kapat
   
03 Eylül 2006 Pazar
 
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
SMS:
MB yaz
boşluk bırak
mesajını yaz
4122'ye gönder
 

Kararsızlık da özünde bir karar olabilir mi?

Aziz Nesin'in bir öyküsünde, ilkokul öğrencilerine Türkiye'ye yeni gelen çoğulcu demokrasinin ne olduğunu anlatmaya çalışan öğretmenin çabaları anlatılır. Öğretmen çok sesli demokrasinin ne olduğunu anlatmak için sınıfta "Pencereyi açalım mı-kapatalım mı" konulu bir tartışma başlatır.
Sonunda öğrenciler pencere yüzünden ikiye ayrılıp, boğaz boğaza gelir.
Aslında bu tür deneyimleri çoğumuz okul "Münazara" larında yaşamışızdır. "Sanat sanat için mi - sanat toplum için mi" ya da "Savaş uygarlığı geliştirir - Savaş uygarlığı geriletir" benzeri konularda, ağzı laf yapan öğrenciler, gereğinde demagoji de yaparak, pek benimsemedikleri ve ayrıca özümsemedikleri tezleri savunmazlar mı?
Mümkün olsaydı da, gerçek hayat, bir okulun münazara toplantılarındaki kadar sorumsuzluklar içerseydi... Mümkün olsaydı da, siyasette kazananlar, bir okul münazara ekibinden öteye sorumluluk taşımasalardı.

KARARLAR
Çok uzun yıllardır siyasi yorumculuk yapan bir gazeteci olarak, geçmiş dönemde nice dönüm noktasında ve önemli olayda tavır koyup, bazı konulara "Evet" bazılarına "Hayır" dedim. Bunların hangilerinde haklı çıktığımı bilemiyorum. Ama yanıldığım ve ileriyi görmeden karara varıp, yanlış tavır belirlediğimi de sonradan çok gördüm.
Örneğin ilk bakışta, Kore Savaşı'nda Türkiye'nin ABD'nin yanında yer alıp, BM Gücü'ne asker vermesini yanlış görüyordum. Ama aradan yıllar geçince ve Kuzey Kore'deki sefil yönetimin halkını ne hale getirdiğini ve Güney Kore'nin ulaştığı refah ve demokrasi düzeyini görünce, "Meğer Kore'ye asker göndermek doğru kararmış" diyorum.
Vietnam Savaşı'nda, doğal olarak ABD'yi tecavüzcü görüyordum ve Vietkong ile Kuzey Vietnam savaşı kazanınca bayram etmiştim. Ama daha sonra Çin Hindi Yarımadası'nda Kızıl Khmer'lerin milyonlarca insanı nasıl katlettiklerini ve Vietnam'da "Birleşme"den sonra yapılan "Temizlik"leri izleyince, bir ülkenin yerel yönetimlerinin de en az tecavüzcü ABD kadar o ülke insanlarına zarar vereceğini anladım.
"Kıbrıs Serüvenimiz"in çeşitli aşamalarında hep kararlar verip, tavır almam gerekti. 1965'te Johnson Mektubu ertesinde İsmet İnönü ABD'ye rest çekip, "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de bu dünya içinde yer alır" dediğinde O'nu desteklemiştim. Ama geçen yıllar boyunca Türkiye'nin etki alanının Kıbrıs yüzünden yeni bir dünya kuracak çapta olmadığını gördüm. 1974'te Kıbrıs'taki Rum darbesini sona erdirmek için askeri harekat yapılırken, bunun kalıcı bir uluslar rası çözüme bağlanmamasının, Türkiye'yi ne tür problemlerle karşılaştıracağını hissettim.

ZAFERİN SONUÇLARI
"Kıbrıs Zaferi" ertesinde, Türkiye'ye uygulanan ABD ambargosunu, patlayan anarşi ve terör ortamını, ekonomik krizi, dışarıda diplomatlarımızı hedef alan ASALA terörünü, 12 Eylül askeri müdahalesini, Papa'ya Ağca suikastını, bunu izleyen PKK terörünü falan sıralayınca, bir konunun "Milli Dava" olmasının, o konuyu ulusal çıkarlar çerçevesinde çözmeye yetmediğini görebiliyorum.
Demek istediğim şu.
İç politikayı da, dış siyaseti de, ekonomiyi de, okul münazaralarındaki gibi "Pencereyi açalım - Kapatalım mı" tartışmaları içeriğinde ele almak, sadece çocukça bir cahilliktir.
Ayrıca herhangi bir konuda farklı görüş açıklamakla "Vatana ihanet"in hiçbir bağlantısı olamaz. "Lübnan'a asker göndermeyelim" demek de, bir görüştür. Bütün mesele, görüşlerini açıklayanların, sadece pencerenin açık veya kapalı olmasını savunmaktan öteye bir sorumluluk taşımalarına bağlıdır.
Türkiye son yarım yüzyılda dört kez askeri müdahaleye sahne olduysa, ekonomi hala tüm müttefiklerinin gerisindeyse, Yunanistan ve hatta Kıbrıs Rumları bile AB'ye girdiği halde biz hala aday ülkeysek, Güneydoğu ve Kıbrıs hala birer "Sorun"sa, eğitim hala reform bekliyorsa ve siyasetin ana ayıracı başörtüsü ve haşema ise, Cumhuriyet'in ilanından 80 yıl sonra bile hep "Rejim tehlikede" diyorsak, verilen kararlar arasında yanlış olanlar herhalde doğrulardan daha çoktur.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Siyaset riskleri taşıyabilmek mesleğidir de...   / 02-09-2006
 Bilgisizlik ancak safsata ile örtülebilir   / 01-09-2006
 İletişim çağında dünyadan kopmanın dramı..   / 31-08-2006
 Dünyada tek başına para mutluluk getirir   / 30-08-2006
 Militarizm askerler için bile ağır bir yüktür...   / 29-08-2006
 Lübnan adeta iç politikanın bir sorunu gibi...   / 28-08-2006
 Büyük insanlık beynin sınırlarını zorluyor...   / 27-08-2006
 Düşünce üretimi var ama bunlar havada kalıyor   / 26-08-2006
 Coğrafya kaderdir siyaset ise bu kaderi değiştirmektir...   / 25-08-2006
 "Vizyon" diye unuttuğumuz bir kavram vardı...   / 24-08-2006
YILMAZ ÖZDİL
Büyük devlet...
Yıllardan,...
ERGUN BABAHAN
Af ve demokrasi
Gazetelerin dün yine en çarpıcı...
MEHMET BARLAS
Kararsızlık da özünde bir karar olabilir mi?
Aziz...
UMUR TALU
Linç operatörü!
Cerrah'ın "linç övgüsü" dil...
FATİH ALTAYLI
Fenerbahçeli Başbakan'dan Fair Play mesajı
Yıllardır...
ERDAL ŞAFAK
Bir öneri
Şırnak ve Çukurca'da PKK'nın...
'Sanal bir savaş ilanıdır'
Amerika Güney Kore ile yaptığı askeri tatbikatta füze kalkanı...
Pentagon: Irak'ta savaş koşulları var
Irak'ta "iç savaş çıktı" tartışmaları arasında ABD Savunma Bakanlığı...
Gurur duyuyoruz 2010'da kupayı istiyoruz
Gurur duyuyoruz 2010'da kupayı istiyoruz
Fransa maçına Serkan ve İbo'suz çıkan A Milli Takım, iyi mücadele...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu