kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Kültür Sanat
   Turizm Rehberi
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Prof. Dr. Bengi Semerci @ SABAH
 
Okul değil, öğretmen seçin
Soru Cevap

Okul değil, öğretmen seçin

Özel okullar tanıtımlara başladı, aileleri bir telaş aldı: "Nasıl bir okul seçeceğiz?" Herkes bir şeyler söylüyor. Okullar, diğer velilere soruluyor. Ama her ailenin beklentisi farklı olduğu için karar vermek zor oluyor. Bu ara en sık gelen soru da bu: "Çocuğum için doğru okul hangisi?" Bizim çocukluğumuzda ailelerimizin işi daha kolaydı. Okul seçimi genellikle en yakın devlet okulu olarak yapılırdı, kolej sayısı çok azdı. Şu anda sadece İstanbul'da, hepsinin adını ezberlemekte zorluk çekeceğiniz kadar fazla özel okul bulunuyor. Her okulun, velilere sunduğu farklı özellikler var. Her yıl daha da farklılık yaratarak, diğerlerinden üstün hale gelmeye çalışıyorlar. Bazı eğitim kurumları, sorunlu olabileceğini düşündükleri çocukları ayıklayarak bir anlamda onların okuma ve okul seçme haklarını engelleyerek kendi 'kalitelerini' artırmaya çalışıyor. Uzun süredir çocuklarla ve okullarla çalışan bir çocuk psikiyatrisi uzmanı olarak ben biliyorum ki; her velinin isteğine göre okul oluşturulmaya çalışılsa, her çocuk için bir okul yapmak gerekir. Özel okul seçimlerinde ailelerin 'iyi okul' tanımı son yıllarda genellikle, okulun bir kesim içinde adeta moda olmasıyla -ki çok önceleri kurulmuş bazı okulları ayrı tuttuğumuzda bu moda iki-üç yılda, hatta bazen bir yılda değişmektedir-, okulun fiziki koşullarıyla, bildikleri kesimden çocukların aynı okula gitmeleriyle belirlenmektedir. Bir grup veli de mutlaka özel okul olsun isteğiyle, evine yakın, bütçesine daha uygun olduğunu düşündüğü eğitim kurumlarını yeğlemektedir. Peki devlet okullarına ne oldu? Çocukların bir bölümü, aile yapıları nedeniyle hala evlerinin bulunduğu mahallenin okuluna gidiyor. Aileler, devlet okullarında sınıfların aşırı kalabalık olmasından yakınıyor; sınıf mevcutlarının çoğu okulda 50- 60 olduğu düşünülürse haksız da sayılmazlar. Bir başka endişe, yabancı dilin çok önemli olduğu ve devlet okullarında bu olanağın sağlanmadığı yönünde. Ayrıca İstanbul içinde dahi birçok okulda öğretmensiz sınıflar, boş geçen dersler olduğu yakınmalar arasında. Bazı devlet okulları var, velilerin dillerinde dolaşan. Pilot okullar bunlar. Yani özel okullara alternatif sayılıyorlar. Fiziki koşulları çok benzemese de, tam gün öğrenim yapıyorlar ve sınıf mevcutlarını 30 öğrenci civarında tutuyorlar. Bu okullara kayıt yaptırmak çok da kolay değil, çünkü sayıları kısıtlı.

ÇOCUK SAYGI DUYMALI
İlköğretime yeni başlayacak bir çocuk için, en önemli şey öğretmendir. Okul yaşına kadar, anne ve babasına özenen, onları özdeşim modeli alan çocuğun, okula başladığında artık yeni bir kahramanı vardır; öğretmen. Onun gibi olmak, onun söylediklerini yapmak, onun gibi davranmak önemlidir. Bu nedenle de aslında seçilmesi gereken okul değil, öğretmendir. İyi öğretmen neredeyse, en iyi okul da oradadır. Peki, iyi öğretmen nasıl seçilir? Çocuk hem sınıf içi düzeni bozmayacak ve anlatılanları dinleyecek kadar saygı duymalı öğretmenine hem de bir sıkıntısı olduğunda yanına gidecek kadar sevgi. Yani tatlı sert ve donanımlı olmalı öğretmen. İlkokula başlayan çocuk için öğretmen, anne babasının yerini alır. Artık çocuğun özdeşim modeli odur. Bu nedenle, o dönemde çocukların büyük kısmı öğretmen olmak ister. Öğretmenin söyledikleri doğrudur ve uyulması gerekir. Bu nedenle öğretmenin kişiliği çok önemlidir. Öğretmenin kararlı, tutarlı ve güvenilir olması gerekir. Çocuklar onun tereddüt ettiğini, aralarında ayrım yaptığını, dinlemeden karar verdiğini gördüklerinde bocalar. Unutulmaması gereken öğretmenin, sadece öğretimden değil, eğitimden de sorumlu olduğudur. Bu nedenle öğretmen, her öğrencisini yakından tanımalıdır. Özelliklerini, becerilerini, zayıflıklarını, aile özelliklerini, sorunlarını bilmelidir. Öğrenim güçlüğü olan çocuğu anlayabilmesi, ona nasıl yaklaşacağını bilmesi, onu sistemin dışına bırakmak yerine, içinde tutmayı başarabilmesi önemlidir. Ayrıca sınıf düzenini koruması ve bunu yaparken öfke, bağırma ve fiziksel ceza gibi uygun olmayan yöntemleri kullanmaya gerek duymaması önemlidir. Okula korkuyla, sevgisiz ve isteksiz giden çocuğun, başarılı olması beklenemez. Bu koşulları sağlayan öğretmenin olduğu okulun değerlendirilmesinde diğer ölçütler, eğitim sistemi, idare şekli ve rehberlik hizmetlerine tanınan haklar olmalıdır. Bakanlığın saptadığı sistemle okula başlama yaşı, altıdır. Ama biyolojik yaşın uygun olması, çocuğun okula başlaması için yeterli değildir. Fiziksel, zihinsel, nörolojik ve ruhsal gelişim olarak hazır olmayan bir çocuğu okula başlatmak, onu kazanamayacağı bir yarışa geriden sokmak ve okul yaşamının en başından başarısızlığa mahkum etmek demektir. Anaokulu ya da kreşten uyarı geldiyse ya da ailenin dikkatini çeken kalem tutmada zorluk, yaşından daha küçük çocuk davranışları gösterme gibi durumlar varsa, okula başlama kararını bir çocuk ruh sağlığı uzmanına danışmakta yarar var demektir.

ANNE BABALIK GÖREVİ
Çocuğumuzun kapasitesini ve yeteneklerini iyi değerlendirerek, kendi hırs ve beklentilerimizi bir kenara bırakarak, çocuğumuzun doğru zamanda, ona en uygun okula gitmesini sağlayarak iyi bir eğitim almasına ve mutlu bir çocuk olmasına yardımcı oluruz. Kısaca, çocuğumuzun yeteneklerine uygun, bizi zorlamayacak, onun gereksinimlerini karşılayabilecek öğretmenin olduğu, çocuğumuzun eğitim ve öğretim yanında kendini mutlu hissettiği okul, en iyi okuldur. Hangi okula giderse gitsin, okul başladığında hatta başlamadan önce çocuğumuzun olan ve olabilecek sorunlarını zamanında saptamak ve ona yardımcı olmak, gerektiğinde çözemediğimiz durumlarda çocuk ruh sağlığı uzmanlarından yardım almak, bizim ya da çevrenin hırsları doğrultusunda değil, onların kapasiteleri doğrultusunda beklentilere sahip olmayı başarmak, iyi yapılmış anne babalık görevidir.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Mutsuz mu depresyonda mı?   / 20-05-2006
 Okul değil, öğretmen seçin   / 13-05-2006
 Birlikte büyütelim   / 06-05-2006
 Aileler artık ruh sağlığı konusunda daha bilinçli   / 29-04-2006
 Yedikleri çocuğun gelişimini etkiler   / 22-04-2006
 Yanlış gazete haberleri aileleri etkiliyor   / 15-04-2006
 Evlatlık olduğunu saklamak doğru değil   / 08-04-2006
 Prematüre bebek kabusunuz olmasın   / 01-04-2006
 Kitap okumak boş zaman eylemi değil ki   / 25-03-2006
 Konuşma buzuklukları   / 18-03-2006
    Cumartesi Yazarlar
    Güncel
  » Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
PROF. DR. ERDEM YEŞİLADA
Zayıflama zamanı - 2
Geçen hafta incelemeye başladığımız...
PROF. DR. BENGİ SEMERCİ
Yaşına göre hediye alın
Karne zamanı yaklaşıyor.
Mutantlarla yapılan son savaş
Mutantlarla yapılan son savaş
Son Direniş'in özel efektleri parmak ısırtıyor.
Charlie Kaufman'ın bana son oyunu
Charlie Kaufman'ın bana son oyunu
Birbirine âşık iki gencin, aşkları bitince zihinlerini sildirerek...
Cankurtaran'da balık keyfi
Sur Balık Lokantası, Boğaz'da deniz ürünleri yemekten sıkılanlar için...
Kebap ve tatlı dünyasında bir dev
Temeli Urfa'da atılan Hacı Bozan Oğulları bugün İstanbul'un en büyük...
İçinden seks geçen otel
Yıldızı özellikle Antalya Su Otel'in ardından parlayan, son derece özgün tarzı...
'Benim bebeğimi yapar mısın?'
Metin Arolat: "Bugüne kadar hiçbir kız arkadaşım evlenmeden çocuk yapmayı kabul...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.