kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 7 Haziran 2007, Perşembe
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Bana göre bu seçim...

Türkiye'de siyasetin bu yapılış biçiminden kimseye bir tehlike gelmez. Çünkü herkes her kılığa, pek de zor olmadan, girebiliyor.
Arkadaşları pek yakın bulduğumdan değil, ama elhak doğru söylüyorlar: Listelerden dışlanan "Milli Görüş kökenliler" (sanki parti yönetimi öyle değil!), daha radikaller, demiş ki...
"Bunlar (kabul edilmeyen) 1 Mart tezkeresi ile 27 Nisan Genelkurmay bildirisine taviz".
O mart ile bu nisan arasındaki fark 4 yıl. Demek AKP içindeki kimileri ancak öyle buluyor. Şimdi, kenara itilince.
Memleketim oportünistlerin "oportünizm"i hemen tanıması ve kökten şikayetiyle de meşhurdur.
O yüzden, haklılar.
Belli ki bu parti oportünist. İlkeden ziyade "araziye göre" vites değiştirmeyi, bir ileri bir geri gitmeyi, dörtlemeyi sonra frene asılmayı kıymetli buluyor.
Ama "merkez partisi" diye yırtınan "merkez medya" nın en sevdiği duruş, oturuş ve hal ve gidiş bu zaten.
Merkez, oportünizmdir!
Lakin, AKP'yi, kadına biçilen rol, erkek egemenliği, türban, irtica, laiklik düşmanı diye mekruh bulanlar, bir yandan AKP kadrolarının "takiyye"sinden, takunyasından, takkesinden filan hep kuşkulanırken, bir yandan da bu tür partileri zaten diğer merkez partiler gibi oportünizme çağırmıyor mu? Yani şimdi, AKP'nin en çok kadın aday gösteren ve muhtemelen Meclis'e rekor kadın sokabilecek bir parti olması; Bir başka deyişle, "başı açık" en çok kadın adaya ve muhtemel milletvekiline de sahip olması; Daha garibi, o kadınların çoğunun "Milli Görüş" bir yana, kısa süre öncesine kadar "Erdoğan bakışı"nın açılarından bile genelde uzak bulunması; "Takiyye" diye geçiştirilebilir mi? Bu tam bir "Merkez oportünizmi" veya "oportünizm merkezi"dir.
Bir de şu tuhaflık var tabii; ki ona ne ad verebileceğinizi siz düşünün:
Merkezdekiler, rejimin kenarında gördükleri türbanlı kızı üniversiteye, türbanlı kadını kamusal alana, türbanlı anneleri orduevlerine sokmazken; türbanın partisi denen, türbansız çok sayıda kadını, diğerlerinden daha fazla türbansız kadını, belki gelmiş geçmiş en fazla sayıda türbansız kadını Meclis'e sokacak! Çok süper olacak!
Bunu da mı beyenmiyorsun!
Şaka, elbet bundan da hoşlanmayabilirsiniz. Muhtemelen "merkez"in bir başka oportünistine gönül vermiş olabilirsiniz.
Yahut merkezdesiniz kapı gibi; sağında, solunda. Önünüzden geçen herhangi bir trene mecburen bineceksiniz.
Nasıl olsa fark etmiyormuş! Şöyle oluyor: Merkez seçmen durduk yerde duruyor; oportünist partiler zaman zaman, münavebeyle ona uğruyor. O da bir ona, bir şuna biniyor. Buna "aportizm" de denebilir.
Mesele sırf merkez oportünizmi de değil. Misal, "aşkla devrimci" sosyalist olduğunu bildiğimiz bazı arkadaşlar, "sınıf değil, kimlik politikası" yapan, sol maskeli etnik milliyetçi parti rehinesi gölgesinde "bağımsız" olabiliyor.
Onların etnik oylarını da alabilmek için, birisi bana "yalan" desin, gerekirse Meclis'te katılmak üzere senet imzalıyor! Ve "etnik" o kadar "et ve kemik" ki, bağımsız aday gösterilen, "insan hakları" derken kurşunlanıp ölümden zor dönen adamı "fazla Türk", "Diyarbakır'da bir yabancı" bulanlar çıkıyor.
Dini kimliğin tahakkümü, baskısı gibi haklı kadim isyanları olan "Aleviler" ise, kimliğin dik alasıyla, liste liste "Alevi aday" sayıyor.
CHP'nin nanelerini, Y atıp hafifleyen DP'nin düz ovaya rahmet okutan bademlerini, Anavatan'ın Meclis'e sanki AKP'den babam girmiş gibi davranan, bir ileri iki geri giden, büyük laf edip çocukça özür dileyen, bu genç yaşta dökülen liderini filan saymayayım.
Zaten İbrahim Tatlıses de Genç Parti programını okuyup çoktan benimsemişti ve ucuz mazota ihtiyacı vardı; belki de hakikaten "Ezilenlerin iktidar olmasını" istiyordur.