kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ulku Tamer @ SABAH
 

Hem "anlamak" hem "duymak" için

Genç kuşaklardan okurlarla konuşuyorum. Yeni çıkan kitapları kaçırmıyorlar. Son yıllarda neler yayımlanmışsa hepsini okumuşlar neredeyse. Hepsinin üstüne kafa yormuşlar. İlginç yorumlar üretiyorlar. Yargılıyorlar. Sevdiklerini keyifle övüyorlar, sevmediklerini mırın kırın etmeden açıkça söylüyorlar.
Elbette sevindirici bir durum bu. Ama aynı okurlarla konuşurken, bir de bakıyorum, Orhan Kemal'i okumamışlar, Sabahattin Ali'yi okumamışlar, Dranas'ı okumamışlar, Yaşar Kemal'i okumamışlar.
Yaşadıkları günde ne yayımlanıyorsa okuyorlar. Daha uzak geçmişlerin bir yana, daha dünün edebiyatıyla bile ilgileri ansiklopedik bilgilerle sınırlı. Ya da kulaktan dolma bir-iki cümleyle.


Klasikleri bir yana bırakalım, Batı ülkelerinde Steinbeck'ler, Remarque'lar, Gide'ler hala okunuyor. Yapıtları kitapçı raflarından inmiyor. Yeni yazarlar kadar hızlı satmıyorlar gerçi, ama sürekli okurları var.
Genç okur, "best seller" listelerine girmiş ya da ödül almış, eleştirmenlerce övülmüş yeni kitaplarla ilgilenirken ülkesinin yakın edebiyat tarihini biliyor, okuduğu örneklerle o bilgisini zenginleştirmiş, yaşamına geçirmiş oluyor.
Her kitap türünde böyle bu. "Pembe roman" sa, sadece bugünün pembe romanı değil, dünün Gotik romanları da okunuyor. Dedektif romanlarına meraklı bir okur, Conan Doyle'u sadece televizyondaki Sherlock Holmes dizilerinden, filmlerinden tanımıyor.


Romandan örnek vereyim. Bugün Halide Edip'in Sinekli Bakkal'ını, Halikarnas Balıkçısı'nın Aganta Burina Burinata'sını, Yakup Kadri'nin Yaban'ını, Kemal Tahir'in Kelleci Memet'ini, Orhan Kemal'in
Bereketli Topraklar Üzerinde'sini, Orhan Hançerlioğlu'nun Bordamıza Vuran Deniz'ini bulmak için kim bilir kaç kitapçı dolaşmak gerekecek? Değerlendirme yapmadan aklıma ilk gelen kitapları sıraladım. Listeye daha niceleri eklenebilir.
Bunları yayımlandıkları zaman okuma olanağını bulamamış gençler, sonradan okuma gereksinmesini pek duymuyorlar. Genelleme yapmıyorum elbet, hiçbiri okumuyor demiyorum. Ama konuştuğum gençlerin çoğu İnce Memet'in, Demirciler Çarşısı Cinayeti'nin kapağını bile açmadan Yaşar Kemal'i değerlendirmeye kalkıyor.
Okuyun diyorum. Yeni çıkan kitapları elbette okuyun. Yutarcasına okuyun. Ama düne de dönün. Dünün yapıtlarını da arayın, bulun, okuyun. Değerlendirin. Tartışın.
Onların yarına taşınmasına yardımcı olun.
Peki, günümüzün genç kuşağı, bırakın Cumhuriyet öncesini, elli yıllık tarihleri olan bazı kitapların "özgün dil" ini anlayabilecekler mi, onlardan bizim aldığımız tadı alabilecekler mi? Bu nasıl sağlanacak? Şu sıralarda arka arkaya yayımlanan "100 Temel Eser" de imzaları olan yazarlarımıza bakınca, bunun edebiyat açısından pek de önemsiz bir konu olmadığını düşündüm.
Bir süre önce, klasikleşmiş bazı yapıtlarımızın öztürkçe yayımlanması söz konusu edilmişti. Milli Eğitim Bakanlığı, "klasiklerini bile anlamakta güçlük çeken bir kuşağı bu eserlerle tanıştırabilmek" amacıyla bir tasarı geliştirmişti.
Attila İlhan'ın bu girişime nasıl karşı çıktığını unutmadım.
Selim İleri, bu işi o yazarları seven, anlayan kişilerin yapmasının önemli olduğunu söylemiş, en doğru yöntemin, anlaşılmayan sözcüklerin parantez içinde belirtilmesi oldu ğunu ileri sürmüştü.


Bu konuda ben de Attila İlhan gibi "kitabın kanı çekiliyor" diye düşünüyorum. Geçmişte yazılmış bilimsel bir yapıtı, bir araştırmayı günümüz Türkçesiyle yeniden yayımlayabilirsiniz. Ama işin içinde edebiyat varsa, bu işi yaparken yazarın kolunu kanadını kırarsınız.
"Hiç mi yabancı dilden çeviri yapılmasın? Marquez'i okumak için mutlaka İspanyolca öğrenelim?" demeyin. Bir dilden bir başka dile çevirmekle aynı dilde yeniden yaratma arasında dünya kadar fark var.
Peki, genç kuşaklar o kitapları okumasın mı? Hala okumak isteyen kaldıysa elbet okusun. (Sadece yeni yazarlarla ilgilenmekten, bırakın klasiklerimizi, Orhan Kemal'leri bile neredeyse unuttuk.) Bu konuda "parantez", yöntem olarak bana pek sevimli gelmiyor. Bir sayfada üçdört parantez, neyse... Ama, sözgelimi, İntibah'ın bu yöntemle hazırlanmış baskısını okumaya kalksak, parantez tarlasına düşmüş gibi oluruz. Romandan bütün bütüne koparız.
Bence tek yöntem var bu konuda: Karşılıklı baskı. Bir yanda özgün metin, karşısındaki sayfada günümüz diline çevirisi.
Böylece genç kuşaklar da bir klasiğimizi okurken yapıtı hem "anlama", hem "duyma" olanağını bulurlar.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 "Yine kamyonlar kavun taşır..."   / 17-04-2006
 Bilgisayar icat oldu...   / 10-04-2006
 Fuzulî fâilâtün
Karac'oğlan dört dört üç
   / 03-04-2006
 Bağırıp çağırmadan kırıp dökmeden   / 27-03-2006
 Sinema seyirciliğinden film seyirciliğine   / 20-03-2006
YAVUZ BAYDAR
'Ozel hayat' sınırı
Almanya Başbakanı Angela Merkel'in...
ÜLKÜ TAMER
Hem "anlamak" hem "duymak" için
Genç kuşaklardan...
Nazım'ın şiiri Mozart'ı yendi
Nazım'ın şiiri Mozart'ı yendi
Galatasaray'ın stres atmak için denediği "Mozart'lı idman" pek işe...
Lösemili çocuk herkesi ağlattı
Lösemili çocuk herkesi ağlattı
Fenerbahçe'de maç öncesi kaptan Ümit Özat'ın okuduğu mektup,...
Alkışlanmayan sözler
Meclis Başkanı Arınç 23 Nisan özel oturumunda çarpıcı açıklamalar...
'Tayyip defol' diyen yandı
Başbakan'ı "Tayyip Çapa'dan defol" diye protesto eden 3...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu