Fatih Terim, Sezen Aksu!.. Bir erkek bir kadın!..
Aslında kimse açık açık bağırmıyor... Aslında herkes söylüyor, ama kimse ilk söyleyen olmak istemiyor... Aslında herkes Fatih Terim'i hedefliyor, Fatih Terim'i suçluyor... Gözden düşmenin ilk yolu göze girmektir.. Göze giren şey bir süre sonra kaşıntı yapar ve ancak gözden düştükten sonra rahatlama sağlanır... Çetin Altan'ın 25 yıl önce okuduğum bu betimlemesi, bugün Fatih Terim'in hayatında, maalesef hayat buluyor... Avrupa'yı dize getirip, kupayı tüm dünyaya bakarak kaldırdığı gün, 70 milyonun gözüne giren Fatih Terim, artık kaşıntı yaptığı o gözlerden ellerin tersiyle ovuşturularak düşürülmeye çalışılıyor... Herkesin, belli belirsiz bir alıp veremediği var Fatih Terim'le... Herkesin belli belirsiz bir tepkisi var Fatih Terim'e... Herkesin bir ince meselesi var Fatih Terim'le... Fenerbahçe'linin var... Çünkü o Galatasaray'ın eski hocası... Dahası, Fenerbahçe'li Ersun Yanal'ı Milli Takım'dan yiyen sistemin önemli bir parçası. Beşiktaş'lının var... Çünkü kendisinden değil ve hiçbir zaman olmadı... Çünkü kendisinden olmadığı ve karşısında olduğu bir ezeli rekabet günü, eliyle yaptığı unutulmadı... Beşiktaş'lı ve Fenerbahçe'linin ötesinde Galatasaray'lının ince ve hatta komplike bir hesabı var Fatih Terim'le... Ne kendisini en müthiş aşk gününde terk edişini, ne de yıllar sonra dönüp geldiğinde, kendisini mutsuz edişini unutamadı Galatasaray'lı... Onun için Fenerbahçe ve Beşiktaş'lı gibi sadece hate'den değil, love and hate'den, aşk ve nefretten oluşan bir ilişki onlarınkisi. Aşk tarafının son zamanlarda unutulduğu, bir arızi durum onlarınkisi... Bunlar mı Fatih Terim'i, gizliden gizliye, İsviçre maçının sonunda hedef yapan... Fısır fısır konuşmalarda, "O söyledi de futbolcular yaptı" dedirten... "O hep böyle değil miydi zaten.." diye söyleten... Yoksa Napoleon'un bir sözü mü?.. "Nerede duracağını bilmezsen, yıkılırsın!.. Bütün büyük güçlerin yıkılma nedenleri nerede duracaklarını bilememektendir.." Yoksa fazla iddia, fazla "ben", fazla ne pahasına olursa olsun kazanmak istemek midir, herkesi kendisiyle bir meselesi olmaya iten saik?. Eğer sadece başarılı olduğu ve başkaları tarafından kıskanıldığı için böyle davranıldığını düşünüyorsa, çok yazık ediyor kendisine benim sevgili dostum... Çok başarılı olduğu ve kimsenin uzanamayacağı ciğerlere ulaştığı doğrudur onun.. Etrafındaki çok kişinin, onun kazandığı parayı, onun kazandığı şöhreti, onun kazandığı karizmayı kıskandığı ve kıskançlıktan çatladığı da doğrudur... Ama sokaktaki adamın yargısını, hasetten kuduran çevresindeki kıskançlar belirlemez... Belki karşısındakini hiçe sayacak kadar fazla iddialı, belki ne pahasına olursa olsun kazanmaya koşullu, belki de sinirlendiği ve hırslandığı anlarda başkalarının egolarını düşünemeyecek kadar ihtiraslı... Acaba ona İmparator lakabı takan bu toplum mu ona en büyük kötülüğü yaptı?.. Malum İmparator, sınırsız güce, sınırsız kudrete, sınırsız zenginliklere sahip, sınırsız bir adamın sıfatıdır... Oysa tarihin en büyük imparatorlarından Napoleon'un dediği gibi, kaybeden bütün büyük güçler nerede duracaklarını bilemedikleri için kaybetmişlerdir... Sınırsız değil sınırlı olduklarını bilemedikleri için kaybetmişlerdir... Ne enteresandır... Onun kadar büyük başarılara imza atan, onunla aynı yaşlardaki bir kadının lakabı ise Minik Serçe'dir... Minik Serçe'nin minikliğinden mi serçeliğinden mi bilinmez, onca başarısına rağmen, toplumla hiçbir arızi meselesi olmamıştır. Hep kalplerin en güzel yerinde bir çeşit ikili delilik şeklinde sürüp gitmiştir... Keşke sevgili dostumunki de öyle gitse... Acaba sorun erkekle kadın arasındaki farkta mıdır?.. Erkeğin sınır tanımaz agresifliğiyle, kadının sevgiyle yoğrulmuş anaçlığında mıdır?.. Bilmiyorum... Bilemiyorum...
|