Erdemir, sanayinin yol ayrımı
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Erdemir'in özelleştirmesi için ortak bir girişim grubuna öncülük etmelerini açıklarken şunları söyledi: "Global dünyada gücünü birleştirmezsen büyüyemezsin. Büyüyemezsen yok olmaya, taşeron ve amele olmaya mahkûmsun. Eğer Türkiye dünyada global oyuncu olmak istiyorsa, global şirketlerinin bulunması gerekir. Türkiye'nin maalesef global şirketleri yok. Dünyada ilk 100'de bir Türk şirketi yer almıyor. Globallik, sadece askeri veya siyaseten olmuyor." Son derece yerinde tesbitler. Bir süre önce de Maliye Bakanı Kemal Unakıtan "Ben bütçeyi denk getireyim, o zaman Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün yürüyüşü değişir" demişti. Hısarcıklıoğlu bunu, başka bir açıdan ifade ediyor. Hisarcıklıoğlu global oyuncu olabilecek üç şirket olarak Turkcell, Tüpraş ve Erdemir'i saymış. Benim görebildiğim kadarıyla bunların yanına üç şirket daha eklenebilir. Şişe Cam, Vestel ve Anadolu Efes. Bölgesel oyuncu olabilmiş bu şirketler, global oyunculuğa da en yakın olanlar. Erdemir 2010 yılında şu anki 3.5 milyon tonluk yıllık üretimini 15 milyon tona çıkarmayı ve dünyada ilk 10'a girmeyi programlamış. O zaman Türkiye'nin ihtiyacını da karşılayabilecek.
Yabancılar için anlamı Önümüzdeki ay hem Tüpraş hem de Erdemir için teklifler alınacak. Özellikle Erdemir yabancılar için çok daha cazip. Çünkü bu şirketi alan Türkiye çelik pazarına da hakim olacak. Şu anda çelik ihtiyacının yüzde 40'ı yerli üretimle, yüzde 60'ı da ithalatla karşılanıyor. Ereğli'nin yanına 40 yıldır başka bir fabrika kuramadık. Bundan sonra da Türkiye'de ikinci bir ana çelik üreticisi fabrika kurulamayacak. Dolayısıyla çelikte kapasite büyüyecekse Erdemir üzerinden büyüyecek. Yani Erdemir satılırken aslında Türkiye pazarının tamamı satılacak. Bu satış da, Erdemir'in tamamı ile değil, halka açıklığından dolayı yarısı ile gerçekleşecek. Erdemir'in yabancılar açısından en önemli cazibe nedenlerinden biri bu olsa gerek. Şirketin yarı fiyatına pazarın tamamını alacaklar.
Yerlinin handikapı İşte Erdemir ihalesinde yerlilerin bir handikapı da burada. Dünyanın en büyük çelik üreticileri, global bazda sektörde hızlı bir konsolidasyon yaşanırken, Erdemir'e Türkiye pazarının tamamına hakim olmak için fiyat verecekler. Öyle bir değer biçecekler. Yerliler ise şu an için Türkiye pazarının yüzde 40'ına fiyat biçecekler. Şirketi alsalar bile, 5 yıl boyunca sürekli yatırım yapacaklar. Yabancılar ithal malı kendileri verdiklerinden dolayı pazarın tamamına hemen, yerliler ise yatırım yapmak şartıyla beş yıl sonra sahip olabilecekler.
Yerli-yabancı farkı Kaldı ki, Türkiye için "büyük resmi" görmede yerliler yetersiz. En azından şimdiye kadar böyle. Yerli girişimci, sanayici yılgın, yorgun ve ürkek bir görüntü veriyor. Büyük özelleştirmelere ilgileri az, ihalelere katılsalar bile iyi fiyat vermiyorlar. Bunun başka somut bir örneği de borsada. Yabancılar olaya uzun vadeli yaklaşarak borsadaki hisse senetlerinin yüzde 63'üne sahip oldular. Yerlilerin ise Türk şirketlerine yatırım hevesi yok.
Sonuç ne olur? Yerliler bu handikapları aşıp acaba daha yüksek fiyat vererek Erdemir'i alabilirler mi? Yüksek fiyatı verir ve Erdemir'i alırlarsa, Türkiye'de sanayinin kaderini değiştirecek adımı atarlar. Türkiye'nin özelleştirme, dünyanın da globalleşme furyasında küresel marka olacak şirketleri yabancılara kaptırmamış olurlar. Yerli girişimcilerin sanayide kalacağını tescil ederler. Ortaya yeni bir model çıkarırlar. Bu durumda yerli sanayiciler taşeron olmaktan kurtulur. Eğer Erdemir'i alamazlar ise sanayinin kalesi yabancıların eline düşer. Bununla Türkiye'de sanayi girişimciliğinin kaderi kırılır. Önümüzdeki dönemde diğer büyük sanayi kuruluşlarının yabancılara geçişi hızlanır. Sonuçta yerli girişimcilere, Türkiye'de yabancıların taşeronluğunu yapmak kalır. Erdemir'i veya uluslararası marka olmaya aday diğer büyük şirketleri satışa çıkarmadan önce, Türkiye global bir oyuncu olmak istiyor mu, istemiyor mu? İstiyorsa ekonomide yola sanayi ile devam edip etmeyeceğine karar vermeliydi. Artık bu saatten sonra geç. Hangi yola sapacağımız başkalarının kararına veya mücizelere kalmış durumda.
Sonuç "Ne göreceğimiz, ne aradığımıza bağlıdır" J. Jubbock
|