Kuş gribi gelirken...
Türkiye'nin Rum kesimine limanlarını açması konusunun tartışıldığı AB'nin Newport toplantısının, önemli bir gündem maddesi daha vardı; Tıptaki ismiyle; "Avian inlfluenza..." D iğer adlarıyla; "kuş gribi" veya "H5N1" salgını... Türkiye'de halk arasındaki tabiriyle; "tavuk vebası." Virüs iki yıl önce Güney Asya'yı kasıp kavurdu. Aralık 2003'te Kore, Tayland ve Vietnam'da, onun öncesinde de 1997'de Hongkong'da ortaya çıktı. Çok sayıda insanın ölümüne neden olunca, bu ülkelerdeki tüm kanatlı hayvanlar itlaf edilerek yayılması engellenebildi. Son iki yıldır görülmeyen kuş gribi, şimdi de Sibirya'da ortaya çıktı. Rusya, Urallar'a kadar yayılan hastalığın önüne geçebilmek için uğraş veriyor. AB ise gribin, kuşların göç mevsimi dolayısıyla Balkanlar üzerinden kendisini etkileyeceğinden kaygı duyuyor.
40 milyon ölüm AB'nin kuş gribinin üzerinde bu kadar çok hassasiyet gösterilmesinin tarihsel nedeni var; İlk kez tespit edildiği 1918-1919'da, sadece kanatlı hayvanları telef etmekle kalmadı, 40 milyon insanın da ölümüne neden oldu. Ardından İtalya'yı kavurdu. Burada durmadı, canlı hayvan ihracı yoluyla ABD'ye kadar uzandı. ABD, geçen yıl 17 milyon kanatlı hayvanı itlaf ederek salgından kurtulabildi. Türkiye ise bugüne kadar virüsün etkisinde fazla kalmadı. Bu durum, "Kargadan başka kuş tanımayız, bize bir şey olmaz" anlayışıyla virüsün Türkiye'yi etkisi altına almayacak anlamını taşımıyor. Çünkü Türkiye, son dönemde hastalığın yaygın olduğu Urallar'dan başlayıp Kars, Ardahan, Iğdır'dan Hatay'a kadar uzanan kuşların göç yolu üzerinde bulunuyor.
Tatbikatlı virüs toplantısı Tarım Bakanı Mehdi Eker de sohbetimizde bu duruma değindi. Bakanlığı'na bağlı il müdürlükleri, Kars-Hatay hattında bulunan köylerde kanatlı hayvan besleyenleri, "Ekim sonuna kadar hayvanlarınızı meraya salmayın" diye uyarmışlar. Eker, uyarılarının sadece bu bölge ile sınırlı kalmayacağını belirtti. Tavuk çiftliklerinin yoğun olduğu Bandırma'da yarın üreticilerin de katılacağı kuş gribi ile ilgili "tatbikatlı" bir toplantı yapacaklarını söyledi. Aktardığına göre hayvancılık alanında tatbikatlı toplantı bugüne kadar yapılmamış. Toplantıda ilgililer rol alıp, salgın halinde yapılması gerekenleri tatbikatla gösterecekmiş. Eker'e bu aşamada Türkiye'de adı unutulmuş birçok hastalığın hortladığını anımsattık. "Globalleşmenin getirisi" deyip, şu ilginç örneği verdi: "İngiltere kontrolün en sıkı yapıldığı ada ülkesi. 50 yıl sonra ilk kez kuduz vakası görüldü. Şap, İngiltere'de en son 1972'de görülmüştü, 30 yıl sonra tekrar ortaya çıktı..."
Hububat Hesabı Mehdi Eker'e bu aşamada çiftçinin durumunu da sorduk. Özellikle hububat üreticisinin taban fiyatlardan memnun kalmadığını ve her gittiğimiz yerde yakınmalarıyla karşılaştığımızı aktardık. Bakan, "Çiftçi çiftlikte, hesap defterde" diye söze başlayıp ekledi: "Türkiye ayda bir milyon ton hububat tüketiyor. Yemliği de koyarsanız, 12-14 milyon ton eder. Buna karşın 10-20 milyon ton üretiyor. 6-8 ton fazlalık var. Dünya'da ise en kaliteli buğdayın tonu 90 dolar. Mersin, İskenderun liman teslim fiyatı ise 130 Dolar..." Bu hesabı ortaya koyduktan sonra, "Biz ne veriyoruz?" sorusunu yöneltip yanıtını da kendisi verdi: "Ton başına 260 dolar... Batıda çiftçi sübvanse ediliyor deniliyor; herhalde iki katı sübvanse edilmiyor..." Eker'e göre sorun yanlış yerlere hububat ekiminden kaynaklanıyor. Bakan'a, "Çözüm?" dedik, yanıtı net oldu: "Geçmişte hesap kitabımızı bilmedik, krizlere girdik. Bugün herkes hesabını kitabını bilecek..." Özetle, seneye de umut yok...
|