kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Erdal Safak @ SABAH
SMS:
4122-ES MESAJ
 

Zamana hükmeden adam

O olmasaydı, saat asla kişiliğin ve karakterin yansıtıcısı önemini kazanamayacaktı. O olmasaydı, saat sadece zamanı gösteren bir aygıt olarak kalacaktı. Nicolas Hayek, saati kullanıcısının bir parçası yaptı

Dünya galası Londra'da yapılan James Bond filmlerinin sonuncusu Casino Royale'de MI5'in gözü pek ajanı 007 (bu kez bir başka İngiliz aktör, Daniel Craig oynuyor) zamanı öğrenmek için Omega'nın iki farklı modelini bileğine taktı. Bazı sahnelerde NASA'nın (Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi) 1969'da Ay'a düzenlediği ilk seferde tercih ettiği Speedmaster modeliyle, bazılarında ise son 11 yıldaki James Bond filmlerinin vazgeçilmez aksesuarı Seamaster modeliyle... Ancak bir adam olmasaydı, James Bond çok büyük olasılıkla, hayır kesinlikle, bileğinde Japon veya Çin yapımı saatlerle beyazperdede boy gösterecekti. O adam, sadece İsviçre saat endüstrisini bitkisel hayattan çekip almadı, dünyayı kuartzlı saatlerin soğukluğuna, sevimsizliğine, kişiliksizliğine mahkûm veya mecbur olmaktan da kurtardı. Dahası yalnızca zamanı gösteren bir alet olan saati, kullanıcının kişiliğinin, karakterinin bir parçası haline de getirdi. O adamın adı Nicolas Hayek.

LÜBNAN'DAN FRANSA'YA GÖÇ ETTİLER
Hayek bizim coğrafyanın çocuğu. Lübnanlı. Maruni bir anne ile Beyrut Üniversitesi'nde ders veren Amerikalı bir profesörün oğlu olarak dünyaya geldi. 1928'de. Beyrut yakınlarındaki Kura köyünde. Ailesi Fransa'ya taşınmaya karar verdiğinde 12 yaşındaydı. Yeni vatanında hiç güçlük çekmedi. Çünkü Lübnan'da sörler (rahibeler) okuluna gönderilmiş, o sayede küçük yaşta çok iyi Fransızca öğrenmişti. Yüksek öğrenimde fen bilimlerini seçti. Amacı nükleer fizik dalında uzmanlaşmaktı. Matematiğe tutkusu onu İsviçre'ye, Zürih'teki bir reasürans şirketinde staj yapmaya yöneltti. 1949 yılıydı. 21 yaşındaydı. Ve bu stajın hem gelecek hem de kariyer planlarını altüst edeceğini bilmiyordu. Alpler ülkesindeki ilk yıllarında, eşi olacak kızla tanıştı. Kızın babası Bern yakınlarında kurulu, 20 kadar işçinin çalıştığı küçük bir haddehanenin sahibiydi. Özellikle de Fransız Demiryolları'na fren sistemleri üretiyordu. Hayek tam doktora yapmak için ABD'ye gitmeye hazırlandığı sırada kayınpederi Edouard Mezger beyin kanaması geçirdi. Adamcağızın iki oğlu vardı. Biri kemancıydı, öbürü ise henüz 15 yaşındaydı. O yüzden haddehaneyi yönetmek damada kaldı. Nicolas Hayek'e. Bern kantonunda Almanca konuşuluyordu. Hayek ise o dilden tek kelime bile anlamıyordu. Altı ayda Almanca öğrendi. Haddehanenin yönetimini modernleştirdi, üretim sistemini değiştirdi ve ilk kez çağdaş pazarlama yöntemleriyle tanıştırdı. Tam işi benimsemişti ki kayınpeder iyileşti. Yıl 1957. Eh, küçük bir haddehanede iki patron olamayacağına göre, Nicolas Hayek'e vedalaşmak düşüyordu. Öyle yaptı. Kendi işini kurdu. Haddehanelere ve çelikhanelere teknik servis veren bir danışmanlık şirketi. O günleri ilerde şöyle anlatacaktı: "Beş kuruşum yoktu. Küçücük bir büro tuttum. Bir bankadan 3 bin İsviçre frankı kredi aldım, karşılığında büronun mobilyalarını teminat gösterdim. Sonra da İsviçre demir-çelik sektöründen tanıdığım üç işletmenin kapısını çaldım. Ama üçü de danışmanlık teklifimi reddetti. Benim için çok kötü bir gün olduğu için tarihi hiç unutmuyorum: 1 Ağustos 1957. Ağladığımı da hatırlıyorum. Hemen ertesi gün İsviçre dışında, bir kalkınma hamlesinin yaşandığı Avrupa ülkelerinde pazar aramaya koyuldum. Kısa sürede Almanya'da Mercedes için parça üreten bir haddehaneyle sözleşme imzaladım. Bu iş bana 10 bin mark kazandırdı. Bir anda kendimi zengin hissettim." İlk sözleşmesini imzaladığı şirketin patronu, dostlarına onun yeteneklerini öve öve bitiremeyince, ünü kısa sürede yayıldı. O kadar ki birkaç yıl içinde demir-çelik sektörünün dünya çapındaki uzmanları arasına giriverdi. Hayek de işi demir-çelik dışına çıkardı, zor durumdaki, sorunlu işletmelerin reorganizasyonunda uzman şirket haline geldi. Taşımacılıktan iletişime (radyo, gazete), yerel yönetimden sanayinin tüm sektörlerine kadar uzanan bir yelpazede hizmet verebiliyordu. Ve çok karmaşık iş organizasyonlarının altından kalktıkça, ününe ün katıyordu. 'Saat gibi' çalıştığını söylediği yönetim şemalarıyla uğraştığı bir dönemde, İsviçre'nin en eski, en köklü ve en soylu sanayisi olan saat üreticiliğinin krize gireceği, dahası can simidi olarak ondan medet umulacağı aklına bile gelmiyordu. Ama başına geldi. 1970'lerde dünya saat endüstrisinin kalbi olan İsviçre'de zemberekler boşalmak, tik-tak'lar durmak üzereydi. Yüzyıllar boyunca zaman mühendisliği en büyük gelir kaynağı olan bu Alpler ülkesinde, saat satışları, özellikle ihracatı dibe vurmuş durumdaydı. Nedeni: 'Made in Swiss' ürünlerine göre daha ucuz ama kalitede onları aratmayan Japonlar'ın kuartzlı saatlerinin dünya pazarlarını hallaç pamuğu gibi atması. İsviçre firmalarının atalarından kalma yöntemlerle, el işçiliği ağırlıklı üretimleriyle Japonya karşısında pes etmek üzere oldukları, bankaların sektöre açtıkları kredileri kurtarmak için asırlık firmalara el koyup satmaya niyetlendikleri sırada, birilerinin aklına o geldi. Birileri derken bazı bankacıları kastediyoruz. "Sektörü incele ve çıkış yolu olup olmadığını göstermek için bir ay içinde bize bir rapor hazırla," dediler. Aslında bu işi Hayek'e sipariş ederken hepsi bir ay sonra alacakları raporda, "Tek çare ne var ne yok satmak," önerisi yapılacağından son derece emindi. Ama öyle olmadı. Hayek şirketlerin varlıklarını birleştirmeleriyle sektörün yeniden yapılandırılmasını ve mevcut pahalı saatlerin yanı sıra ucuz ama kaliteli bir ürünle. Japonlar'la rekabet edilmesini tavsiye etti. Bankalar "Kabul," dediler, "ama bir şartla: Birleşmelerden doğacak bu yeni şirketin hisselerinin yüzde 51'ini alırsan." Yeni şirketin sermayesi 300 milyon İsviçre frankı olacaktı. Bu da Hayek'in 151 milyon frank bulması anlamına geliyordu. Projesine ortak aramaya başladı, çünkü banka kredisinden nefret ediyordu.

SAATTE 'KULLAN AT' ÇAĞINI AÇTI
Uzatmayalım. Hayek, 1979'da İsviçre'nin en büyük saat üreticileri 'ASUAG' (1931'de kurulmuştu, Longines, Rado markalarıyla ünlüydü) ile 'SSIH' (1930'dan beri sektörde vardı, Omega, Tissot markalarının sahibiydi) gruplarını birleştirmek için kolları sıvadı. Sektörü yeniden yapılandırması dört yılını aldı. Ama başardı: 1983'te 'SMH' (Societe de Microelectronique et d'Horlogeri) grubu kuruldu. Şirket 1998'de bugün tüm dünyada 7'den 70'e herkesin bildiği ismi alacaktı: 'Swatch Group'. Ve 300 milyon frank sermayeli şirket, çok değil, beş yıl sonra yılda 700 milyon frank kâr gerçekleştirecekti. Sırrı? Üst düzey gelir grubuna seslenen markaların üretimine devam edildi: Breguet, Blancpain, Glashütte, Jaquet Droz, Leon Hatot, Omega, Rado, Longines... Orta sınıfın erişebildiği markalar da korundu: Union, Balmain, Calvin Klein, Tissot, Hamilton, Certina, Mido, Lanco, Endura... Yenilik, ortanın da altına hitap eden markaların yaratılmasıydı: Flik Flak ama daha önemlisi Swatch. 20. yüzyılın en büyük buluşlarından biriydi Swatch. Bir defa metal değil plastikti. Normal bir saatte 100-120 arasında değişen parça sayısı onda 50'ye indirilmişti. Püf noktası ise pil dışında hiçbir parçasının değiştirilememesiydi. Yani, kullan at! 'Swatch' kısa sürede öyle bir çılgınlığa dönüşecekti ki milyonlarca koleksiyon meraklısı oluşacaktı. Pul gibi, eski para gibi... Ve onların taleplerini karşılamak için ünlü sanatçıların imzasını taşıyan modeller piyasaya sürülecekti. Hayek'in dediğine göre, bugüne kadar satılan 'Swatch' sayısı 350 milyonu aştı. Grubun son bilançosu şöyle: 156 fabrika, 21 bin çalışan, 2.8 milyan avro ciro, 389 milyon avro kâr. Nicolas Hayek ise dünyanın en zenginleri listesinde.

OTOMOBİL RÜYASI KISA SÜRDÜ
Hayek'in 'Swatch'tan sonra bir tutkusu daha oldu: Kentlerde kullanmak üzere, tekerlekler arasına yerleştirilmiş elektrikli motorla çalışan, çevreci bir otomobil üretmek. Onun tanımıyla "İki kişi taşıyabilen, bagajına da bir kasa bira alabilen," bir otomobil. Adını da koydu: Smart. Evet, evet, bugün yollarda gördüğünüz o sevimli araba. Ama ne yazık ki gerçekleştirmek ona nasip olmadı. "Delice bir rüya," dediği projesini 1991'de Volkswagen'e kabul ettirdi. Ortak bir şirket kurdular. İki yıl sonra VW yatırımı çok riskli bularak çekildi. Hayek inatçıydı, bu kez Mercedes- Benz'i ikna etmeyi başardı. 1997'de Fransa'da kurulan Smart fabrikası Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve Başbakan Helmut Kohl tarafından törenle açıldı. 1998 yazında ilk model piyasaya sürüldü: Fortwo. Ürünü hayallerindeki kadar devrimci bulamayan ve düşkırıklığına uğrayan Hayek ortaklıktan çıktı. Şirket Daimler-Chrysler'e geçti. Bugün de o götürüyor. Nicolas Hayek şimdi 78 yaşında. Sağlıklı. Dinç. İşinin başında. Dahası sadece kendi işiyle değil Avrupa'yla da uğraşıyor. Çünkü birçok hükümete danışmanlık yapıyor.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Atını Dinyester'de sulayan komutan   / 10-12-2006
 Zamana hükmeden adam   / 19-11-2006
 Milyar dolarlık genç golfçü   / 19-03-2006
 130 rakımlı tepedeki ölü   / 05-03-2006
    Pazar Sabah Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
Yüreğim kürek kürek ateş dolu
Orhan Pamuk'un 'Babamın...
ÖNCEL ÖZİÇER
Halı duruyor, kadın uçuyor
Evim giderek anne evine...
KAZIM KANAT
Maraş'tan bir haber geldi. Dediler ki...
O hüzünlü...
ERDAL ŞAFAK
Bilişim dehasına servet için bir yıl yeter
21 yaşındaki...
Küçük ama cabbar
Küçük ama cabbar
O kadar keyifli bir otomobil ki, insanda 'bu da alınırmış' duygusu...
Çocuklarımın anaları!
Çocuklarımın anaları!
Erkeklerin, hele bir de ekran önünde her bir hale giren erkeklerin,...
Çok seks bebek getirir mi?
Anadolu Sağlık Merkezi Kadın Sağlığı Direktörü Prof. Dr. Aydın Arıcı...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.