Kudüs'ün tapuları
Bu yazı kaleme alınırken, henüz Bakanlar Kurulu'nun haftalık toplantısı bitmemişti. Ben önümüzdeki günlerde hükümetin Hamas konusunda bir "karşı atağa" başlamasını bekliyorum. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün hafta sonu AK Parti Çubuk ilçe toplantısındaki sözlerini de böyle yorumlamak mümkün. Günlerdir medya ve Batı'da eleştirilen AK Parti hükümeti, bundan sonra "Ne olmuş çağırdıysak! Siz iyilikten anlamıyorsunuz" diye medyayı suçlamaya başlayabilir. Ancak Hamas ziyaretinin tortusu, kolay kolay peşimizi bırakmayacak gibi. Nasıl mı? 1. Öncelikle, olayın İsrail boyutu var. İsrail'le Hamas krizi devam ediyor mu? Hayır. Anladığımız kadarıyla İsrail hükümeti, bundan sonraki aşamada "gerilimi düşürme" kararı aldı. İran ve diğer bölgesel konular dururken, Türkiye'yi karşısına almak istemiyor İsrail. Bu yüzden de kısa zaman içinde karşılıklı "gönül alma ziyaretleri" başlayacaktır. Ancak başından beri Türkiye'nin "arabuluculuk" hevesine sıcak bakmayan İsrail, bu noktadan sonra Türkiye'ye "güvenmiyor." İsrail hükümetinin en üst seviyedeki isimlerinin yakın çevrelerine söylediklerinden çıkardığımız sonuç, bu güven eksikliğinin kalıcı olduğu yolunda. 2. "Güvenilirlik" sorunu, "Dışişleri, Hamas'ın geleceğini biliyor muydu?" sorusuna kilitleniyor. Dışişleri perşembe sabahından itibaren biz gazetecilere "Bilmiyorduk valla" demekte. Zaten Dışişleri Bakanı Gül de Alman ve İsrail dışişleri bakanlarına Hamas'ın apar topar gelişinin sürpriz olduğu açıklamasını yapmak zorunda kaldı. Ancak geçen hafta Mekke'deki İKÖ toplantısına katılan deneyimli gazeteci Cengiz Çandar, o gezide Hamas'ın geleceğini Dışişleri'nden duyduğunu söylüyor. Çandar'ı haklı çıkaran bir durum da Şam'da yaşayan Hamas üyelerinin vizelerini geziden 2-3 gün önce Türkiye'nin Şam elçiliğinden almış olmaları. 3. Üst düzey bir ABD'li yetkili "Bizi üzen yalnız son dakikada haberdar edilmiş olmak değil. Olayın yapılış şekli" diyor. Buradan ve diğer yetkililerden anlıyoruz ki, Washington (ve AB'nin) öncelikli itirazı, Hamas'ın gelmesi değil, gezinin son dakikaya kadar kendilerinden gizlenmesi. İkinci itiraz noktası da, "kimin" çağrıldığı. Ankara, hafta sonu Filistin hükümetinin kurulmasını bekleyip "seçilmiş" liderlerden Mahmut Zahar gibi daha meşru bir ismi çağırsa, tepkiler bu ölçüde yüksek olmazdı. Onun yerine Suriye'de yaşayan ve Türkiye öncesinde Sudan ve Suudi Arabistan'a giden ve buradan da İran'a gitmeye niyetli olan Halid Meşal çağrıldı. 4. Hamas krizi hükümet içinde bir cins "Galataport Sendromu" yaratabilir. Neden? Çünkü bütün bakanlar sus pusken Galataport'ta vicdanının sesiyle konuşan Devlet Bakanı Abdüllatif Şener, bu kez de "Hamas'ın geleceğini önceden biliyorduk; geçen hafta Bakanlar Kurulu'nda karar verildi" dedi. Kimse de itiraz etmedi. Şener'in inandığı doğruları söylemesinden rahatsız olan var mı? 5. Hamas gezisinin ABD boyutu, kısa değil orta vadede çıkacak. ABD'deki Yahudi lobisi, İsrail'den daha kızgın. Tom Lantos gibi her yıl Ermeni tasarılarının engellenmesi için Türkiye'nin yardımına koşan Kongre üyeleri, Hamas ziyaretine tepkilerini gizlemeden açıkça artık Ermeni soykırım tasarısı aleyhine oy kullanmayacaklarını söylüyorlar. Bir de buna ABD'nin önde gelen gazeteleri ve "Drudge Report" gibi popüler web sitelerinin "Kurtlar Vadisi Irak" ve filmdeki Amerikan karşıtlığı konusuna fena takmış olduklarını düşünürseniz, "Türkiye'nin ABD'deki imajı yine yara aldı" değerlendirmesi çok yanlış sayılmaz.
|