| |
|
|
Ailede bile despotluk ne kadar yapılabilir ki?
Aynı durum hepimiz için geçerli değil mi? Bir aile içinde, ana ya da baba bütün aile fertlerinin tıpkı kendisi gibi olmalarını, aynı şekilde düşünmelerini, davranmalarını istemez mi? Hatırlayın Turgut Özal'ın kızı dolayısıyla patlayan Jaguar Skandalı ertesindeki basın açıklamasını: - Hangi baba evlatlarına söz geçirebiliyor ki, demişti Özal. Bu durum apartman yaşamında da, mahallede de, kentte de böyle değil midir? En disiplinli kurum olan askerlikte bile, komutanlar da, erler de aynı olay karşısında farklı davranışlar göstermezler mi? Çünkü insan toplulukları bireylerden, sınıflardan, cemaatlerden, etnisitelerden ve her çeşit farklılığı içeren olgulardan meydana gelir. Bireyleri de toplumları da birbirlerinden ayıran, farklı kılan sayısız dürtü ve öğe vardır. Başarılı aile reisi, eşini ve çocuklarını kendisinden farklı kılan nitelikleri değil, aileyi birleştiren nitelikleri ön plana çıkarabildiği oranda o aile sağlıklı, istikrarlı ve mutlu olur. Bir işletmede patron ve yöneticiler, çalışanların yetenekli yanlarını değerlendirebildikleri ölçüde, o işletmede başarı sağlanır. Politikada da, politikayı etkileyen entelektüel yaşamda da hüner, toplumun değişik kesimlerini birbirlerine düşürebilecek değil aynı hedefte birleştirecek niteliklerini ön plana çıkarabilmektir. Bunu başarabilen toplumlar yarınlarına güvenle ilerler. Sorunlarını çözebilirler, zorlukları aşarlar. Gelişmiş ülkelerin tarihi, iç savaşlara, katliamlara, soykırımlara, din ve mezhep çatışmalarına, sınıf kavgalarına neden olan "Ayrımcı" davranışlardan alınan derslerin, bugünlere aktarılmasının öyküsüdür. Gelişmemiş toplumların bugününde ise birileri sürekli farklılıkları kaşır. Birileri diğerleri için "O bizim gibi değil" der. Birileri kendileri gibi düşünmeyenleri hain ilan eder. "Cumhuriyet düşmanı" veya "Rejimin tehdidi" benzeri suçlamalar sürekli seslendirilir. Türkiye'nin de bir çağ dönümünde bulunduğu bu noktada "Sessiz Çoğunluk" olarak bir karar vermemiz gerekiyor. Gelişmiş ülkelere mi, gelişmemiş ülkelere mi benzemeye kararlıyız? Dünün kısır kavgalarını yarınlara da taşıdığımız takdirde, geleceğimizin güvenli ve istikrarlı olması mümkün müdür? Tabii ki bu toplumun kendileri gibi olmasını, herkesin ve her kesimin kendileri gibi davranıp düşünmesini isteyen zorbalar, yobazlar ve hatta teröristler var. Bizde de faşistler, teokratik devlet özlemcileri, şoven milliyetçiler, militaristler, dünyanın bütün ülkelerinde olduğu gibi mevcut. Ama bütün bunlar toplumun marjinal kesimlerini oluşturuyor. Örneğin Türkiye'de şeriat devleti kurmak tasavvuru, hukuki deyişle "Eksik Teşebbüs" (Veya Nakıs Teşebbüs) bile olamaz. Bunlar sadece "İşlenemez Suç" olabilir. "Nakıs Teşebbüs", hukukta araçların veya maddi gerçeklerin yetersizliği neticesinde sonuç alınamayan girişim anlamına gelir. "İşlenemez Suç" ise mesela bir cesede ateş edip onu öldürmeye çalışmak gibidir. Türkiye'nin sessiz çoğunluğu, bu gerçeklerin farkında. Toplumu germeye, Atatürk gibi ortak bir değeri bile ayrımcılığa konu etmeye, İslam gibi birleştiren bir inancı bile kavga nedeni kılmaya çalışanlara, bu halkın ezici çoğunluğu her genel seçimde "Sizden bıktık" mesajı vermiyor mu? Ama neticede anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.
|