kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Elvan Demirkan @ SABAH
 

Öfke ve Nefret

Eylül 2001 Salı sabahı, Amerika'da, her zamanki gibi saat 11.30'da ders verdiğim Pentagon'a gitmek için kalktım. Kahvaltıda haberleri seyrediyordum. İlk uçak saat 9 civarı ilk kuleye çarptıktan sonra, daha ne olduğunu anlamadan, ikinci uçak diğer kuleye çarptı. Olayın kaza olmadığı, terörist saldırısı olduğu gerçeği anlaşılırken, üçüncü uçak iki saat sonra ders vereceğim Pentagon'a isabet etti. Şoktaydım... Evin telefonu susmak bilmiyordu. O sabah Savunma Bakanlığı'nda ders vereceğimi bilen bütün arkadaşlarım, öğrencilerim, binada olmadığımdan emin olmak için bana ulaşmaya çalışıyordu. Savunma Bakanlığı'nda derslerimi koordine eden Debbie Bryd'e cep telefonundan ulaşabildim. Tüm binanın boşaltıldığını ve her şeyin kaos durumunda olduğunu, ondan haber alana kadar derse gitmememi söyledi. Merak etmemesi için Türkiye'yi, annemi aramaya çalışıyordum ki telefonlar kilitlendi. O arada dördüncü uçak Pensilvanya'ya düştü. Kaçırılan dört uçaktan üçü hedefine ulaştı.

FİLMDEKİ GERÇEK
Bu yazının hikayesi; 40 yolcusu ile hedefine ulaşmadan Pensilvanya'ya düşen dördüncü uçak: 'United 93'. Bu filmi geçtiğimiz kış izlemeye giderken neden görmek istediğimi soruyordum kendi kendime. Düşünmek istemediğim ama unutamadığım bir olay olduğu için mi? (Pentagon'da iki öğrencimi kaybettim) Uçak yolcularının son ana kadar sergilemiş oldukları cesareti görmek için mi? Telefonla sevdiklerini arayıp, vedalaşan yolcuların ölmeden önce sevdiklerine neler söylediklerini duyabilmek için mi? Yoksa ölümle burun buruna gelmenin nasıl bir his olduğunu anlayabilmek için mi? Evet, bu filmi seyrederken o uçaktaki 41'inci kişisiniz! İrlandalı yönetmen Paul Greengrass, bir Hollywood filmi olmasına ragmen, o kadar gerçek yapmış ki; o yolcuların yaşadığı her şeyi siz de beraber yaşıyorsunuz ve sonun ne oldugunu bildiginiz halde, o sonun degişmesi için filmi seyrederken siz de dua ediyorsunuz onlarla birlikte. Yolcuları canlandıran aktörler tanınmamış, hatta pek çoğu o günkü vahşeti şahsen yaşayan uçuş ve alan ekipleri. Hollywood filmlerindeki kahramanlık yok. Bir saat önce sıradan bir güne başlayan 40 kişinin, bir saat sonraki inanılmaz gerçegi henüz kavrayamamış, öylece kalakalmış hallerini, uçağı ele geçiren teröristlerin paniklerini, inançlarından gözlerinin nasıl donmuş olduğunu görüyorsunuz. O korku ve endişeden tir tir titreyen vücutları, sevdiklerine uçağın telefonundan veda edenleri, en sonunda şoklarından sıyrılıp, ölmemek için harekete geçerek pilot kabinine abanan yolcuları ve bir şekilde değişmesini umduğunuz o korkunç sonu... Hepsini oradaymış gibi yaşıyorsunuz. Yolcular yerlerine otururken ve hostesler rutin kontrollerini yaparken her şey o kadar sıradan ki; ama sonu sadece siz biliyorsunuz. Filmde propaganda, Müslüman düşmanlığı, El Kaide, Irak veya Afganistan ile ilgili hiçbir şey yok; sadece o uçağın içinde olup bitenler, tüm çıplaklığıyla ve acı gerçegiyle sunuluyor. Bu film; kendi korkularınızla yüz yüze gelebilmeyi, bazı durumlarda alın yazımızı değiştiremeyeceğimizi ve yaşam tecrübemizi olduğu gibi kabul etmeyi öğretiyor insana. Bir de bilinçaltında bir yerlerde, daha farklı yaşayabileceğimizi, dünyaya daha farklı bakabileceğimizi, hayata dokunabileceğimizi biliriz ya... Filmden çıktığım gibi ilk hissettiğim şey de; o olur olmaz sebepler yüzünden kendimizi sinir ettiğimiz, vücudumuzu ve ruhumuzu yıprattığımız yaşam şeklini de bir kez daha gözden geçirme ihtiyacıydı... Hayatımızı nasıl yaşıyoruz? Genelde mutlu olmayı hep erteleyerek yaşıyoruz. Hele bir çocuklar büyüsün, hele bir okulları bitsin, hele bir tatile gideyim, hele bir yeni araba alayım, hele bir işimi değiştireyim, hele bir emekli olayım... Hep bir engeli aşsak da mutlu olsak... Ama hiç fark etmiyoruz ki; bu engeller hayatın kendisi ve hiç bitmiyorlar.. Hayatımız elimizden akıp gidiyor ve mutlu olmak için şu andan daha iyi bir an yok.

'TERÖR İNSANIN KALBİNDE'
İçimden, o kadar masum insanın korkunç bir şekilde hayatlarını kaybetmelerine neden olan teröristlerin insafsızlık ve hırslarına, gözlerini kör etmiş inançlarına, zavallılıklarına, nefret etmekten çok acımak geldi.. Zen Master Thich Nhat Hanh'ın 11 Eylül sonrası dediği gibi: "Terör insanın kalbinde. Kökeni; yanlış anlama ve nefret. Bu kök, asker ile çıkarılmaz, bomba ve misiller bu köke yetişemez. Kalbimize, yaşantımıza ve dünyaya daha derin bakıp, nefreti şefkate dönüştürmeliyiz." Öfke ve nefret; insana ait duyguların en tehlikelisi ve en kendini yıpratıcı olanı. Negatif enerji, bütün benliğinizi domine etmeye başlar. Endişe, korku, hırs, insafsızlık ve kınama, bedeninizin bütün hücrelerine yayılır. Bugün dünyadaki her boyuttaki şiddetin sebebi insanların bu yıpratıcı hislerini, kimlikleri olarak görmeleridir. Bu duygunun esiri olup, davranışlarımızın kontrolden çıkmasına izin verdiğimiz için... Öfke ve farkındalık, bir arada uzun süre yaşayamaz. Farkındalığın gücü ve derinliği öfkeyi söndürür. (Not: 'Uçus 93' filmi 1 Eylül'de Türkiye'de gösterime giriyor.)

ELVAN DEMİRKAN
Öfke ve Nefret
Eylül 2001 Salı sabahı, Amerika'da, her...
Her şey saç fırçasıyla başladı
Her şey saç fırçasıyla başladı
Üç yıldır müzik dünyasında bulunan West End Girls henüz 16 yaşında...
Oryantal Star bir et şovu değil, sanat!
Oryantal Star bir et şovu değil, sanat!
Oryantal Star'ın yardımcı sunucusu Jess Molho; yarışmanın, insanları...
Sırayla kararıyorlar
Sırayla kararıyorlar
Sarışın yıldızlar birer birer esmerleşiyor. Bizde Gülşen ile Seda...
Cem Yılmaz'la aynı filmde rol almak isterim
Cem Yılmaz'la aynı filmde rol almak isterim
Geçtiğimiz aylarda en büyüm hayalinin Tarkan'la düet yapmak olduğunu...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.