|
|
Avrupa'ya bakışımız bir kitapla değişti
1683 İkinci Viyana Kuşatması'ndan sonra arka arkaya mağlubiyetler alınca yüzümüzü daha önce itibar etmediğimiz Avrupa'ya çevirdik. Paris'e giden Osmanlı heyetinin getirdiği eşya ve hatıralar imparatorlukta değişime sebep oldu.
1718 ile 1730 yılları arasındaki Lale Devri'nin meşhur sadrazamı Nevşehirli İbrahim Paşa, Avrupa'yı tanımak gerektiğini fark eden ilk Osmanlı sadrazamıydı. Avrupa devletlerinin İstanbul'daki elçileriyle düzenli ilişki kurdu. Ayrıca Osmanlı tarihinde ilk kez Avrupa devletlerine uzun süreli elçiler gönderdi. Elçiler sadece askeri ve ticari antlaşma yapmaya gitmemişlerdi. Avrupa devletlerinin askeri gücü, ve devlet yapısı ile ilgili bilgi edineceklerdi. İbrahim Paşa 1719'da Viyana'ya, Yirmisekiz Mehmed Çelebi 1720-1721'de Paris'e, Nişli Mehmed Ağa 1722-1723'te Moskova'ya, Mustafa Efendi 1730'da Viyana'ya, Mehmed Efendi 1730'da Lehistan'a, yani Polonya'ya elçi olarak gittiler. Bu elçiler gittikleri yerde gördüklerini anlatan raporlar hazırlayarak, sadrazama sundular. Artık dışarıya bakmayan Osmanlı dönemi sona ermişti.
FRANSA'YA ELÇİ ARANIYOR Osmanlı yönetimi, Avrupa'da ne olup bittiğini öğrenmek ve yeniliklerin bir kısmını Türkiye'ye getirmek için Fransa'ya bir "olağanüstü elçi" göndermeye karar vermişti. Fransa'nın İstanbul elçisi olan Marquis de Bonnac, yakın dostluk kurduğu Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa'ya Fransa'ya gönderilecek elçinin sıradan bir adam olmaması gerektiğini söylemişti. Bonnac'ın bu uyarısı üzerine Avrupa'yı analiz ve iki ülke arasındaki dostluğu pekiştirecek bir elçi arandı. Osmanlı hükümetinde yapılan değerlendirmeler sonunda Yirmisekiz Mehmed Çelebi'nin Paris'e gönderilmesine karar verildi. Mehmed Çelebi, Yeniçeri Ocağı'nın 28. bölüğünde görev yaptığından Yirmisekiz Çelebi lakabıyla şöhret kazanmış ve 1718 Pasarofça barış görüşmeleri sırasında başarıyla görev yapmış bir devlet adamıydı. Yirmisekiz Mehmed Çelebi, 7 Ekim 1720'de 40 kişilik maiyetiy ile deniz yoluyla Fransa'ya doğru yola çıktı. Yanında ileride sadrazamlığa kadar yükselecek oğlu Mehmed Said Efendi de bulunuyordu. Elçilik heyetimiz 21 Kasım'da Toulon karaya çıktığında, şehirde herkes kendilerini görmek için toplanmıştı. Yirmisekiz Mehmed Çelebi ve yanındakiler Toulon'dan sonra Paris'e doğru yola çıktılar. Paris'te de elçilik heyetimize büyük bir ilgi vardı. Elçilik heyetimiz, 1721 Mart'ının başlarında Paris'e yerleştikten kısa bir süre sonra 16 Mart'ta Kral 15. Louis tarafından Versay Sarayı'nda kabul edildi. 15. Louis, bu sırada henüz 10 yaşında bir çocuktu. Yirmisekiz Mehmed Çelebi, krala padişahın mektubunu ve hediyeleri takdim etti.
TARİHİMİZE YÖN VEREN ESER Fransa'da beş ay kalan Yirmisekiz Mehmed Çelebi buradaki izlenimlerini İstanbul'a dönüşünde "Fransa Sefaretnamesi" adıyla Osmanlı Sultanı Üçüncü Ahmed'e ve Sadrazam Nevşehirli İbrahim Paşa'ya sundu. Osmanlı elçilerinin yazdığı sefaretnameler, yani elçilik hatıraları arasında en fazla üzerinde durulan eser, Yirmisekiz Mehmed Çelebi'nin Fransa Sefaretnamesi'dir. Eser edebi ve tarihi kıymetinin yanısıra, Osmanlı toplum yaşantısına yaptığı tesir açısından da önemlidir. Bu sefaretname, Osmanlı İmparatorluğu'nun Batı'ya bakışının değişmesinde önemli rol oynamıştır. Babası ile birlikte Paris'e giden Mehmed Said'in Fransa'daki gözlemleri ve döndüğündeki icraatları oldukça önemlidir. Gerçek bir Osmanlı aydını olan Mehmed Said, Paris'te babasından daha çok dolaşmış, çevre edinmiş ve Fransa'yı dikkatli bir biçimde gözlemlemişti. Matbaanın Türkiye'ye gelmesinde çok önemli rolü vardır. Ayrıca Fransa'dan İstanbul'a getirdiği kitaplar, elbiseler ve mobilyalar Osmanlı başkentinde batı modasının yayılmasına sebep oldu. Paris'te elçi iken gönderdiği tablolar sayesinde Türk minyatür sanatında yeni bir çığır açıldı. Bu resimleri gören minyatürcüler, bilhassa Levni, minyatürle batı üslubu arasında yeni bir tarz geliştirdi. Paris'ten getirilen Fontainebleau Sarayı resimleri, Lale Devri'nin önemli eğlence yerlerinden olan Kağıthane'deki sarayın yapımında model olarak kullanıldı. Fransa Kralı ve çevresindekilerin yaşam biçimleri kopya edildi. Artık daha önce gavur diye küçümsenen Avrupa, taklit edilmeye başlanmıştı.
|