Fenerbahçe düşmanlığı
Ülkemizde başarı negatif elektrik çeker. İster siyasetçi, ister şarkıcı, ister yazar, ister gazeteci olun, başarı grafiğiniz yükseldiğinde düşmanınız artar. Bu ülkenin insanlarının bir bölümü, nedense kalitesizlikte, yetersizlikte eşitlik ister. Biraz öne çıkanın ayağından çekmeye başlar. Sezen Aksu'dan Tarkan'a, Orhan Pamuk'tan Yaşar Kemal'e, Mustafa Denizli'den Fatih Terim'e kadar birçok başarılı insanın başına gelen budur. Tek başına başarılı olmak bile insanların size düşman olmasına yeterlidir. Şimdi aynı durum Fenerbahçe ve Başkanı Aziz Yıldırım için geçerli. Ne yaptı Yıldırım ve Fenerbahçe? Aslında başkanlık döneminin ilk yıllarını iyi bir öğrenci olarak geçirdi. Harcanan yüksek transfer paralarına karşın sportif başarı elde edilemedi. Ancak Başkan Yıldırım bu ilk yılları çok iyi bir eğitim dönemi olarak tamamladı. Rakiplerini ve Avrupa'nın başarılı kulüplerini iyi inceledi ve Fenerbahçe'ye doğru bir yol haritası çizdi. Şükrü Saracoğlu Stadı'nın baştan aşağıya yenilenip dünya standartlarına ulaştırılması, Samandıra'nın kendi başına bir kompleks haline getirilmesi, sosyal tesislere ağırlık verilmesi, Fenerbahçe ürünlerinin bir şirket mantığıyla pazarlanması bu yol haritasının ürünü. Gerek stadın büyütülmesi ve başarılı şekilde pazarlanması, gerekse ürün satışlarından elde edilen gelir çok akıllı bir biçimde kullanıldı ve Fenerbahçe seyirci sayısını katladı. Tribünleri çirkinleştiren amigoların kulüpten uzaklaştırılması sayesinde insanlar Fenerbahçe Stadı'na eşleri ve çocuklarıyla gönül rahatlığıyla gider hale geldi. İşte bu tablo ve aradaki farkın giderek açılması özellikle Galatasaraylılar'ı çileden çıkardı. Türkiye'nin örnek stadına gecekondu demeye başladılar. Aziz Yıldırım'a ağza alınmayacak eleştiriler yönelttiler. Tribünleri dolduran transferleri bile karaladılar. Bir Galatasaray yönetimine eleştiri yazıyorlarsa, beş Fenerbahçe aleyhine yazmaya başladılar. Fenerbahçe'nin başarısına gölge düşürebilmek için her yola başvurdular açıkçası. Bu aslında Fenerbahçe'ye duyulan kıskançlık kadar kendi kulüplerinin ve yöneticilerinin başarısızlığına duyulan bir tepki. Ancak bu tepki giderek zıvanadan çıkıyor. Fenerbahçe'nin önünü kesmek için eylem planlarına dönüşüyor. Yapılması gereken kendi kulüplerini düzene sokmakken, Fenerbahçe'yi de kendi düzeylerine çekmeye çalışıyorlar. Ama Kanarya'nın gözü artık çok açıldı. Ne çelmeler, ne ağır eleştiriler bu kulübü yolundan çeviremez. Rakiplere gelince, devletten bedava arsa aramak veya Fenerbahçe'ye çamur atmak yerine "Kendi kulübümüzü nasıl düzeltir, Fenerbahçe seviyesine getiririz" diye düşünürlerse, hem Türk futboluna katkıda bulunmuş, hem de tuttukları takıma gerçekten bir fayda sağlamış olurlar. Yoksa bu gidişle ligin tadı kalmayacak.
|