| |
İki saatli bomba
Ne belalı coğrafyada yaşıyoruz! Biz kuş gribiyle uğraşırken, çevremizde iki saatli bombanın tik-tak'ları hızlandı: Nükleer faaliyetlerine tekrar başlayan İran ve Haddam'ın açıklamalarıyla can derdine düşen Suriye. Bombaların hangisi önce patlayacak?.
Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri'nin -ve konvoyundaki 22 kişinin- hayatına mal olan 14 Şubat 2005'teki suikasti aydınlatmakla görevli BM Soruşturma Komisyonu'nun Alman başkanı Detlev Mehlis bugün bayrağı Belçikalı yargıç Serge Brammertz'e devrediyor. İran'ın son dostları Rusya ve Çin'i bile kızdıran nükleer atağı ve Suriye eski Cumhurbaşkanı Yardımcısı Abdülhalim Haddam'ın açıklamalarıyla bölgedeki gelişmelerin baş döndürücü hız kazandığı bir dönemde. İran'ı şimdilik bir yana bırakalım. Haddam'ın hemen her gün verdiği demeçle tazelediği iddialarında, Hariri suikastinin sorumluluğunu doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı Beşşar Esat'a yüklemesi güney komşumuzu topun ağzına yerleştirdi. İki tanığın ifadelerini geri almalarıyla zor duruma düşen BM Komisyonu için bu, altın fırsat oldu: Mehlis, Paris'e kaçan Haddam'la iki saate yakın görüştükten sonra Esat'ın ve Dışişleri Bakanı Faruk ElŞara'nın ifadelerine başvurmaya karar verdi. Şimdi Şam'da 40 yıllık Baas rejimi temellerinden sarsılıyor. ABD ve Fransa ise, bir yandan Esat'ı BM Komisyonu önüne çıkması, bir yandan da kardeşi Mahir ile eniştesi Asef Şevket'i gözden çıkarması için sıkıştırıyor. Kahire'den Riyad'a kadar tüm Arap başkentlerinde de, Suriye'deki istikrarsızlığın bölgedeki kaosu iyice kontrolden çıkarmasından korkuluyor. İşte bu korku nedeniyle Suudi Arabistan Kralı Abdullah ile Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek bir "orta yol" arayışına giriştiler. Esat'ın can havliyle yanlarına koştuğu iki Arap lider şöyle bir öneride bulundular: " Suriye'de rejim değişikliğine biz de karşıyız. Ancak iktidarını korumak istiyorsan BM Komisyonu ile işbirliği yapmalı ve suçluları uluslararası adalete teslim etmelisin. "
Şam'da turuncu devrim! Esat bu "rest" sonrası Şara'nın BM Komisyonu önüne çıkmasını kabul etti. Ancak kendisinin ifade vermesinin Suriye'nin egemenlik haklarına hakaret olacağını söyledi. Göreceksiniz, bir süre sonra bu son direnç noktası da havaya uçacak: Esat kuzu tuzu Viyana'da BM Komisyonu üyeleriyle bir araya gelecek. Adına ister görüşme deyin, ister sorgu. Peki, bu onur kırıcı adım, iktidarını kurtarabilecek mi? Yanıt birçok etkene bağlı: * Baas rejimi reform yapma ve yeni koşulları sindirme yeteneğine sahip mi? * Başta ABD ve Fransa olmak üzere Batılı güçler, Baas sonrası riskleri göze alınabilir bulacaklar mı? SuriyeIrakİran olası Şii cephesini engellemek için Şam'da değişimi zorunlu görecekler mi? * Baas içindeki bazı güçlerden Müslüman Kardeşler'e kadar uzanan muhalefeti bir cephede birleştirmeye çalışan Haddam, ciddi ve güvenilir alternatif oluşturacak mı? Her ne kadar Fransız yetkililer hiçbir temasta bulunmadıklarını söyleseler de, Haddam'ın birkaç ay içinde Suriye'de rejimin devrileceğini öne sürmesi ve "En geç yaz başında Şam'da görüşürüz" iddiasında bulunması, bize pek tekin gelmiyor. İmam Humeyni de İran'daki "devrim"i Paris'in banliyösü Neauphle-le-Chateau'daki mütevazı evinden yönetmişti, unuttunuz mu? Haddam'ın Paris'in en lüks semti 16'ncı bölgede, Foch Bulvarı'na yakın bir malikanede (Adı: Villa Said) karargah kurması, güvence ya da mesaj kabul edilebilir: "Suriye'de rejim İran'daki gibi kanlı değil, barışçı yollardan devrilecek." Yani bir tür sakin, demokratik devrim olacak. Örnek de gösteriyor: "Ukrayna'daki gibi." Vay canına! Turuncu devrimlerin mimarı George Soros yoksa ona da mı el verdi?
|