlık yüzünün bulunduğunu ortaya çıkardı. Birçok dişi kuş, yavrularının yumurtadan geç çıkan kardeşlerini yuvadan itmesini ya da gagalayarak öldürmesini tüyünü bile kıpırdatmadan izliyor; dişi kemirgenler bir batında doğan yavrularının bir kısmını doğumdan hemen sonra mideye indiriyor; sevimli, genelde ikiz doğuran pandalar, yavrularının birini yemekte sakınca görmüyor. Çocuklarına özveriyle bakan, onları aylarca kucakta taşıyıp emziren şempanzeler bile, hiyerarşide üstlerinde yer alan bir rakibeleri çocuklarına saldırıp ısırarak öldürürken sıklıkla müdahale etmiyor. Çocuk doğurmak ve yetiştirmek 18. ve 19. yüzyıla dek kadınların pek çok görevinden yalnızca biriydi. Korunma yöntemlerinin eksikliği ya da güvenilir olmaması nedeniyle hamilelikler kaçınılmazdı. Bebek ölümleri de yaygındı zira hijyen eksikliği, yetersiz beslenme ve ilaç olmaması yüzünden hastalıkların birçoğu ölümle sonuçlanıyordu. İlk ayları atlatan çocuklar, altı-yedi yaşına kadar daha ziyade kendi başlarına bırakılırdı. Anneler tarım ve ev işleriyle uğraşmaktan çocuklara vakit ayırmayı akıllarının ucundan geçiremezdi.

'İDEAL ANNE' KİM?
Müslüman kadınlar gibi Batılı hemcinsleri de geçtiğimiz yüzyıllarda erkekler tarafından sınırları çizilmiş bir 'annelik' dayatmasıyla karşı karşıyaydı. İki yüzyılı aşkın süredir 'ideal anne' kavramının sürekli eleştirilmesi, tüm kadınların ona uymak istemediğini ya da uyamayacağını sezdiriyor. Soylu, hatta burjuva kadınlar, çocukları uğruna toplumsal yaşamlarından vazgeçmeyi kabul etmedi. Onların bakımını ve eğitimini çalışanlarına bıraktılar. Öte tarafta kadın işçi ve köylülerin ev dışında ölesiye çalışmaktan başka seçeneği bulunmuyordu; çocukları büyük ölçüde kendi başlarına bırakılıyordu. Kadın hareketi başlangıcından kısa süre sonra iki kampa ayrıldı. Bir tarafta 20. yüzyıl başından itibaren cinsiyet eşitliği, seçme hakkı, daha iyi eğitim olanakları ve doğum kontrol hakkı için savaşan feministler vardı. Ondan sonra doğan burjuva kadın hareketi kadının erkekten farkını vurgulamayı seçti: Kadınlar erkeklerle rekabet etmek yerine, ataerkil toplumun sertliklerini yumuşatmak için 'dişiliği' kamusal alana sokmalıydı. Örneğin çalışan çocuksuz kadınlar özlerindeki anaçlığı toplumun iyiliği için kullanmalıydı. Bu kadınlar da, siyasi eşitliği her şeyin önüne koyan feministlerden ayırıyor kendilerini. En temel bulgu, doğanın hiç de sanıldığı gibi tektip olmadığı. Evrim milyonlarca yıllık süreçte her cins, her ekolojik niş için sayısız üreme ve yetiştirme yöntemi ortaya çıkarmış. Yavruları için hayatlarını feda eden dişiler mevcut: Yumurtlamadan hemen sonra, çıkacak yavruların beslenmesi için oracıkta ölen örümcekler var. Ama gebeliğini sonlandıranlar ve yavrularını başkalarına verenler de görülüyor: Besin kıt olduğunda bazı kemirgenler rahimdeki embriyolarının bir kısmını sindiriyor; bazı primatlarsa yavrularını daha genç akrabalara bırakıyor.

ŞİMDİKİ İMKÂNLAR
Günümüzde ilaçlar, neredeyse yalnızca istenen çocuklar doğurmamıza ya da hiç çocuk doğurmamamıza olanak sağlıyor. İleri yöntemler özel bakım gerektiren çocukları doğum öncesinde teşhis edebilmeyi mümkün kılıyor. Araştırmalar daha şimdiden, doğuştan engelli; örneğin Down sendromlu; çocukların nüfusunda belirgin azalma olduğunu ortaya koyuyor. Bu tür kararlar alan kadınları kalpsizlik ve bencillikle suçlamak mümkün. Ama bunun bir işe yaramayacağı açık. Zira doğa ve kültür tarihini yakından incelediğimizde annelerin 'daha iyi insan' olmadıklarını gördük. Hiçbir kadın kamu yararı için doğurmuyor. Buna değeceğini hissettiği için, geçimini garantileyeceği ya da sosyal statüsünü yükselteceği için çocuk sahibi oluyorlar.
Haberin fotoğrafları