Enflasyon hedeflemesi halka ne getirecek?
Resmi enflasyon hedeflemesine 2006 başında geçilecek. Bundan sonra hükümet, Merkez Bankası ile birlikte belirlediği enflasyon oranını tutturmak için politikalarını çizecek, uygulamalarını da öngörülen hedefe yöneltecek. Peki bu yeni sistem halka ne getirecek? Aş ve iş bekleyenlerin sorunlarının çözümüne nasıl yardımcı olacak? "Son üç yılda toplam büyüme oranı yüzde 25'i aştı ama ben bundan yararlanamadım" şeklindeki eleştiriler enflasyon hedeflemesinde de sürecek mi? Önce şunu belirtelim. Para politikasında enflasyon hedeflemesinden başka seçenek yok. Makro ekonomi politikalar içinde ağırlığı fazla olan para politikası uygulamalarına baktığımızda, parasal büyüklükleri veya döviz kurunu esas alarak çizilen sistemlere artık güvenilemiyor. Merkez bankalarının parasal tabanı, para arzı büyüklükleri veya kredi rakamları gibi parasal büyüklükleri hedefleyen sistemler eskidi. Enflasyonla ilişkileri azaldı. Döviz kuru hedefine dayalı para politikası ise bazı ciddi sorunlar yarattı. Öte yandan kamu finansman gereksiniminin para politikasını "hapsetme olgusu" da azaldı. Bütçe açıklarının milli gelire oranının Maastricht kriterlerini yakalaması bekleniyor. Bu durumda, enflasyon hedeflemesine dayalı para politikasından başka seçenek kalmadı. Bu sistem, uygulanması için birçok koşulun bir araya gelmesini gerektiren ve güvenin tam oluşmasını şart koşan güç öğeler içeriyor. Buna karşı, başarılı bir biçimde uygulandığı takdirde, enflasyon düşüyor ve orta döneme ilişkin belirginlikler ortaya çıkıyor. Hedef tutturulduğunda ise güven artışı kalıcı olmaya başlıyor. Bekleyişleri şekillendirmek kolaylaşıyor. Enflasyon hedeflemesi, ileriye yönelik belirginlik yaratınca ve düşük oranda fiyat istikrarını sağlayınca, * Reel faizler düşüyor. * Gelir dağılımı düzelmeye başlıyor. * Daha yüksek büyüme oranlarına erişiliyor. * Krizlerin oluşması olasılığı düşüyor. * Büyüme iç talepten kaynaklanırsa, esnaf, küçük işletmeci ve sanayicinin ciroları artıyor. * Büyüme dış talepten kaynaklanırsa, ihracatçı, ithalatçı ve diğer döviz kazananların işleri artıyor. * Düşük oranlı enflasyonist ortam yabancı sermayeyi çekiyor. * Sürdürülebilir büyüme gerçekleşiyor. Liste daha da uzayabilir. Ancak şu bir gerçek. Geçmişte yüksek enflasyonla yaşarken yukarıdaki getirileri tam algılayamadık. Gelir dağılımı bozulurken, krizler çıkarken, işsizlik artarken, büyüme düşerken bunların halka olan yüklerini hesaplayamadık. * Bizim dışımızda birçok ülke enflasyonu düşürüp fiyat istikrarını sağlamayı gerçekleştirirken, bizler kısır çekişmelerle vakit geçirdik. Rantlardan faydalananlara göz yumduk. Kişi başına düşen gelirimizi artıramadık. * Türkiye için yapılan bazı araştırmalara göre, geçmiş 30 yılda enflasyonu yüzde 10 civarlarında tutabilseydik, milli gelirimizi iki kat artırabilecek, birçok krizden de kurtulabilecektik. * Merkez Bankası, 2000 yılından bu yana, enflasyonun tek haneye düşürülmesinde baş rolü oynadı. Güven sağladı. Bu güvenin devamı ve hükümetin de çizilen politikalardan sapmaması halinde yukarıda özetlediğim yararların halka yansıyacağı kesin. Düşük enflasyonla birlikte ortaya çıkacak maksimum sürdürülebilir büyüme sonucu artacak iş olanakları, reel ücretlerde hissedilecek yükselişler bu sürecin öncü göstergeleri olacaktır. Yabancı sermayenin de katkısı ile bu süreç hızlanacaktır.
|