kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 18 Haziran 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Babalar anneler kızlar,oğullar

Dün öğrencileri "seçen", ayıklayan, yüz binlerce safra ayıran, çoğunu kafadan çöpe atan, kaşıkla seçer gibi yaptıklarından da aslında cımbızla çekecek olan SİSTEM, her gün öğretmenleri de doğruyor.
"Milli Eğitim" dediğimiz şeyin "millilik" ini tartışmam da, "eğitim" kısmı baştan yalan üstüne kurulu.
Çünkü lafa "öğretmen kutsaldır" diye başlıyor, sonra da hakikaten "kutsal öğretmen" olduğunu zannedenlere "Öğretmenler günü" nü gösteriyor.
Daha öğretirken eğrilten, yolun başında öğretmenini kandıran, on binlercesine bir sınıf, bir ders, öğrenci bulmaktan ve binlerce çocuğa da yeterli sayı ve nitelikte öğretmen sunabilmekten aciz, çok sayıda öğretmeni "mevsimlik köle" statüsünde en baştan kıran, birbirine de kırdıran bir "eğriltim" sistemi.
AKP'nin de en çok "becerdiği" işlerden biri bu olmalı:
Artık kimya, fizik, beden, Türkçe, sosyal, müzik öğretmeni diye ayrımları boş verin.
(Özel okul, dershane ile devlet ayrımını da saymazsak) Esas ayrım şu:
Bir, öğretmenler var; bir de öğretmen olduğunu zannederken işsiz kalan öğretmen "adayları".
Birinciler, yani "öğretme" işinde bulunanlar birkaç gruba ayrılıyor zaten:
Uzman, sözleşmeli, ücretli, usta öğretici, kadrolu...
Açık, çok açık ki çok çok da, bir boşluk günübirlik yamanmak istendiğinde, işsiz "öğretmen adayı" da çok ya;
Devlet, affedersiniz, "amele pazarı" na çıkmış gibi, "ücretli", esasında "yevmiyeli" öğretmen topluyor.
Ayda 400'e, 500'e. 15 ila 20 gün sigorta parası yatırarak.
Kadrolunun yarı parasına. Tekrar işsizliğe atmak üzere. Buna da şükretmesi istenerek. Yarı köleliğe hiç itiraz istenmeden.
Ve en önemlisi, Anayasa'da "Devlet... parasız eğitim... her çocuk... fırsat eşitliği" gibi cilaları bulunan ülkede, bu koşullardaki öğretmenlerin, bir gün ÖSS' lere filan "eşit, adil, benzer" koşullarda gireceği varsayılan (aslında yok sayılan) öğrenciler yetiştirmesi bekleniyor.
Öyle dedim ama, aslında bir şey bekleyen yok!
Atını alan... gemisini kurtaran devri bu!
Son hesap şöyle:
Dün günleri kutlanan çok sayıda baba ile her günleri bir şekilde kutlanan binlerce anne, bu ülkeye "öğretmen" yetiştirdiklerini sandıkları oğulları ve kızları için kahrolup duruyor.
Zaten kendileri de baba veya anne olup "işsiz öğretmen" sıfatlarıyla kendi çocuklarının da yüzüne bakmakta zorlananları saymıyorum.
Onları devlet hiç saymıyor zaten!
Geçen yıl "Kamu personel" seçmesine giren öğretmenlerin sayısı 202 bindi.
Ataması yapılanlar ise 35 bin.
Bu ay 38 bin kişi daha mezun oldu; öğretmen olacağını düşünüyor.
Açılacak yer ise, 10 bin kadrolu, 20 bin sözleşmeli.
Nihai sonuç: İşsiz öğretmen sayısı yine 200 binlerde.
Bu 200 bin öğretmen, aralarından sıyrılacak az sayıdakiler ve aralarına katılacak çok sayıdakilerle, "Devmiting.com" diye bir siteden seslerini, sessizliklerini, istek veya öfkelerini duyurmaya çalışıyor.
Hedefleri "Dev bir miting".
Ama devletten bakınca, 200 bin işsiz öğretmen dev değil de küçük bir mesele görünüyordur belki.
Zaten bir de şu var.
Benzer sorunları, dertleri, acıları olan insanların hep başına gelen:
Başka eksenlerde, başka kaygılarla, başka çekiştirmelerle bölünme, parçalanma, birbirine de girme! Dertlerinin ve isteklerinin istismarı veya başka bir çekişmenin malzemesi kılınması.
Ama, kalpleri ve hayatları kırık 200 bin öğretmen, Türkiye'nin dört bir yanında, "her şeyin başı eğitim" diyenler kimmiş, onları arıyor!