Vatandaş 'muhbir' olmalı mı?
Türkiye tam anlamıyla kuralsızlıklar ülkesi. Hukukun ayaklar altına alındığı, kuralsızlığın kural haline getirildiği bir yapı söz konusu. Böyle olduğu için de son 50 yıldır Türkiye'de demokrasi bir türlü yerine oturmuyor. Nedeni ise çok açık: Devletin yapısı demokratik değil, bürokratiktir . Bu yapı aynı zamanda sivil toplumun gelişmesinin önünde en büyük engeldir. Birkaç gün önce Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu bir açıklama yapmıştı: "Ziyaret ettiğim kurumların hepsinde şu anda en az 4'er muhbirim var. " Biz de bu yaklaşımı eleştirmiş ve çağdaş bir ülkeye yakışmadığını söylemiştik. Ve şu önemli noktaya da dikkat çekmiştik: " Sorumlu vatandaşla 'sorunlu vatandaş' birbirine karıştırılmamalı. " Bu hassas ayrıma ne yazık ki dikkat edilmiyor. Devlet yöneticileri, vatandaş bilincini yükseltmek yerine ' muhbirliği' teşvik ediyor. Bu üslubun bazı gazeteciler tarafından desteklenmesi de insanı şaşırtıyor. "Muhbir vatandaşlık kavramı eskimiş bir sol söylemdir." Bu " muhbir vatandaşlık kavramı "nın adında bile meymenet yok. Hangi çağdaş dünyada ' muhbir vatandaş kavramı' var? Ayrıca ' eski sol' kadar başınıza taş düşsün. O sol söylemin bu dünyaya kazandırdığı değerleri ne çabuk unuttunuz. İnsan haklarından demokrasiye, özgürlüklerden sivil topluma birçok alanda bugün insanoğlu bir noktaya gelmişse bunda solun büyük katkısı var.Bırakın her şeyi şu son yaşadıklarımıza bir bakın. AB ile Türkiye ilişkilerinde Avrupa solunun katkısını kim görmezlikten gelebilir? Avrupa'nın muhafazakarları Türkiye'yi dışlarken, Türkiye'nin muhafazakarlarına Avrupa'nın solu sahip çıkmadı mı? Türkiye'de demokratik sol düşünceyle basında bazılarının beslenme kaynağı olan 'statükocu, bürokratik' zihniyet birbirine karıştırılıyor. Bu nedenle de demokrasilerin vazgeçilmez parçası olan 'sorumlu vatandaş' la bürokratik diktatörlüklerin yarattığı 'sorunlu vatandaş' da birbirine karıştırılıyor. Kelime anlamı 'haber veren' de olsa diktatörlükleri çağrıştırdığı için ' muhbirlik' iyi bir şey değil. 12 Eylül Askeri darbesinin yarattığı karanlık günlerde benzer bir kampanya vardı, 'vatan hainlerini bildirin.' Sonra ne oldu? Binlerce günahsız vatandaş sadece 'sorunlu vatandaşlar' ın kendi çıkarları uğruna gözaltına alındılar ve aylarca eziyet çektiler. Ve ortaya ruhu kirletilmiş bir toplum çıktı. Çağdaş devlet sistem kurar. O sistemin işletilmesinde elbette vatandaşın desteği önemli. Bunun için de yurttaş bilincinin geliştirilmesi gerekir, 'çocukların muhbirleştirilmesi' değil. Ama Türkiye'de bırakın vatandaşı, bizler köşelerimizde yüzlerce yolsuzluğu, kuralsızlığı yazdığımız halde devletin veya kurumların umursadığı yok. Neden? Çünkü, sistem yok, veya işletilmiyor. AB yasaları bunun için çıkmadı mı? Peki hangisi uygulanıyor? Hadi uygulanmayan bu yasalar için 'muhbirlik' yapalım. Kimse umursar mı sanıyorsunuz? Başbakan bile şikayetçi. Ayrıca Türkiye'de muhbire gerek de yok. Erzurum'da 13 yaşındaki bir çocuk Sağlık Bakanı'na açık açık söylüyor "Bize doktor gerekiyor" diye. Peki sonuç? Bir yıl sonra aynı yuvada 13 aylık çocuk ölüme yenik düşüyor. Kurumlar bürokratik yapıya teslim olmuş siyasetçi etkisinden kurtulamıyor. Bu nedenle gerçek bana kalırsa farklı. Alın Malatya örneğini. Bence o çocuklar Malatya'da yaşananları defalarca yukarıya ilettiler ya da iletmeye çalıştılar. Ama o sesi duyacak ve gereğini yapacak sistem olmadığı için klasik deyimle, ya ' sümen altı' edildi, ya da o sesler gök kubbenin içinde kaybolup gitti. Türkiye toplumunda kim ne derse desin ' sorumlu vatandaşlık' bilinci var. Bunun en güzel örneği genel seçimlerdir. Vatandaş her seçimde ' sorunlu siyasileri' tarihin çöplüğüne gönderdi. Ve değişime oy verdi. Ama değişim için gelenler ne yazık ki ' statükoya' teslim oldu. Kısaca, vatandaş uyarıyor ama karşısında cevap verecek sistem yok. Sistemi çalıştırmanın yolu da ' muhbirlik' değil.
|