kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Temmuz 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Sen, cinselliğin şiirini yazabilir misin Galip?

Evrim ALTUĞ
Osmanlı bürokratı Türk Galip Paşa'nın Sultan Abdülaziz'e ithaf ettiği ve Anadolu insanının cinsel maceralarını anlatan gazeller, Filiz Bingölçe'nin çalışması Mutayebat-ı Türkiyye (Türkçe Eğlencelikler) ile tekrar gün ışığına çıktı..
Hemen tüm mükelleflerin seçim telaşına düştüğü bugün, daha kişisel seçimleri 19. yüzyıldan günümüze muzip bir tebessümle aktaran 'namahrem' bir kitap, şu günlerde sessiz sedasız okurlarınca aranıyor; ilgiyle sorulup sipariş ediliyor... Özgün adı Mutayebat-ı Türkiyye olan bu kitabın kelime ve dize seçimleri, karşı cinsle temasın tebessümlerini geçmişten bugüne taşıyor. 'Mutayebat', güzellemeler, taşlamalar, eğlence, şaka ve yarenliklerin bütününe verilen eski bir isim. Türk Galip Paşa'nın yazmış olduğu ve günümüze Filiz Bingölçe'nin kazandırdığı kitabın alt başlığı ise yeterince 'açık': 19. yüzyıl, Osmanlı Erotik Şiirleri.

TDK KÜTÜPHANESİNDEYDİ

Özellikle 'kaba dil' / argo araştırma kitaplarıyla tanıdığımız Bingölçe, Türk Galip Paşa'dan şöyle söz ediyor: "Eserinde cinsellikle ilgili şiirler yazmış ve türünün tek ve en ilginç örneğini vererek, edebiyat tarihinde kendisine tartışmasız bir taht yapmış." Yazarının, Türk Dil Kurumu Kütüphanesi'ne kayıtlı nüshasından yola çıkarak okurlara kazandırdığı bu kitapta, tam 81 gazel var. Bu gazellerde Paşa, komik ve hicivlerle yüklü dizeleri üzerinden hem içinde yaşadığı toplumun erkek cinsellik anlayışı ile dalgasını geçiyor hem de insanların cinselliğe bakışı ile cinsel iktidarın kurulma pratiklerini detaylarıyla ortaya seriyor. İlk 300 nüshası numaralandırılmış kitapta Türk Galip Paşa'nın serüvenlerinde erkeği Kastamonu delikanlısı 'Himmet', kadını ise 'Keziban' temsil ediyor. Tarihsel araştırmalarıyla tanınan gazeteci- yazar Murat Bardakçı'nın da tabir ettiği üzere, gazeller ilerledikçe Paşa, bazen kendisi araya girerek, bazen de muhtarın oğlunu, köy hocasını, emmiyi, yenge kadını da işin içine sokarak 19. yüzyıl Anadolu'sunun cinsel geleneklerini renkli biçimde anlatıyor. Çünkü yazarın aktardığına bakılırsa, o dönemde 'muzır'lık, ne kavram, ne de yasa olarak var olduğundan Türk Galip her şeyi apaçık, kelimesi kelimesine, hiç çekinmeden yazıyor. Bingölçe, bu noktada şu önemli saptamayı da yapmayı ihmal etmiyor: "Türk Galip'in eserinde kullandığı ve kimi çevrelerce şiire yakıştırılamayacak denli haylaz ve edepsiz bulunan dil unsurları, edebiyatı 'edep'le karıştıran bir yaklaşımdan ötürü, 150 yıl gibi uzun bir süre karanlıkta kalmış."

ŞAİRİN MEZARI ÜSKÜDAR'DA
Peki kim bu Türk Galip Paşa? Kitabın aktardığı üzere Galip Paşa Niğdeli. İlk memuriyetinde maliye mektubu odasına girmiş. Ardından sırası ile, Kaptan-ı Derya Çengeloğlu Tahir Paşa'nın mühürdarlığına ve Tahir Paşa mareşal iken divan katipliğinde bulunmuş. Sonra Marmara Voyvodalığı yapmış. Hatta Galip Paşa, eski başbakan İzzet Paşa'nın divan katipliğine değin yükselmiş. Ulaştırma Bakanı'nın müsteşarı olmuş, bir süre Urfa Viranşehir kaymakamlığı ve Ankara defterdarlığı bile yapmış. Galip Paşa buraya sığdırılamayacak kadar çok bürokratik kıdem ve sorumluluk almış. 10 Eylül 1876'da ölmüş ve Üsküdar mezarlığına gömülmüş. İşte Galip Paşa, çeşitli coğrafyalarda Anadolu'yu karış karış gezerken toplamış cinselliğin halktaki yansımalarını. Özellikle Kastamonuluların şivesinden çok etkilenmiş. Son kertede bu dizelerin yer aldığı yapıtın, dönemin Padişahı Abdülaziz'e ithaf edildiğini de not düşmesek olmayacak. Yalnız bu arada bu dizelerin, dönemin Osmanlı âleminin gerçeklerini de tamamıyla yansıtmadığının altını çizmek gerekiyor. Bu anlamda açık olan şu ki, bu gazeller oyunlu dilleriyle, şaşırtmaya, güldürmeye ve eğlendirmeye dayalı yazılmışlar. Yani eser, yazarının ifadesiyle, 'boş vakitleri eğlenceli geçirebilmek' amacıyla yazılmış. Galip Paşa'nın şiirleri ayrıca, Bingölçe'ye kalırsa 'tamamen erkek cinsel organı çevresinde dönen şiirler'. Bu yönüyle şairin dünyasında kadın, en fazla yiyeceklere benzetiliyor. Teninin keşten, yani peynirden daha ak, kollarının dolma kabak, yanağının elma, dudağının pekmez, bal, pestil olduğu söyleniyor. Bu bakımdan, kaçınılmaz olarak cinsel organlar da Paşa'nın kaleminde türlü adlar almışlar. Vajina için, 'han, orman, kutu, hamam, pambuk tulumu, samanlık, gül, faraş' gibi sözcükler uygun görülürken, penis için ise 'çam, direk, öküzün ön kolu, koca direk, kalın, göl kabağı, dikilir taş ya da tokmak' gibi tabirler seçilmiş...
Haberin fotoğrafları