| |
Entelektüel ve demokrat...
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök için dört gün daha bekleyip "güle güle" yazısı yazmak daha anlamlı olabilirdi. Çünkü Genelkurmay Başkanı Ağustos'ta sadece emekli olmayacak, bir de merakla beklediğim bir veda konuşması yapacaktı. Ancak önceki gün Meclis'i ziyareti sırasında "Türkiye'nin tek ihtiyacı demokrasi" dediğini görünce bu yazıyı erkene aldım.
Türkiye tarihsel zaafları olan bir ülke. Toplumun tüm dinamiklerinin zenginleşmeye ve özgürleşmeye kilitlenmesini sağlayacak bir burjuva sınıfı bu topraklarda oluşamamış. Burası Bizans'tan beri üreterek yaşam düzeyini yükseltecek bir sosyal yapıya kılıç çekmiş. Osmanlı toprak düzenindeki yapı, özgür küçük köylünün çalışması, Saray'ın bu emeğin ürününe el koyması, o da yetmeyince fütuhata çıkması olmuş. Cumhuriyet bu düzeni devralmış. Bir farkla, Padişah gitmiş, onun yerine bürokrasi yerleşmiş. Bürokrasinin etkin kanadını da askerler oluşturmuş. Dikkat edin askerler, sosyoekonomik yapıyla, üretim yetersizliğiyle, katma değer üretmekle fazla ilgilenmez. Tek çerçeve güvenliktir, her şeye güvenlik açısından bakarlar ve duruşları korku üretmeye yatkındır. Bu nedenle üst düzey görevdekilerden korku cümleleri duya duya ömrümüzü tüketiriz. Ama neden Avrupa'nın en fakir ülkesi haline geldiğimize yönelik soru da, cevap da bulamayız.
Zaafları yazıp çizmenin, tartışmanın da aslında bir yararı yoktur. O zümre, kendi varoluş ve çıkarına göre refleks gösterir. Ben, cumhuriyetin kuruluşundaki hataların bir kez de aynen KKTC'nin kuruluşunda yapıldığını görünce buna iyice kanaat getirdim. Orada da yaşanan ilk şey toplumun üretimden kopuşu oldu. Üstelik askeriye özeleştiri geleneğinden hiç haz etmediği için geriye yönelik beyinsel değerlendirmeler yerine sürekli tapınma boyutunda bir yüceltme ortama hakimdir. Bu kireçlenmiş yapının dışında kalabilen tek asker olarak ben Hilmi Özkök'ü gördüm. Laf aramızda, onun bulunduğu makama çıkabilmesini de Türkiye'den umudu kesmemek için bir neden saydım. Medya eski kalıplara alışkın olduğu için Hilmi Özkök'ün tabu kıran düşüncelerine ilk sayfalardan pek yer vermedi. Teknoloji açısından geçen yüzyılı ıskaladığımızı Hilmi Özkök söyledi. Kendi gibi düşünmeyeni "vatan haini" ilan etme zavallılığına son verilmesini o istedi. Bu çağda "düşmanlık" kavramının sona erdiği de gene onun tespitiydi. Bunlar, eski kalıpları tekrarlayarakğini bekleyen bir memur refleksinden çok uzak, sorgulayan bir entelektüelşuydu.
Demokrat kimliğini de gene önceki günkü konuşması kanıtlamakta... Sivillere ve halka asla güvenilmemesi gerektiğine ait bilinçaltı takıntıları askeri kanatta demokratik tavır ile yer değiştirebilir mi? Hilmi Özkök en çok böyle bir değişimin mesajlarını verdi. Ne diyor: "Siyaset kurumunun güçlenmesi ve itibarının artması önemlidir. Demokrasi, Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu tek şeydir. Demokrasiyle ülkemizin daha da güçleneceği ve bölgesinde örnek bir ülke olacağına, demokratikleşme çabalarının devam edeceğine inanıyorum." Türkiye gibi "düşman yaratmadan çözüm aramaya" çok yabancı, sorunları "temel hak ve özgürlükler temelinde" çözme kabiliyetinden uzak bir ülkede bunlar çok ileri laflar... Hele çok eski bir rejime bağlı bir geleneğin hakim olduğu bir kurumun en üst yetkilisi bunları söyleyince daha da anlam kazanıyor. Unutulmaz oluyor.
Entelektüel ve demokrat bir askeri uğurluyoruz. Hilmi Özkök'ün de TSK'den yetiştiği düşünülürse umutsuz olmamak gerek ama gene de yakın vadede böyle bir komutana bir daha rastlayabileceğimizi sanmıyorum. Tarihe baktığımızda da böyle insanların pek kolay yetişmediğini görüyoruz zaten. Kendisine mutlu bir emeklilik diliyorum.
|