Başbakan feminist mi?

"Cinsiyet yüzünden ayrımcılığa uğrayan her kadın insanlığı eksiltmektedir."
"Kadınlar dünyanın her yerinde dezavantajlı durumda. Yerküredeki mevcut eşitsizlik denkleminden paylarını alıyorlar. Kamu ve özel sektörde hak ettikleri konuma gelemiyorlar." "Kadını kamu yaşamında daha güçlü kılmak demokrasinin kalitesini artırır." Bu sözler, London School of Economics'de "Kültürel Çeşitlilikte Kadının İnsan Hakları" konulu konferansta konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan'a ait. Muhtemelen yarınki haberlerde toplantının öne çıkan yönü, Erdoğan'ın Nimet Çubukçu'ya sahip çıkışı olacak. Ancak biz, gündemi bir kenara bırakıp, bu gün için Türkiye'de kadının haklarına kafa yoralım dedik...
Başbakan, akademik ağırlıklı bu toplantının kapanışında, Türkiye ve dünyadaki "erkek egemen zihniyet" i eleştirerek, feministlere parmak ısırtacak bir konuşma yaptı. Sözlerine lafımız yok. Kadın kotasını eleştiren sözleri ("Asıl yapılması gereken, kadının siyasete olan ilgisini artırmak. Kotayı kadınlara saygısızlık olarak görüyorum; çünkü kadının yerini erkeğin lütfuna bırakıyor") ve başörtüsü savunması ("Kuşkusuz insan hakkıdır. Eğer özgürlüklerden yanaysak, özgürlüklerin bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmek olmaz.") ikna edici argümanlardı. Ayrıca birçok kadın gibi benim de görüşlerime uzak değil.
Ancak kafama takılan, konuşmanın diğer bölümleri. Başbakan'ın siyaset ve toplum düzeninde "erkek egemen zihniyet" e olan isyanına bakınca, neden kendi kurduğu iktidarda bu durumu düzeltmeye çalışmadığını anlayamıyorum.
Kabine'de neden tek bir kadın bakan var ve o da "kadın ve çocuk" tan sorumlu? Meclis'teki parti grubunda yeterince cevval kadınlar var. Neden "kadınların siyasete özendirilmesi" adına bir tanesini grup başkan vekili yapmıyor? Gidelim AK Parti binasına. Genel Merkez'de gördüğünüz kadınların çoğu sekreter. Oysa hareket içinde yıllardır siyaset yapmış, parti tabanına uzak olmayan sayısız kadın var (Emine Erdoğan da bunlardan biriydi). Kadınlar parti yönetiminde yok.
Peki Türkiye'de konuşulan konuların neredeyse tümü, erkekler kadar kadınları da ilgilendiriyor, yaşamlarını etkiliyorsa, Başbakan'ın Merkez Yürütme Kurulu'nda kadınlara da ciddi bir kontenjan açması gerekmez mi? Üst kurullar ve kilit bürokrasilerde atananların kaç tanesi kadın? (Aklıma tek TÜBİTAK Başkanı geliyor.) Başbakan'ın "yakın çevresi" denilen grup ve danışmanları arasında tek bir kadın yok. Peki Türkiye'de muhafazakar eksenden gelip eli kalem tutan, akademik birikim sahibi kadın yok mu? Günlerdir Yemen ve Kuveyt gibi ülkelerde, kadınlara hayat hakkı tanınmayan saraylar, oteller, sokaklarda dolanıyoruz. Başbakan'ın uçağıyla seyahat eden bir gazeteci olarak, katıldığımız davetler ve resmi yemeklerin çoğunda tek kadın bendim. Bizim heyetten kimse bunu yadırgamadı. Oradaki insanlar uzaylı gözüyle baktı. Türkiye Cumhuriyeti'nde doğmuş olmaktan şükran duyduğum anlardı bunlar.
Söylemek istediğim şu: Doğru, Türkiye'de kadınlara siyaset ve kamuda yer açılması, "görünürlük" sağlanması şart. Başbakan'ı erkek egemen zihniyeti cesurca eleştirdiği için kutluyorum. Ancak o zihniyeti değiştirmek, hem partisini hem de Türkiye'yi "kadınlara açmak" kendisinin elinde. İcranın başı o.
Biz kadınlar, kendisinin dediği gibi "tırnaklarımızla kazımaya" hazırız. Ancak tahterevallide bir taraf tamamen yukarda. Öylece duruyor. Bizler ne kadar abansak da, olmayacak. Yukardan birilerinin bizden yöne hafif bir destek vermesi şart...