kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 14 Temmuz 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Bülent Ersoy ve Armağan Uzun, Çeşme açıklarında kıyılan gizli nikâhlarında düğün pastasını kesiyor. Yanlarındaki şahsiyetin de gözü pastada kalmış gibi...

Zurnanın patladığı yer

SAMİ TOSUN
İbrahim Tatlıses, Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı görevine talip olurken neler hissetti? 'Taze gelin' Bülent Ersoy, ablamızken yengemiz mi oldu? Yoksa durumlar aynen ve külliyen yengen mi?....
Milletçe saçma bir çifte, üçlü, beşli, çoklu standart geliştirdiğimizin farkındayız değil mi sayın okurlar? Lafı dolandırmadan diyeceğimi demek istiyorum; Bülent Ersoy hususu milletimizin çıtası haline gelmiştir. Ergenlikten yeni çıkmış, hem de hakikaten, 'Nasıl olursa olsun da şu alemde bir yırtayım' diye popstar olmaya çalışan bir şöhret meraklısı genci koluna takarak ve eski ergen 'eş'inin evinin açıklarında bir yatta 'taze gelin' olarak dünya evine giren Bülent Ersoy'u alkışlıyoruz. Ama hatırlar mısınız, Milliyet gazetesinin birkaç sene evvelki bir haberi üzerine, bir yaz kampında çalışıp yaşamını kazanmaya uğraşan eşcinsel bir İngilizce öğretmenini, milletçe linç etmiş, elinden mesleğini, öğretmenliği almış ve kaderine terk edip rahatlamıştık... Evet, Ankara Eryaman'da, sokak ortasında travestileri saçlarından sürükleyen, odunlarla kafalarını kıranlar da, milli şuur sahibi vatandaşlarımızdı. Bursa'da eşcinsellerin yürüyüşünü linç tehdidiyle engelleyen esnafımızla ve 'timsah' taraftarımızla hep beraber gurur duyduk. Peki ya eski Beyoğlu Emniyet Amiri Hortum Süleyman'ın, namını aldığı pembemsi ve kalın hortumla travestilere girişirken çekilmiş görüntülerini, bıyık altından gülerek izleyenler kimdi? Eve, bütün bunlar, sırf cinsel tercihleri çoğunluktan farklı diye, yaşamaya bizler kadar hakkı olan insanlara reva gördüğümüz, hatta sahalarımızda görmek istediğimiz hareketlerdi. Geliniz ve yine görünüz ki, çifte standardı, beşliyi, artı sonsuzu falan bir kenara bırakın, standartlarının volan kayışı kopmuş bu millet ve bu milletin popüler medyası, Bülent Ersoy ve ergenlikten yeni sıyrılmış 'aşk'ları söz konusu olduğunda, derin bir saygıyla söz ettikleri Bülent Hanım'ın yüz binlerce dolarlık pırlantalarından yansıyan ışık huzmesiyle sarhoşa dönüyor. 23'LÜK

ARMAĞAN'I TAKTI KOLUNA

Biz Bülent Hanım'ın koluna taktığı 23 yaşındaki Armağan'ı, 'ağırbaşlı' sosu katılmış ve 'Neden saçların beyazlanmış arkadaş' imajlı alaturka halinden çok önce, televizyonda bir pop yıldızı olmaya çalışırken ve hop hop hoplarken tanımıştık halbuki. Ne yapayım, ne edeyim, bir şöhretçik oluvereyim diye, kendini türlü hallere sokuyordu, acayip danslar etmeye çalışıyordu. Bir bilirkişi heyeti oluşturulsa, bu arkadaşın mevcut şuuruyla ne yaptığının farkında olup olmadığı konusu araştırılsa, enteresan sonuçlar ortaya çıkabilir. Ya da, anneciğinin ve babacığının, muhtemelen kendilerinden büyük 'taze gelin'lerine gösterdiği saygı, bir cinsel kimliğe ve tertemiz aşka duydukları saygı mıdır, yoksa üçlerin beşlerin havada uçuştuğu, 'devlet kuşu' gibi bir yatırımın masa altından el ovuşturma hesabı mıdır? Ortada çok kombine bir taciz durumu vardır ve burada taciz edilen esas olarak toplumsal yapıdır. İş cinsel kimlikle varolmaya geldiğinde linç edilenler, işin içine para ve şöhret girdiğinde tahteravanla ayran içmeye, peş peşe altı dürüm yemeye götürülmektedir. İtiraf edelim, magazin medyası vatandaşla, vatandaş magazin medyasıyla, ve aslında tüm bir toplum birbiriyle dalga geçiyor. Mesele, İbrahim Tatlıses çıkıp Kadından Sorumlu Devlet Bakanı olmak istediğini söylerken de, gazeteler bunu, af edersiniz, eşek kadar büyük bir haber olarak görüp, bizimle kafa yaparken de böyledir. Gerçeklikten kopmaya, şuurumuzu yitirmeye başladık. Kadınların dizlerinden kurşunlandığı bir atmosferde, iş bu kadar trajikken, Tatlıses bizimle, biz kendi kendimizle kafa yapabiliyor ve bundan bir beis duymuyoruz. Eh bu durumda işin hiçbir mizahi yanı da kalmıyor tabii. Ne diyeyim, ablalarınız, abileriniz kurban olsun size...