|
|
Osmanlı olmasa kilise yoktu
Rum Başpiskoposu Hrisostomos, önceki gün Türkiye'ye saldırdı. Yok 'işgal kuvvetleri çekilecekmiş' yok 'asıl düşmanları Ankara'ymış...' Ne komik; eğer Osmanlılar Ada'yı almasaydı bugün Hrisostomos diye biri belki yaşıyor olacaktı ama asla 'başpiskopos' olamayacaktı. Tarihin garip cilvelerinden biri de bu işte... Katolik Dünyası'nın lideri Papa'nın 1492 tarihinde yayınladığı bir belge ile Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi'nin kapatılmasına karar verdiğini çok az kişi bilir. Bu karar kağıt üzerinde kalmadı. Rum Kilisesi kapatıldı ve tüm papazları sürüldü. Bu sürgün ve karar; Ada, Osmanlılar'ın eline geçinceye kadar devam etti. Yani Rum Kilisesi bugün hâlâ açıksa; bunu Osmanlı İmparatorluğu'na borçlu... Buna bakarak Rum Kilisesi'ni 'nankör kedi' diye adlandırmak kolay ama bizden önce başkaları Rum Kilisesi için çok daha ağır ifadeler de kullanmışlardı. Örneğin; İngiliz arşivlerinde Rum Kilisesi için kullanılan tanımlama 'sahtekar'dır! Sovyetler Birliği'ndeki devrim 1925'lerden sonra Kıbrıs'ta çok ciddi etkiler yaratır. İngilizler, Akdeniz ortasındaki bu sabit uçak gemisini kaybetmek istemedikleri için bu tehlikeye karşı hemen harekete geçerler. İdeolojiye karşı din faktörü işte burada devreye girer. Dönemin İngiliz Valisi, Sömürge Bakanlığı'na çektiği telgrafta şöyle der: "Kilise tüm sahtekarlığına karşı anti-komünisttir ve bu bizim için bulunmaz nimettir." Bu iki düşmanın ilk uzlaşısı olur. Şaşırmayın, İngiltere ve Rum Ortodoks Kilise'si aslında birbirlerinin düşmanlarıdır. Osmanlı döneminde sahip oldukları uçsuz bucaksız topraklar için vergi ödemeyen Rum Kilisesi, Ada yönetimi İngilizler'e geçince bu özerkliğini kaybetmiştir. Ada'yı Yunanistan'a bağlama fikri de vergi yüzünden papazların tutuklanmasından sonra Kilise'nin varlık sebebi haline gelmiştir. Rum Ortodoks Kilisesi dediğimiz şey; bugün bir televizyon kanalı, çok ciddi finansal ve siyasi gücü olan bir holding gibidir. Başpiskoposu Hrisostomos'a gelince, onu fazla ciddiye almaya gerek yok. 13 Kasım 2006'daki yemin töreninde Bizans İmparatoru kıyafeti giymiş birine ne denebilir ki? Bizim o meşhur atasözü vardı değil mi; hani hayal içinde diye başlayan...
|