|
|
Barış'ı ne kadar da özlemişim...
BUGÜN köşemiz nostalji ağırlıklı... TRT- 1'in öğle kuşağında ekrana gelen Barış Manço ile 7'den 77'ye'yi izlemek, bende alışkanlık haline geldi. Hem rahmetli Barış Manço'yu ve şarkılarını yadediyorum, hem de boşluğunun bir türlü doldurulamadığını görüp, sevineyim mi, üzüleyim mi bilemiyorum... Seviniyorum, çünkü Barış Manço'nun yaratıcılığını, halkı sarıp sarmalayışını, televizyon zekâsını yeniden keşfedip, her fırsatta onun için kaleme aldığım methiyelerin tek satırının bile abartı olmadığını görüyorum. Üzülüyorum, çünkü Barış Manço'nun televizyon programının yakınına bile gelecek bir tane benzer program yapılamadığını görüyorum. 7'den 77'ye'yi izlerken ekranın alt köşesinde "İlk yayın tarihi: 02.04.1995" yazıyordu. Yani bundan tam 11 yıl önceki programdı. Ben 7'den 77'ye'yi 11 yıl sonra aynı zevkle, aynı heyecanla izliyordum. Bunun adı "televizyon dehası"dır. Türkiye gibi her şeyin günübirlik tüketildiği, popüler kültürün bu en obur coğrafyasında Barış Manço'yu ve onun televizyonculuğunu tüketmek mümkün olmamıştı. Ölümünden sonra bile... Barış Manço, programının İkinci Bahar bölümünde şarkı söylettiği yaşlı teyzeyi elinden tutup, koltuğuna yerleştirdikten sonra sehpasının üzerine orta şekerli kahvesini koyuyordu. Adam Olacak Çocuk'ta belli etmeden adeta pedagoji konferansı veriyordu. Türkmenistan'ı tanıtan "Barış Çelebi İle Dünya Turu"nda değme belgeselcilere taş çıkartıyordu. Lübnan'da, Irak'ta yaşlıların ve çocukların bombalarla paramparça edildiği şu günlerde Barış'ı çok özlediğimi fark ettim. Her anlamda...
|