Prof.Dr.Göksel Kalaycı nasıl öldürülür?
Benim için dün sıradan bir gün değildi. Dün sabah İstanbul Ticaret Üniversitesinde derse girecektim. Benim için en keyifli zaman öğrencilerimle buluştuğum saatlerdir. Dün de öyle başladı. Ancak sonu kötü bitti. Derse ara verdiğim saatte cep telefonumda abone olduğum yayın kuruluşunun haber mesajı vardı. Mesajda Prof.Dr.Kalaycı silahlı saldırıda hayatını kaybetti yazılıydı. Haberle irkildim. Soyadı Kalaycı olan iki profesör tanıyordum. Birisi Prof.Dr.Ersin Kalaycıoğlu, diğeri ise Çapa Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr.Göksel Kalaycı. Korktuğum başıma geldi. Hastalarına şifa dağıtmak üzere sabah fakültedeki işine gidip otomobilini park ederken silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden can dostum, arkadaşım Prof.Dr.Göksel Kalaycı idi. Göksel'in ölüm haberi ile şaşkına dönmüşken, kendimi Çapa Tıp Fakültesinde müşterek arkadaşlarımın odasında buldum. Hiç kimseyi incitmemiş, herkese gülücükler dağıtan, binlerce hastaya şifa dağıtan Kalaycı nasıl öldürülür? Buna inanmak istemiyordum. Göksel'in odasının bitişiğindeki Prof.Dr.Alaattin Çelik'in odasında herkes şaşkın ve sarılarak birbirimizi teskin ediyoruz. Prof.Dr.Metin Özgür, dört gündür bıraktığı sigarayı yeniden tüttürmüş hüngür hüngür ağlıyor. Prof.Dr. Ali Akyüz boynuma sarılmış ayakta zor duruyordu. Prof.Dr.Demir Budak'ı teskin etmek imkansızdı. Bu manzara devam ederken Prof.Dr Alaattin Çelik, randevu verdiği hastasını muayene etmeyi ihmal edemiyordu. Benimle göz göze gelirken, "Ne yapalım kaderimiz bu. Hekim arkadaşlarımızı öldürüyorlar, biz de yeminimiz doğrultusunda onlara özenle bakmaya devam ediyoruz" diye mırıldandı. Odaya hocaların hocası Prof.Dr.Korkmaz Altuğ girince çığlıklar yükselmeye başladı. Metin Özgür ve Alaattin Çelik'e dönüp sordum. Göksel'in Eşi Nurdan ile oğlu Gökhan nerede diye? Nurdan'ın yukarıda odada teskin edildiğini, Gökhan'ın ise çalıştığı Bodrum'dan babasının ölüm haberi üzerine yola çıktığını öğrendim. Arkadaşlarla yukarıya Nurdan'ın yanına çıkıp görmek istedik. Ne yazık ki, Nurdan hastahanede kalmak istememiş eve dönmüştü. Hayatı boyunca insanları yaşatmak için gece-gündüz demeden hastalarının peşinde koşan ve onlar için çırpınan Göksel artık yoktu. Ancak üzüldüğüm bu olayın bir başka yönü daha var. Olay yerinde ve adım başı hastahanede onlarca özel güvenlik görevlisi vardı. Adamın biri geliyor ve Prof.Dr Göksel Kalaycı'yı vurup, hiçbir şey olmamış gibi hastahane içindeki 500 metrelik yoldan koşmadan yürüyerek onlarca sözde güvenlik görevlisinin (telsizli) önünden geçip, kapıdan çıkarak ortadan kayboluyor. Bunun sorumlusu kim? Sorumlusu sistem. Özel güvenlik için ihale açıyorsun. İhalede bu işi iyi yapan firmalar mecburen yüksek teklif veriyor. Oysa sokaktan topladığı kişileri sözde güvenlik görevlisi diye bünyesine alan firmalar da düşük teklif veriyor. İdare olarak da en düşük teklifi veren güvenlik şirketini almak zorundasın. Neden mi? Nedeni daha ucuz teklif. Prof.Dr.Göksel Kalaycı Türkiye'nin yetiştirdiği en iyi göğüs cerrahıdır. Hayatına son verilmesi bu kadar ucuz olmamalıydı. Her meslekte risk vardır. Ancak hekimlerdeki risk son zamanlarda daha da arttı. Hastasına bakarken sana tapan insanlar, bir komplikasyon anında karşında ejderha kesilebiliyor. Bu yetmemiş gibi yeni yasal düzenleme ile doktorluk yapılamayacak hale geldi.
|