kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Gulse Birsel @ SABAH
 
Odam kireçtir benim!
Modacılar, sözüm size!
Dediydi dersiniz!

Odam kireçtir benim!

Size gazetede bir oda ayarlayacağız" dediler. Oldum olası ofis hayatının imkanlarını önemseyenlerle dalga geçerim. Şirket içi hiyerarşinin, oda büyüklüğüne, ne bileyim, hangi yemekhanede yemek yendiğine yansıması benim için mizah malzemesidir.
Ve bittabi dalga geçtiğim herşey, her zaman başıma gelir!
Oda haberini duyunca, yıllarca "Odaymış, sekretermiş, künyede üst sırada olmakmış, bunlar boş işler, mühim olan işini sevmektir, bir de maaş!" diye cak cak öten ben değilmişim gibi, sevinçten kendimi kaybetmişim!
Bu habere ölçüsüzce heyecanlanmamın sebebini geçmişte aramak lazım!
Müessesedeki ilk günlerim 1990 yılının sonbahar aylarına rastlar...
İlk birkaç yıl, yaklaşık ononbeş kişinin birlikte çalıştığı sekiz bilgisayarlı büyük masalardan birinin köşesine ilişir, bir bilgisayarı boş bulunca da çevik bir hareketle atlayıp yazımı yazardım!
Sonra beni Aktüel'de bölüm editörü yaptılar ve ortada duran, herkesin birşeyler yemek, veya baş başa dedikodu yapmak için kullandığı cam masayı bana "tahsis ettiler"!
Ancak kısa bir süre sonra, önemli bir yazar geldi dergiye, ve ben eski "komün" masasına "aktarıldım".
Esquire'ın yayın yönetmeni olduğumda ise etrafında üç duvar olan bir masaya hak kazandım! Bina içinde bu bölmelerin adı "duşakabin" di! Büyüklük açısından!
Yine de "kendine ait bir oda"nın, duvar sayısı açısından bakıldığında dörtte üçü demekti! Hatta bu tesislerde CNN'in ünlü muhabiri Peter Arnett'in benimle röportaj yapmışlığı bile var!
Başka bir haber için Türkiye'deyken, "Aaa Esquire'ın kadın editörü varmış. 'Türk erkekleri artık bıyıklarını kesiyorlar' diye şirin bir haber yapalım, kadından da görüş alalım" diye düşünmüşler. (Tabii "kadın editör" 24 yaşında bir kız çıkınca Peter Arnett'in yüzündeki şaşkın ifade röportaj boyunca sürdü, o ayrı.)
Ünlü gazeteci odam olup olmadığını sormadı. Körfez Savaşı sırasında çalışırken daha kısıtlı imkanlarla karşılaşmıştı muhakkak!

"ODA
SÜSÜ"
Ama herkes Peter Arnett kadar gerçekçi değildi!
Sonraki Bazaar dergisi yıllarında, bir nevi ikinci ev addettiğim bölmem, ne yazık ki moda konusunda röportaja gelen hiçbir televizyon muhabirini tatmin etmedi!
- Odanız bu mu?!
- Şirin değil mi? Bu da bilgisayarım. Bana tahsis ettiler. İmkanlarımız geniş. Kahve içer misiniz?
- Lütfen.
- İyi, bir koşu alayım geleyim, siz iki dakika oturun!
Maalesef Harper's Bazaar dergisinin editörüyseniz, duvarlarında moda fotoğraflarının asılı olduğu afili bir odanız, afili bir sekreteriniz ve afili kıyafetleriniz olması bekleniyor!
Kıyafet konusunda, maaşa rağmen birşeyler yapıyorduk kendimizce.
Ama, hangi oda, hangi sekreter?
- Gülse Hanım, gerçekten bir odanız yok mu? Yani nerede çekim yapacağız? Duvarlar da pek renksiz!
- Renksiz değil, bej. Bej bir renktir! Ayrıca moda insana yakışandır!
Her seferinde derginin genel müdürüne yalvar yakar olup, on dakika odasından çıkarıp, birkaç moda sayfasını seloteyple duvarlara yapıştırıp "dergi editörü odası" süsü veriyor ve başlıyordum moda konusunda zırvalamaya!
Bazen masanın üzerinde duran, genel müdüre ait, pipo, ve çocukların fotoğrafı gibi eşyalar kafa karıştırıyordu, ama olsun!
Derken Nişantaşı'na taşındı şirket, ve ben yersizlikten yine masamdan oldum.
Sonra yine terfi ettim. Dört derginin grup editörü oldum.
Oda verildi mi? Her an verilecekmiş gibi bir tavır takınıldığından uzun bir süre "Terfiyle birlikte zam oluyor, değil mi" sorusunu soramadım! Oda vereceklerdi, daha ne yapsınlardı adamlar?!

"DANIŞMA" OLDUM!
Sonunda oda değil, masa verildi! Ancak bu sefer duvarsız!
Kapı girişinde olduğum için, sabahtan akşama kadar şu sorularla muhatab oluyordum:
- Muhasebe kaçıncı kat?
- Leyla Hanım yerinde mi? Yoksa bu paketi size bırakayım, verir misiniz?
- Yemek fişlerini sizden mi alıyoruz?!
Sabah'ın ekinde yazı yazmaya başladım, yine birşey değişmedi.
Derken g.a.g. programı yayınlandı, sonrasını biliyorsunuz!
Geçen gün, hayatımda ilk defa, onbeş yıldır beklediğim telefonu aldım: "Gülse Hanım, odanız hazır!"
- B... ben.. Gerçekten mi? O.. Oda?...
Belki artık ana gazetede yazmaya başladığım içindir. Belki boş oda var diye. Veya yıllardır çektiğim sefaleti birisi sonlandırmak istedi!
Hıncal Uluç bir yazısında "Odamın hangi katta olduğu umurumda değil. Rahat, geniş olsun yeter"diyor.
Benim için hiçbirşey önemli değil. Dört duvarı olsun, zaten ayağımı yerden kesiyor!
Yemedim içmedim, sabah kalkıp, giyinip odamı görmeye gittim!
Sanki ev verdiler! Manzarasına bakıyorum, sandalyeye oturup dönüyorum, karşıdaki misafir koltuğuna oturup o bakış açısına hakim oluyorum!
Resmen oda! On metrekare, merkezi, nezih semtte, kısmi deniz manzaralı, klimalı, ferah, cadde üzeri! Televizyon bile var!

BABAMI BİLE ARADIM!
Görgüsüzlükten öleceğim. Telefonu açıp babamı bile aradım, "Baba, bana oda verdiler, şu anda oradayım, camdan bakıyorum, heheh" diye! İçim içime sığmıyor.
Manalar buluyorum odamda... "Kimbilir benden öncekilerin ne anıları vardır" burada diyorum. Karşı kaldırımda, egzersiz aletleri dükkanıyla pastanenin yanyana olması, enteresan, bir çelişki gibi geliyor, neredeyse sanatsal!
Duvarlar kireç beyazı, ama birkaç resimle sıcak bir ortam yaratırım. Şuraya bir çiçek, buraya dergiler, hatta belki bir kahve makinesi, neden olmasın? Gözlerim doluyor duygularımın şiddetinden!
Fakat... Fakat...Ya bu odayı da üç duvarlı bölmem gibi elimden alırlarsa?! İçime bir korku düşüyor!
Hemen kedilerin koku bırakıp alanlarını belirlemeleri gibi, odaya izlerimi bırakmaya karar veriyorum! Kimse gelip "Aaa odasını kullanmıyor demek, en iyisi bilmemkime verelim" demesin diye!
Aksi gibi de evden hazırlıksız çıkmışım. Yanımda bir defter, ilaç için bir kuru çiçek, hiçbirşey yok!
Çantamın muhteviyatından bir giyim mağazasının indirim kartı, tükenmez kalem ve deneme boyu nemlendiricide karar kılıp, bunları masanın üzerine yerleştiriyorum.
Bilgisayara da ekran koruyucu olarak kendi resmimi koyuyorum! Manyak diyebilirler, önemli olan "Burada çalışmıyor" dememeleri!
Neyse ki yan komşum Savaş Ay, olmadı onu şahit yazdırırım!
Kırk yılda bir oda vermişler. Yedirmem kimseye!

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 İstanbul neden "cool"?   / 28-08-2005
 'Prezantabl' olamayan arkadaşlar, birleşin!   / 21-08-2005
 Caddebostan Plajı'nı benden dinleyin!   / 14-08-2005
 Türk ekonomisine yön veriyorum!   / 16-05-2004
 Çocuğun mu var, derdin var!   / 09-05-2004
 Ceyar'ın karaciğeri bitmiş   / 02-05-2004
 Düğün mevsimi başladı, kolaylıklar!   / 01-05-2004
 Nişantaşı'nın çıldırdığı günler!   / 25-04-2004
 Herkesin şuursuzca gülmesini istiyorum   / 28-03-2004
 Varsayalım ki, ben ekonomistim!   / 27-03-2004
REHA MUHTAR
Bu ne biçim Hürriyet Ertuğrul?..
Bilirsiniz ben başka...
MEHMET BARLAS
New Orleans felaketinden ders alınmalı
Kasırganın...
İLKER SARIER
Milenyum insanları
Anımsayacaksınız, 2000 yılına...
MAHMUT ÖVÜR
İSKİ'nin uyduları hâlâ uyuyor!
Aylar önce bu köşede...
SAVAŞ AY
Miami'den yükselen feryat cep telefonuma doldu!
Gece...
HINCAL ULUÇ
İnsanın yaşam bağı.. Beklemek!..
Yasemin odama girdi..
GÜLSE BİRSEL
Odam kireçtir benim!
Size gazetede bir...
Terim-ize yazık
Terim-ize yazık
Hayati maçımızda +93'e 2-1 önde girdik ama bir anlık hatayla...
Bekle ve gör devri
Bekle ve gör devri
Dün geceki beraberlik sonrası Milliler grup ikinciliği için...
Baykal: Sevsinler 'döneriz' diyen dillerini
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "AB bize tam üyelik dışında bir şey...
Ağar: Gül'ün tavrı olumlu
DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, "senaryo icabı değilse", Başbakan...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu