|
 |
 |
 |
 |
|
Uyku ilacı yerine değil aspirin niyetine opera
Operacı Didem ve Sinem Balık, Türkiye'nin ses renkleri farklı olan ve solo performanslar da yapan ilk tek yumurta ikizleri... Yaşadıkları Viyana'da Türkiye'yi temsil eden ikizler, Türk insanına klasik müziği sevdirmeye kararlı: "Klasik müziğin vücuda yararı çok. İnsanlar operayı uyku ilacı değil, aspirin gibi görmeli!".
Didem ve Sinem Balık, 'tüm sanatları içinde barındıran sanata', yani operaya gönül vermiş tek yumurta ikizleri... Müzikle küçük yaşta; amcalarının gitarına ve bestelerine eşlik ederek tanışmışlar. Üç yaşındayken babalarının hediye ettiği piyanonun başından bir an olsun ayrılmamışlar. Ardından bu işin okulunu okumaya karar vermişler. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndan mezun olduktan sonra ise Antalya Devlet Opera ve Balesi'nde temsiller vermeye başlamışlar.
VİYANA'DA YAŞIYORLAR
Avusturyalı şan hocası Toma Popescu ile tanıştıktan sonra sanat hayatındaki rotaları Viyana'ya çevrilen ikizler, 2000 yılından beri hayatlarını bu şehirde sürdürüyor. Bugüne kadar Türkiye, Amerika, Avusturya ve Almanya'da birçok konser veren ve Fransızca, İngilizce, Almanca, İtalyanca ve Türkçe şarkı söyleyen Balık kardeşler, yurtdışında 'Opera Twins' (Opera İkizleri) olarak tanınıyor. Birlikte çalıştıkları isimler arasında Dolors Zajick, Juan Florez ve Placido Domingo gibi dünyaca ünlü sanatçılar bulanan ikizleri kısa bir süre için geldikleri Türkiye'de yakaladık ve onlarla sanatın büyülü dünyasına ilişkin bir sohbete daldık...
* Opera aşkı içinize ilk ne zaman düştü?
Sinem Balık: Henüz üç yaşındayken babamız bize bir piyano aldı ve biz de çalmaya başladık. Amcamızın müzisyen olması da bizi etkiledi. Yıllar boyunca onun bestelerine eşlik ettik. Zamanla sesimizin güzel olduğu söyleniyondu. Biz de bu işi profesyonel olarak yapmaya karar verdik.
* Sanat eğitimi alma fikri ikinizde de kendiliğinden mi oluştu? Yoksa birbirinizden mi etkilendiniz?
Didem Balık: Birbirimizden etkilendik. Önce Sinem böyle bir karar aldı ve 1998 yılında İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'na girdi. Bir yıl sonra da ben konservatuvara başladım.
'İKİZ OLMAK AVANTAJ'
* İkiz olmak bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı oldu sizin için?
D.B.: Ses renklerimiz birbirinden farklı. Ben mezzosopranoyum, Sinem soprano. Okulda hocalarımız bizi ve ses renklerimizi karıştırırdı. Bu yüzden ikiz olmak bir dezavantajdı ama sahnede avantaja dönüştü.
S.B: Dünyada birçok soprano ve mezzosoprano var ama ikiz olup, ses renkleri farklı olan sopranolar literatürde çok az. Türkiye'de ses renkleri farklı olan ve solo performans yapan tek yumurta ikizleri biziz.
* Birbirinizi kıskandığınız anlar olmuyor mu sahnede?
D.B.: Kardeş olduğumuz için asla birbirimiz kıskanmadık. Aksine farklı ses renklerimizle birbirimizi tamamladık.
S.B.: Birbirimizi kıskanmasak da acımasızca eleştiriyoruz. Bunu da  her şeyin en iyi şekilde ilerlemesi için yapıyoruz. Bunlar bize avantaj olarak dönüyor.
'İKİZLİĞİMİZ İLGİ ÇEKTİ'
* 'Opera Twins' adı nasıl doğdu?
D.B.: Biz Antalya Operası'nda görevliyken bizi solo konsere çıkardılar. Sinem indi, ben çıktım sahneye. Ben sahneye yürürken öyle bir uğultu vardı ki salonda; bir tarafım açık sandım. Sonra anladım ki, ikiz olduğumuzu fark etmişler. O gün ikiz olmamızın daha çok ilgi çekmemizi sağlayacağını anlamıştık. 'Opera Twins' adı ise daha sonra Avrupa'da doğdu, Avrupa'da bizi bu isimle tanıyorlar.
* Bizdeki filmlerin çoğunda operaya giden herkes uyur. Bu önyargı sizi rahatsız etti mi hiç?
D.B.: Biz operanın uyku ilacı olarak kullanılmasına karşıyız. Opera ancak aspirin niyetine kullanılabilir. Yaptığımız araştırmalara göre, klasik müziğin insanlara büyük yararları var. Mozart ve Beethoven sırt ağrılarına, huzursuzluğa iyi geliyor. Klasik müzik mutluluk hormonu salgılıyor. Bu yüzden çocuklara mutlaka klasik müzik sevgisi işlenmeli.
* İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin kurucusu Aydın Gün'ün 'Opera gönüllü dervişliktir' diye bir sözü var. Sizce de böyle mi?
D.B.: Kesinlikle katılıyorum. Opera; tiyatro ve müziğin bileşimidir. İnsanı alıp başka alemlere götürecek, ona huzur verecek bir sanat dalıdır. Herkes gözlerini kapatıp dinlediğinde bir şeyler anlar operadan.
* Çok da emek gerektiren bir iş öyle değil mi?
S.B.: Opera sürekli çalışma gerektiren bir iş. Hep öğrencisiniz. Ama alkış sesini duymak tüm bu tempoyu unutturuyor. Alkışlandıktan sonra 10 gün gökyüzünde yaşıyorsunuz.
30 EKİM'DE SAHNEDELER
* Türkiye'de operanın daha çok sevilmesi adına neler yapılabilir?
D.B.: Onları konserlerimizde göreceksiniz. Sürprizlerimiz olacak.
S.B.: Gerçi şu anda pek bilinmese de operada gişeler dolu. Sadece devlet operasıyla kalmayabilir bu. Biz Avrupa'da aristokrat insanlara konserler verdik. Onlar zaten bu işi seven insanlar. Bizim amacımız büyük kitlelere operayı sevdirebilmek.
* Yeni projeleriniz var mı?
D.B.: Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu, bize üç konser teklif etti. Ekim ayında bu konserler için yeniden Türkiye'ye geleceğiz. Ayrıca 30 Ekim'de Swissotel'de Dünya Ticaret Merkezi ve ZED, ortak bir organizasyon yapacak. Tüm dünyadaki ticaret örgütlerinin başkanlarının ve başbakanımızın katılacağı bu organizasyonda biz de sahne alacağız.
S.B.: Ayrıca Ahmet Ertegün'ün sahibi olduğu Atlantic Records'la CD çıkarmak için anlaşma yaptık. Besteleri bekliyoruz.
ECE SARUHAN GÜNAYDİN
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
