kapat
   
24 Aralık 2006 Pazar
 
SABAH Gazetesi
 
Servislerimiz
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
 

Bize "kazan-kazan" değil "kaybet-kaybet" daha uyar...

Okuyanların unutamayacakları bir postmodern romandır Joseph Heller'in " Catch-22 "su. Çünkü romanın kahramanı bombardıman pilotu Yüzbaşı John Yossarian, 2'nci Dünya Savaşı'nda cephede görev yaparken, yaşamın ikilemlerini keşfetmiştir.
Örneğin bir savaş pilotunun hayatta kalma şansı, hava harekatındaki uçuşların sayısı azaldıkça artar. Buna karşı bir komutanın general olma ihtimali, hava harekâtı sayısını artırdıkça fazlalaşır. " Catch-22 " diye adlandırılan bu durumdaki tablo, romanda yaşananlarla sürekli örneklenir.
Örneğin Yossarian Alman cephesine hava saldırısının başlayacağı sırada " Ruhsal bunalım geçiriyorum " diye hastaneye yatar. Saldırıyı başlatacak olan komutan ona ruhsal bunalımının nedenini sorunca şu cevabı verir Yossarian:
İnsanların beni sevmediğini anladım. Uçağıma bombaları yükleyip Alman hatlarına attığım zaman, onlar benim uçağıma ateş açıp düşürmeye çalışıyor. Demek ki Almanlar da beni sevmiyor.
Siyasette ve iş hayatında sık sık duyduğumuz " Kazan-kazan " durumunun tam tersi olan " Kaybet-kaybet " durumudur aslında " Catch-22 " diye ifade edilen...

SANSÜR GÖREVİ
Yıllar önce okuduğum bu romanı yine hatırlayınca, bizim sosyo-politik yaşamımız için neden böyle bir deneme yapılmadığını düşündüm. O sırada romandan bir Yossarian sahnesi yine belleğimde canlandı.
Yossarian hastaneye yatınca, ona cepheden ailelerine yazan Amerikan askerlerinin mektuplarını sansürleme görevini verirler. Bulundukları coğrafi konum hakkında mektupla ailelerine bilgi veren askerler bilmeden askeri sırları açıkladıkları için, Yossarian, mektuplardaki yer adlarının üzerini çizecektir. Ama sonunda bu işi eğlence haline getirir ve rasgele her kelimeyi çizerek mektupları anlaşılmaz hale getirir.
Örneğin , " Sevgili karıcığım " diye başlayan mektuptaki " Karıcığım " kelimesinin üzerini karalar. " Seni çok özledim "deki " Seni " ve " Özledim " kelimelerini karalar. " Sağlığım iyi "deki " İyi "yi karalar.
Neticede yetkisini kullanır Yossarian. Bu yetkinin kullanılış biçiminin yansımalarını düşünmek, onun sorunu değildir.
Bir uçuşta, Yossarian'ın yanındaki arkadaşı düşman uçaklarından açılan ateşle yaralanır. Yossarian onun yaralı bacağını sarıp, arkadaşını tedavi etmeye çalışırken, onun öldüğünü görür. Çünkü bacaktaki yarayı onarırken, arkadaşının göğsündeki ölümcül yarayı görmemiştir.
Bizimsosyo politik yaşamımızdaki " Kayıp yıllar "ın nedeni olan " Catch-22 "ların ele alındığı bir roman yazılsa, herhalde bu adı taşıyan romandan daha çarpıcı sahnelerle dolu olurdu.

TÜRKİYE'DEN ÖRNEKLER
Örneğin Yossarian'a, çıkan yasaları kendi anlayışına göre bölüm bölüm iptal edebilmesi yetkisi veriliyor. O da mesela sosyal güvenlikle ilgili yasanın sadece memurlarla ilgili bölümünü iptal ediyor. Sonunda tüm sistem işlemez hale geliyor. Bunu yaparken de " Gerekçeyi sonra açıklarım " diyor.
Örneğin Yossarian'a, yürütmenin yaptığı atamaları veto etmek yetkisi veriliyor. O da önüne hangi isim gelirse gelsin veto ediyor. Bu nedenle bütün kamu kurumlarının yöneticileri vekaleten yapıyorlar görevlerini. Aslında hiçbir şey değişmiyor ama, yetki de kullanılmış oluyor.
Örneğin Yossarian muhalefet lideri olarak " Sine-i millete döneriz " diye bir laf atıyor ortaya. Bazıları bunu ciddiye alınca " TÜSİAD da bizi desteklemezse sine-i millete dönmeyiz " diyor. Sonuçta sinei sermaye, sinei milletten ağır basıyor ve Yossarian'ı destekleyenlerin ağızları açık kalıyor.
" Türkiye' nin bir Nobel' i bile yok " diye ağıt yakanlar, bir Türk Nobel alınca " Zaten bu İsveçliler Türk düşmanıdır " diye tempo tutmaya başlıyor. " Batılı olmalıyız " diyenler aynı anda " Batı, Türkiye' yi bölmek ister " diyorlar.
Ne dersiniz? İyi bir roman konusu olmaz mıydık?

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 İktidar da, muhalefet de Çankaya da kulak vermeli...   / 23-12-2006
 Cemaat dışında yaşamak kolay değildir...   / 22-12-2006
 Kültürler arası diyalog önce bize lazım...   / 21-12-2006
 Ortadoğulu olmanın dayanılmaz ağırlığı...   / 20-12-2006
 Artık dünyada bir Türk diasporası da var...   / 19-12-2006
 Smokin giymeyen Erdoğan frak giymeye razı olur mu?   / 18-12-2006
 Ertegün New York'ta bile başarabilmiş bir Türk'tü...   / 17-12-2006
 Herkesin kendi kuralı olursa bundan kavga çıkar...   / 16-12-2006
 Ankara'nın koltuk hesapları Türkiye'nin çenesini yorar   / 15-12-2006
 THY yeni Borat filmi için senaryo mu hazırlıyor?   / 14-12-2006
YILMAZ ÖZDİL
The yazı...
Le Coin ve...
ERGUN BABAHAN
Muhalefete sahip çıkmak
Cumhurbaşkanlığı seçimi...
MEHMET BARLAS
Bize "kazan-kazan" değil "kaybet-kaybet" daha...
UMUR TALU
Pazar pazar azar azar tefekkür
Gözünü bir noktasına...
FATİH ALTAYLI
Bir haberin anatomisi
Dün Sabah'ın sürmanşetinde yer...
ERDAL ŞAFAK
Soluk kesen satranç maçı
Kafkaslar dünyanın...
Oybirliğiyle İran'a BM yaptırımı
BM Güvenlik Konseyi, oybirliğiyle İran'a yaptırım kararı aldı.
Piş-ma-nım!
Varoş isyanı, göçmen krizi ve üniversite eylemlerinde hedef adam...
Yıldıray tamam gibi
Yıldıray tamam gibi
Fenerbahçe, Hertha Berlin'in yıldızı Yıldıray Baştürk'le büyük ölçüde...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu