|
|
Biraz da Türk kadını kimliğini tartışalım mı?
ARA sıra bulunduğunuz yere ait olmadığınızı hisseder misiniz? Sorunun cevabı benim için "Evet." Bugünlerde bu duygu daha da yoğunlaştı. Yeni Zelanda'daki protokol masasını görünce ikiye katlandı. Hani Başbakan, bakan ve eşlerinin bulunduğu masa. Hani Erdoğan'ın müdahale edip kadınları erkekleri beraber oturttuğu masa. Müdahaleye gerek var yani. Kızmayın, ne hissediyorsam onu yazıyorum. H a y a t ı m d a hiçbir zaman türbana karşı olmadım. Aksine üniversitede türban yasağının hep karşısında yer aldım. Kim kimin ne giydiğine karışabilir ki? Ama.... Yeni Zelanda, "Türk Kadını" deyince sadece türban hatırlasın istemiyorum. Sadece Yeni Zelanda değil, diğer ülkeler de öyle. Tıpkı türbanlı bir kadının gibi, o sofrada farklı görünüşü olan bir Türk kadını da otursun istiyorum. Saçı başı yapılı, makyajlı, modern giyimli. Belki elinde içki kadehi. Evet, çünkü Türkiye'de böyle kadınlar da var. İçki demişken, yazının başındaki soruya tekrar dönmek istiyorum. Bulunduğunuz yere ait olmadığınızı hissettiğiniz oldu mu? Tabii ki, Türkiye geneline yayılan içki yasağından bahsediyorum. Şaka gibi... İna-na-mıyo- rum. 2006 yılına girmemize bir aydan az bir süre kaldı. Biz park yerine cami yapmaya çalışıyor, içki yasaklarıyla uğraşıyoruz. En vahimi de Antalya Belediye Başkanı'nın sözü üzerine sorulan soru. Ne demişti Menderes Türel? "Yabancı turiste burada içki içemezsiniz deme lüksümüz yok." Ne sorulmuştu? "Peki ama ya Türk turist?" Kendi vatandaşımıza "İçki içemezsiniz" deme lüksümüz var mı? Sahi var mı? Biri cevap versin lütfen.
|