Mutabık mısınız?
Sırasıyla şunlar oldu: 1. AKP'nin ilk "Gül hükümeti" nde özelleştirmeden sorumlu bakan Abdüllatif Şener' di. 2. Şener' in kimi ihalelerdeki "tutucu" tavrı, "Erdoğan hükümeti" nde bu işin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'a verilmesiyle sonuçlandı. 3. İkinci maddeyi başka türlü ifade edersek; Başbakan, özelleştirme işinde Şener' e değil, Unakıtan' a güvendi. 4. Üçüncü maddeyi başka türlü ifade edersek; Başbakan, istediği türde "özelleştirmeler" i Şener' in değil, Unakıtan' ın yapacağını düşündü. 5. Dördüncü maddeyi başka türlü ifade etmiyor, altıncıya geçiyoruz. 6. Hakikaten özelleştirmeler bir hızlandı, bir hızlandı. "Devletin kasası" na para akmaya başladı; kasada da Unakıtan duruyordu. 7. İlk dip tutması, özelleştirmesi iptal edilmiş TÜPRAŞ'ın yüzde 15'e yakın hissesinin bir gecede "birileri" ne elden verilmesiydi. 8. Elden veren Maliye Bakanı, elden alan ise "Ofer ortağı" Kutman Bey' di. 9. TÜPRAŞ yeniden özelleştirilirken, Kutman Bey' in iki adamı çoktan TÜPRAŞ yönetimine girmiş, eminiz duyduklarını, gördüklerini dışarı hiç sızdırmamıştı. 10. Tam ihale öncesi, bu iki "Kutman adamı" çok etik oldukları için istifa etti. 11. Oysa, suç duyurularına göre bu arkadaşlar etikçi değil, tetikçi idi ve bu işlerin sorumlularının soruşturulması için Maliye Bakanı gerekli izni vermiyordu. 12. "Ofer-Kutman" ortaklığının Kuşadası Limanı'nı nasıl aldığı tartışılmaya başlandı. 13. Alıcının siparişine uydurulması, oyun bozan Kuşadası ahalisinin susturulması, hukukun savuşturulması için yasal düzenleme gerekmişti. 14. Ve bir gün Meclis tatile çıkmadan hemen önce, Maliye Bakanı ile arkadaşları o işi de halletmişti. 15. Kuşadası'ndan sonra, yani o provanın ve ihale alanlarla verenler arasında gelişen anlayışın, hoş sohbetlerin ve tabii "şart" namelerin ardından, Karaköy Limanı da, kimilerinin "kaymak ödemeli" dediği biçimde "Ofer-Kutman" a verildi. 16. Garipti ki, daha ihaleyi kimin alacağı kağıt üstünde belli değilken, ihale alıcının istediği isimle, "Galataport" diye adlandırılarak pazara çıkmıştı. 17. Bu işleri eleştirenlere o sırada Başbakan "Yahudi düşmanı" da demez mi! Dubai kulesini tartışanlar da "Arap düşmanı" idi ve her ikisini tartışmak "hem Yahudi, hem Arap düşmanı" manasına geliyordu. Dünyada böylesi nadirdi. 18. Hükümet içinde sinsi bir "vicdan" huysuzlanıyordu. 19. Galata'yı bir türlü imzalamayan adam da AKP'li ve bakandı; aynı başbakanın kabinesindeydi ama vicdanı itiraz ediyordu. 20. Vicdanının elvermediğini fısıldamıştı; haftalar sonra bir de, hukuki bir gerekçeyle ihaleyi açıkça iptal ettirmesi gerekti. 21. Gerekçe hukuki, ama bence esas mesele vicdani idi, cüzdani idi, belki divani idi. 22. Başbakan, "vicdan" a kızgınlığını azıcık belli etti. 23. Akşam'da Şakir Süter' in yazdığı iddiaya göre de, "kabinenin vicdanının sökülmesi", yani Şener' in değiştirilmesi için Cumhurbaşkanı'na "demarş" ta bulundu. Marş, fren, debriyaj ne oldu, bilmiyoruz. 24. Lakin dün de, epeydir kokusu çıkmakta olan bir olayı Radikal'de Murat Yetkin yazdı: Bir kararname ile, son yılların parlak işadamlarından Ahmet Çalık' a yeni bir boru hattı işi için kafadan yetki, yani ihalesiz 1.5 milyar dolarlık iş veriliyordu. 25. Bakanlar imzalarken, "Vicdan-bakan" bunu da imzalamamış, ihalesiz nasıl iş olacağını anlayamamıştı; ve tabii Başbakanı da sinirlendiriyordu. "Cüzdan-bakan" imzalamıştı elbet. 26. Doğalgaz hattına paralel yapılacak yeni hat petrol taşıyacaktı; lakin, taşıyacağı petrolün anlaşması henüz ortada yoktu. Yani boru boştu. Boş boru için hoş bir acele vardı.
Şimdi özellikle AKP'li bakanlara, milletvekillerine, teşkilat yöneticilerine, parti üyelerine, yaşlılara, kadınlara, gençlere, seçmenlere ve nihayet tüm vatandaşa bir soru. Elinizde iki şık var; hangisini seçmek daha şık olur: a) Vicdan-bakan b) Cüzdan-bakan Başbakan "b" yi seçmiş görünüyor; sebebini tam bilemem. Mutabık mısınız?
|