kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Balcicek Pamir @ SABAH
 

Hayatınızı riske atar mısınız?

Kimi daha iyi bir belgesel çekebilmek kimi ise sadece çocuğunu hayatta tutabilmek için ölümü göze alıyor. Ya siz? Sahi siz ne yaparsınız?

Kuzey Kutbu'nda kar motosikletleriyle ilerleyen iki adam. Hava aydınlık, etraf büyüleyici. "Biraz uzakta gördüm kutup ayısını" diye anlatıyor Adam Ravetch, hayatını belgesel çekmeye adamış bir isim. "Hemen durup kameramı çıkardım. O anda, durduğum için hayatımın yanlışını yaptığımı anladım." Geri kalanı maalesef naklen. Görkemli kutup ayısı, Ravetch'in hemen arkasında panik halinde motosikletini çalıştırmak için uğraşan ekip arkadaşının üstüne atlıyor. Sonrası malum. Ravetch silahını çıkarana kadar diğer arkadaş fena yaralanıyor. Hava iyi olduğu için helikopter hemen gelebiliyor ve yaralı kurtarılıyor. Diğer belgeselci ise hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam ediyor. Hedef, dünyada fazla tanınmayan deniz aygırları ve yaşadıkları doğal ortam üzerine bir film çekmek. Kuzey Kutbu'nda sonsuzluğun ortasında bir yer. Küçücük tahta bir kulübe, yüksek bir metal direk, deniz aygırları ve tabii ki kutup ayıları... Tam bir hafta Ravetch bekliyor. Kendisine eşlik eden bir Eskimo rehberi var. Haftanın sonunda rehber diyor ki; "Kusura bakma ama seni iki gün yalnız bırakmak zorundayım. Aileme iyi olduğumu bildirmeli, yiyecek ve su takviyesi yapmalıyım. Ve kusura bakma ben beyaz değilim." Belgeselci bu çıkışa şaşırıyor. Ne beyazı? "Beyaz değilim çünkü hiçbir film hayatı riske atmaya değmez. O yüzden gidiyorum." İki gün, tam iki gün boyunca gündüzleri uzaktan deniz aygırlarını inceleyen genç adam, geceleri kutup ayılarının saldırısına uğramamak için metal direğin tepesine kendini bağlıyor. Orada kalıyor.

***

Bir anne. Hayatını yeni doğmuş çocuğuna adamış. Suyun içinde beraberce yüzüyorlar. İkisi de birbirinden çirkin. Ama aralarında öylesine bir bağ var ki gözünüze güzel gözüküyorlar. Deniz aygırlarından bahsediyorum. Belgeselci Adam Ravetch sayesinde ne yapar, nasıl yaşar, neyle beslenir, ne hisseder sorularının cevaplarını bildiğimiz büyük yaratıklardan. Gözlerimi ekrandan hiç ayırmadan kilitlenmiş bir şekilde olacakları beklemeye başlıyorum. Fırtınadan önceki sessizlik gibi. "Tam üç hafta oldu" diyor Ravetch ekranda. "Kutup ayıları hiçbir şey yemediler. Daha hiçbiri yeni doğmuş deniz aygırı yavrularından birine saldırmadı." Kanımın çekildiğini hissediyorum, inanın. Sonra o an geliyor. Bir ayı sürünün ortasına dalıyor. Büyük aygırlara saldıramıyor çünkü kocaman dişleri var. Hedef küçükler. Bir tanesini kapıveriyor. İşte o sırada belgeselin ana konusunu oluşturacak hareket geliyor. Anne deniz aygırı ayının üzerine atlayıp yavrusunu kurtarmaya çalışıyor. Kamera işliyor, savaş devam ediyor. Ayı tabii ki galip geliyor. Ya anne? Ah o anne. Kenara fırlatılmış, yaralı bir halde suyun içine atıyor bedenini. "Müthiş bir deneyim" diye anlatıyor, Ravetch. "Anne yavrusunu korumak adına ayıyla kavgaya girişmeyi göze aldı. Bu da anneyle yeni doğmuş arasındaki bağı kanıtlıyor." İnsan için küçük, insanlık için büyük bir adım olabilir bu keşif... Beni mutsuz mu mutsuz ediyor. Gözyaşlarımı tutamıyorum. Hangisi daha acımasız karar veremiyorum. Ayı mı, doğa mı yoksa kamerayı tutan mı? Bugüne kadar izlediğim belgesellerde beni etkilemeyen acımasız doğa, peki şimdi niye acıtıyor? Burnuyla iki-üç kez dürtüp yavrusunu ayağa kaldıramayınca terk edip giden vahşi anne atın acımasızlığını hatırlıyorum birden.

***

Telefonum çalıyor. "Erkek" diye cıvıldayan bir ses duyuyorum. Hayattaki en yakın arkadaşım. Bebeğinin cinsiyetini öğrenmiş. Hayat geçiyor, hayat devam ediyor. Bilgisayarımın başındayım yine. Kaçırıyorum bir şeyleri.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Siz balığı bekletin biz geliyoruz   / 30-10-2005
 Yeniden başlasın burada kalmasın   / 23-10-2005
 Röportajcıya göre kıyafet   / 16-10-2005
 Çocuk yere düşen şekeri yerse ne olur?   / 09-10-2005
 Çocuk Bayramı'nın anlamını biz daha anlayamamışız   / 02-10-2005
 Zorla mı seyredelim yani?   / 25-09-2005
 Bir tarafta keçiler, bir tarafta Birleşmiş Milletler   / 18-09-2005
 Amcam gibi çocuk bunlar   / 11-09-2005
 Alışmak istemiyorum   / 04-09-2005
 Hayatınızı riske atar mısınız?   / 21-08-2005
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
"Büyüyünce Polat olacağım" dedi
Önce dışarda zaman...
MEHMET ALTAN
Göller, arifeler bayramlar
Yağmur çiseliyordu. Masalar...
ÖNCEL ÖZİÇER
Sanal efsane
Murat Kekilli ve Yalın da önce internet...
Muhteşem bir otomobil
Muhteşem bir otomobil
BMW yeni 7 serisini ilk çıkardığı zaman hayli "eleştirilmişti". Çünkü...
Korkunç reklamlı Seat Leon
Korkunç reklamlı Seat Leon
Son zamanlarda gördüğüm en zekice reklamdı. Eminim...
Karadağlı Michael Madsen'dan bile kötü!
Dallas'ta çekilen Living&Dying adlı filmin setinde yalnızca Pazar...
60'lı yılların kadını geliyor
Geçmişi anımsatan koleksiyonlara bayılıyorum. Özellikle...
Vejateryenlerle hayvan haklarını koruyanlar karşı karşıya
Bol sebzeli, dağdan toplanan otları sofrasından eksik etmeyen Egeliler,...
Avrupalı süt danası sever
Batı'da dana adı altında satılan etler bizimkilerden çok farklı... En fazla bir...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.