Beş parasız kadınlar
Kaç kadın evlenirken evlilik sözleşmesinin altına imza atıyor dersiniz? Mutluluktan havalarda uçarken, "Olur da boşanırsak edindiğimiz malların yarısını isterim" demeyi aklına getiriyor? Ya da sevdiği adamın kendisini yüzüstü bırakacağı ihtimalini düşünebiliyor? Ki bu kadınlar, kendilerinden beklenen görev dağılımını sorgusuz sualsiz kabul etmiş; ev işleri-çocukhatta yaşlıların bakımını seve seve üstlenmişlerdir. Aralarında kocalarının isteği ile işini bırakıp, mesleğini yapmayan kadınlar da vardır. Yıllar sonra bir gün, beş parasız ortada kalırlar ve işte o zaman çalışmadıklarına, para kazanmadıklarına, kocanın verdiği parayı saklayıp biriktirmediklerine, malları üstlerine yaptırmadıklarına yanarlar.
DİKİLİ AĞAÇLARI YOK Kimi kadınlar da vardır ki; onlar çalıştıkları halde beş parasızdırlar. Genellikle kocalarıyla beraber çalışan, ortak iş yapan kadınlardır bunlar. Hesap- kitap işini kocaya bırakmışlardır zira. İşin başarısında büyük pay sahibi olmalarına rağmen, her şey kocanın kontrolünde olduğundan bir dikili ağaçları yoktur. Ve bir gün ayrılık vakti geldiğinde anlarlar hatalarını ama iş işten geçmiştir. Hakko çiftiyle gündeme gelen mal paylaşımı, pek çok kadının başına gelen bir durum. İşte onlardan birinin, tanınmış bir işletmecinin anlattıkları: "...Mutlu değilim artık. Değilim gerçekten. Birçok nedeni var mutsuzluğumun. Birincisi, takdir edilmemem... Yaptıklarımın görmezden gelinmesi... Kocama göre başarılı bir kadın olmamam. Bunca yılın sonunda ne öğrendim biliyor musunuz? Karı-kocanın birlikte çalışmaması gerektiğini. Yürümüyor. Benimki gibi bencil bir kocayla hiç yürümüyor. İyi bir insan özünde, dışarıdan bakıldığında kibar, sevecen biri, hatta akıllı... Ne var ki artık onu sevmiyorum ben, galiba! Hoşlanmıyorum ondan. Nefret ediyorum hatta. Aramız yaklaşık 3 aydır kötü. İşe gitmiyorum 3 aydır. Çalışmak istemiyorum onunla birlikte.
GÜNLERCE SARILMADIK Kavga ediyorduk bütün gün. Ayıp oluyor çalışanların yanında tabii. Saygınızı yitiriyorsunuz onların gözünde. Koruyamıyorsunuz mesafeyi. Nefret etmeye başladım bu nedenle ondan. Artmaya başladı yüzüne bile bakmak istemediğim anların sayısı. Sarılmadık günlerce yatakta. Koynuna mı gireceksiniz bütün gün kafede size bağırıp çağıran, sizinle hiç konuşmayan adamın? Girmiyorsunuz tabii. Böylece kopuyor ilişkiniz... O safhadayız işte. Çok ciddiyim. Ayrılmayı düşünüyorum. Düşünüyorum ama elim kolum bağlı. Bunca yıldır çalışmama rağmen tek bir dikili ağacım yok çünkü! Ne malım, ne mülküm, ne de bankada tek kuruşum. Kocamın üzerine her şey Niye böyle oldu? Bilmem. Oldu işte. Aklıma gelmedi "Evi benim üzerime yap!" demek ya da "Ortak olsun bari!" demek ya da "Hiç olmazsa araba benim üzerime olsun!" demek. Yapar mıydı deseydim? Sanmıyorum. Öyle olsa, davranmazdı böyle bana... Hep onun elindeydi hesapkitap. Söyledim ya; maaş bile almıyordum. Zaten kılık-kıyafet dışında bir harcama yapmadım bugüne kadar. Kiralar, taksitler, su-telefon parası, işçilerin maaşları, vergiler, o ilgilendi her şeyle. Yemek masrafı pek olmaz bizim evimizde. İşe geldiğimiz için sabah erkenden, öğle yemeğini de, akşam yemeğini de kafede yeriz. Burada tencere kaynıyor bütün gün. Çocuklarımız da okuldan çıkıp buraya gelir.
EVE PARA BIRAKMIYOR Yemek pişmez bizim evde. Günlerdir açım bu yüzden biliyor musunuz? Eve para bırakmıyor giderken, istiyor ki yemek yemek için dükkana gideyim! Gitmem. Açım gitmediğim için de! Yok ki param da, gidip bir şeyler alayım! Konuşmadığımız için yediremiyorum gururuma, 'Para bırak bana!' demeyi. Düşünmesi lazım gelmez mi? Bilmez mi paramın olmadığını? Böyle bir sinir savaşı veriyoruz günlerdir. Altın kolyemi satarak geçindim ilk günler. Annemden para istedim sonra. Kardeşime geldi sıra ardından. Kızıyor kardeşim bana. Bir kuruş alamayacağımı söylüyor boşanırsam! Bilmiyorum ne yapacağımı? Boşansam mı? Kendi başıma bir şeyler mi yapsam? Hem istiyorum, hem korkuyorum. Yoruldum artık, kalmadı enerjim. Kursam kendi işimi, gelir miyim kendime dersiniz?.." Hikayenin tamamı; Epsilon tarafından yayınlanan 'İş, Aşk ve Kadınlara Dair' adlı kitabımda...
|