 |  |
 |
|
Türkiye'nin İngiliz sarayı gibi olması tehlikesi...
Siyasetçinin hüneri, gündemi belirleyebilmesinden de ölçülür. Bu açıdan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın mutlaka danışmanları ile toplanıp, "Neden gündeme hakim değiliz" sorusuna cevap araması gerekiyor.
Dün Milliyet'te Taha Akyol da, Baykal'ın "Türkiye Fas gibi olur" şeklindeki konuşmasına değinip, şöyle yazmıştı:
- Fas'ta bir kadın öğretmen, bakmış ki herkes başını örtmeye başlamış, ne yapsın, o da örtmüş! Türkiye'de de böyle olabilirmiş! Hatta Sayın Baykal, bir fizik kanununu ifade eder gibi konuşuyor: "Önce ılımlısı gelir, sonra kendisi, sonra aşırısı!" Ama umutsuzluğa kapılmayın, çaresi çok kolay: CHP'ye oy verin, aydınlığa kavuşun! Türkiye'nin "Ortaçağ karanlığına" dönmesi de çok kolay olmalı ki, ikide bir "aymazlıktan" silkinip, "uyanık bekçiler" olmamız için uyarılıp duruyoruz. Son olarak da Sarıışık Paşa uyardı. Ama çok şükür çaresi de çok kolaymış, Baykal yüreklere su serpiyor: CHP'ye oy verin, bitsin bu korku!
"Ortaçağ karanlığının" hortlayıp gelmesi de, geri gönderilmesi de bu kadar kolay demek ki!
CELAL BAYAR GİBİ
Ergun Babahan Sabah'ta önceki günkü yazısında Taha Akyol kadar insaflı davranmamış ve istikbal vaat eden genç politikacı Baykal'ı Celal Bayar'a benzeterek şöyle demişti:
- Politika üretmeden, ekip yenilemeden, farklı görüşlere kapı açmadan, Kürt sorunundan AB'ye kadar birçok konuda kentli seçmenle ters düşme pahasına siyaset yapan bir liderin elinde ister istemez tek koz kalıyor: Korku... Celal Bayar, "Bu kış komünizm gelebilir" demişti, Baykal "Bu sonbahardan sonra irtica gelebilir" iddiasında bulunuyor.
Tarihe ilgi duyanlar bilir... Bir dönemde de Rusya'da Sosyal Demokrat Kerensky'nin başbakanlığı ertesinde komünistlerin iktidar olması üzerine sağcı politikacılar "Önce ılımlısı gelir, sonra kendisi, sonra aşırısı!" derlerdi ya... Hatta demokrasinin beşiği İngiltere'de bile Lord Beaverbrook'un medyası İşçi Partisi'nden "Kızıllar" diye söz ederdi ya...
Demek şimdi de aynı yaklaşım, "Light İslam"ı temsil edenler için sergileniyor ve "Sonra da şeriatçılar gelir" deniliyor.
Ama asıl sorun, Baykal'ın "Gerçek gündem"i yakalayamaması ve buna yön verememesidir.
Çünkü bugünlerde Türk kamuoyu irticaın gelmesi tehlikesinden çok, kadınların erkeklerden daha fazla çapkın ve eş değiştirici olması tehlikesi üzerinde kilitlenmiş durumdadır.
Bu tehlike bir televizyon programında oğlunu sevgilisinden ayırmaya çalışan annenin, genç kız için "Daldan dala, daldan dala" demesi ile kıvılcımlanmış ve son olarak da bir televizyon starının, onun için eşinden ayrıldığı sevgilisini de aldatması üzerine alevlenmiştir.
GERÇEK GÜNDEM
Mesela Deniz Baykal, Pınar Altuğ'un aşkları, Hülya Avşar'ın eş araması ve Bettina-Cem Hakko'nun aşk ayrılıkları üzerinde durup, "Türkiye İngiliz Sarayı gibi olur" deseydi ve hem Lady Di'nin, hem Prens Charles'ın, hem 2'nci skandal prensesi Sarah Ferguson'un serüvenlerini hatırlatsaydı, bu uyarısı hem gazete manşetlerine, hem de televizyonlardaki paparazzi programlarına yerleşirdi. Baykal gündemin hakimi olurdu.
Kocalarını veya karılarını elden kaçırmak istemeyen seçmenler de, CHP'ye oy vermeyi düşünebilirlerdi. Ama ille de "Rejim meselesi" üzerinde siyaset yapılmak kararlılığı varsa, Baykal şunu söylese yine gündeme hakim olabilirdi:
- Kamuoyu anketleri doğruysa, Tayyip Erdoğan bundan sonraki TBMM'de de çoğunlukta bulunacak. Demek ki bu halk bu demokrasiye layık değil. O zaman bu halkı feshedelim.
Ama böyle söyleseydi, Brecht'ten kopya çektiği için de tiyatrocuların eleştirilerine hedef olurdu.
|
