kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Kültür Sanat
   Turizm Rehberi
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Kötü bir garsondu çok iyi oyuncu oldu
Kötü bir garsondu çok iyi oyuncu oldu
Ödül almayı hiç beklemiyordum
Çağan, oyuncusuyla en iyi ilişki kuran yönetmen

Çağan Irmak'ın gözde kadını

İstanbul Film Festivali Ödülleri'nde "Babam ve Oğlum" filmindeki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu Ödülü'nü kazanan Şerif Sezer, ilerleyen yaşlarında da başrol oynayabilmek istiyor.


Kötü bir garsondu çok iyi oyuncu oldu

Tiyatro hayalleri suya düşünce evin ekmeğini kazanmak için uzun bir dönem garsonluk yapan başarılı sanatçı Şerif Sezer, 'O işte hep surat asıp durdum. Ama insanları çok iyi tanıdım' diyor.

Şerif Sezer tüm sinema sanatçılarımız arasında en sevdiğim, en yakınlık duyduklarımdan biridir. Onun bir erkek ismi taşımasıyla dalga geçmek için hep "Şerife" diye seslenirim. Çok uzun zamandır tanışırız, olasılıkla ilk filmini çektiği '70 sonlarından beri. Ama bir gazete söyleşisi için ilk kez bir araya geldik. Onu bilmem ama, ben çok mutlu oldum. 1946 doğumlu Şerif, Mudanyalı. Kökenleri Rumeli, Laz ve Gürcü karışımı. Demek ki o upuzun boy ve o bir ressama (elbette bir yönetmene de) sonsuz imkanlar tanıyan (ve bana kimi zaman Nuri İyem kadınlarını hatırlatan) yüz, böylesi bir karışımın sonucu. O kadar çok filmde Doğulu, Kürt kadınları oynadı ki... Ama Kürt kökeni yok. Ancak Doğu ile Batı'nın bir karışımı sanki. Bana vaktiyle rahmetli Onat Kutlar'n şöyle dediğini söylüyor: "Sen hem Kürt'e hem de Fransız'a benziyorsun!" 'YOL'

İLE GELEN ŞANS
Ankara Devlet Konservatuvarı mezunu Şerif'in sınıf arkadaşları arasında Arsen Gürzap, rahmetli Alev Sezer gibi isimler varmış. İlk eşinin kazandığı bir burs nedeniyle çok genç yaşta Fransa'ya gitmiş, Fransızca öğrenmiş ve Vincennes Üniversitesi'nde tiyatro derslerini izlemiş. O aralar, yine artık hayatta olmayan Mehmet Ulusoy'a başvurmuş: Onunla çalışmayı hayal ederek... Ama Ulusoy randevuya gelmeyince, Paris'te tiyatro yapma düşleri suya düşmüş. Ülkeye dönünce öncelikle eş değiştirmiş, yani yeniden evlenmiş (ama o artık sonuncusu olmuş). Onun işi dolayısıyla İstanbul'a gelince, Ankara'da tiyatro hayalleri de suya düşmüş. Ve "evin ekmeği" için çalışmaya başlamış, çeşitli işlerde... En uzunu da Sheraton'da garsonluk: Tam dört yıl sürmüş. "Kötü bir garsondum, mizacıma uygun değildi. Bana 'Hep gülümse, hep nazik ol' diyorlardı ama ben surat asıp duruyordum. Ancak o işte çok şey öğrendim, insanları çok iyi tanıdım." "Seni o hayattan kim çekip aldı?" diyorum. 1978'de, Ergin Orbey'in genel müdürlüğü zamanında devlet tiyatrosu bir tür af çıkarmış; tüm eski mezunlarını çatısı altına çağırarak... Hemen başvurmuş ve kabul edilmiş. Ama, kader ağlarını örüyor elbette ve tam o günlerde, Leyla Özalp aracılığıyla Sinan Çetin'le tanışıyor: İlk filmini yapmaya hazırlanan, projelerle dolup taşan bir yönetmen... Önce "Kum" projesi varmış. O olmamış, ardından "Bir Günün Hikayesi"yle sinemaya adım atmış. Ardından "Yol" filmi gelmiş. Erden Kıral işi bırakıp Şerif Gören aldıktan sonra, yeni oyuncular aranmış. Yine Sinan Çetin'in çektiği resimleri Gören'e ve olasılıkla hapisteki Yılmaz Güney'e ulaşmış. Ama tiyatroda iki oyun birden oynadığı için, önce "Hayır" demiş. Israr etmişler (demek ki kader ağlarını örmeye devam ediyor), o da sonunda izin alıp gitmiş.

FİLMDE DAYAK
O çekimleri unutmuyor. Bingöl- Elazığ arasında bir yerde dağlara çıkmışlar. Adam boyu kar... Ellerini yakın plandan çekerken, morarmış gözüksün diye karla oğmuşlar, o kayışla dövülme sahnesinde gerçekten dayak yemiş. Özellikle ayakları sık sık donma haline gelmiş. Yani Cannes'da Altın Palmiye alacak ve Türk sinemasının dünyada en ünlü filmi olacak yapımda oynamanın bedelini bol bol ödemiş! Sonrası, uzun bir sessizlik... Film ortada yok, Yılmaz kaçıp Fransa'ya sığınmış. Sonra aniden "sürpriz film" olarak çıkıp Cannes'da yarışıyor. Bir sabah kalkıyorlar ki, Altın Palmiye almışlar! Yıl 1982. "Sevinemedik bile... Ne gidebilmiştik ne de filmi görebilmiştik. Sonra kaçak video kasetleri geldi. İzledim, çok fena oldum. Tüm gece sahneleri o korsan kasette kapkaranlıktı." Ama bir yıl sonra Paris'e gitmiş, film hala sinemalarda. Dalmış sinemaya... Ve ilk kez filmin gerçek tadına varmış, çok mutlu olmuş: "Gözyaşları içinde izledim. Arkamda genç bir çift oturuyordu, 'Kadın ne iyi oynuyor' dediler. Bitince ödüm koptu, tanıyacaklar, 'Bir yıl geçmiş, kadın hala gelip filmini izliyor' diye düşünecekler sandım!"...
DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ
 'Türkiye'de aydın yok'
 'Gereksiz kitabı yırtarım'
 Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısı: Memo
 'Gelecek yıl bebek istiyoruz'
 'Şampiyonlukta parasızlığın ve Allah'ın etkisi oldu'
 'Sion tarikatı, Bizans'ta da mevcuttur!'
 Sion Manastırı'nın hazinesi yurtdışında!
 'Parayla sevgi bile satın alınır'
 Eski şarkılarda güzel olan, 'söz' olmasıydı
 'Kızımı bana verdiği için Cihan'ın ellerini bile öperim'
 Cumhuriyet'in gerçek divası: Müzeyyen Senar
 'Bağırarak şarkı söylüyorlar'
 'Ercan dedi diye tesettüre bürünemem'
 'Kadınlar komik adama güler, ağırbaşlıyla sevişir'
 'Amacım bir Altın Portakal ödülü almak'
 Ağırlamak bir sanattır
 'İstanbullu olmak görgülü olmak demek'
 'Yaşıyorum, her şeye rağmen...'
 'Aile planlaması yaptık, 7 çocuk istedik 6 oldu'
    Pazar Sabah Yazarlar
    Güncel
    Hobi
  » Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
Kıyamet habercisi
Kıyamet habercisi
Geçen yıl bu zamanlar onu Tahranlılar ve mollalar dışında kimse...
Sizce Aliye kimi seçmeli?
Sizce Aliye kimi seçmeli?
atv'nin reyting rekorları kıran dizisi Aliye, salı günü sezonun son...
Tavuklarımıza lezzet geldi
Bir süre önce "Tavuğumu istiyorum," diye isyan etmiştim. Şimdi de bir...
Okyanustaki 'çılgın Türkler'
Milenyumun en büyük yolcu gemilerinden olan Voyager of the Seas küçük bir kenti...
Plajda korunmak yetmez
Yaz geldi, güneşin ışıkları tenimize bir yandan sağlık ve güzellik veriyor bir...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.