Orhun vadisinde Türkiye birliği
Erdoğan'ın iki günlük heyecan verici Moğolistan ziyaretiyle ilgili olarak kayda değer gördüğüm hususları özetlemek istiyorum Önce işin latifesi: Dostum Tezcan Sabah'tan yazar olarak benim davetli olduğumu bildirince zaman zaman iktidara yönelik eleştirilerimi kastederek takıldım: - Hayırdır, beni uçaktan atmayı mı düşünüyorsunuz? - Yok abi, seni Orhun Anıtları'na götüreceğiz ki, titreyip kendine dönesin. Titredim ama Moğol kardeşlerimizin hazin durumu için. Bütün zamanların en büyük imparatorlarından Cengiz Han'ın Moğolları yoksulluk ve kültür çözülüşü yüzünden hayli ezik, yorgun ve yılgınlar. Türkiye'nin iki katı büyüklükte, yaklaşık 3 milyon nüfuslu bir ülke. Yıllık bütçesi 500 milyon dolar. Sadece iki komşusu var. Güneyinden bir tencereye çöker gibi Çin ile kuşatılmış. Kuzeyde de Rus sınırı bu tencereye kapak olmuş. Batı ucunda Kazakistan'a yaklaşan bir kesiti var ama sınır bitişik değil, bağlantı da yok. Nerede Cengiz Han'ın herkesi önüne katarak batıya doğru sürüklediği selin gücü, nerede şimdiki Moğolistan? Bu çapta kahredici bir enerjiyle tarih sahnesinde yer alabilen bir kavmin yeniden atılım yaratabilecek genleri nerede? Alttan ve üstten çifte baskı Moğol ruhunu fena yıpratmış. Çin ve Rus yayılmacılığı ülkeyi iradece tüketmiş. Moğolistan'da artık bu iki devin sömürebileceği zırnık kalmamış. Yoğun misyonerlik faaliyetleri, komünist dönemin zaten zayıflattığı Budist inancı yenmede ve Hıristiyanlığı yaymada zorlanmıyor. Bugün Moğol kimliği adeta altı yönden tecavüze uğramakta. Türkiye, inişli çıkışlı tarihinin önemli destanlarından birine yurt olan Orhun ile Altay'ları içeren bu ülkeye imkanları ölçüsünde katkılar sunmaya çalışıyor. 1990'lı yılların ortasına doğru ivme kazanan ilişkiler sürecinde TİKA'nın (Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı) yürüttüğü çalışmalardan biri son derece özel bir önem arz ediyor: - Moğolistan'daki Türk Anıtları Projesi (MOTAP). Orhun vadisindeki Göktürk hatıralarını canlandırma çalışmaları son aşamaya yaklaşmış bulunuyor. Kazılar sürerken çıkarılan eserlerin sergilenmesi için de bölgede müze inşası projelendiriliyor. Türkiye'nin üstlendiği 46 kilometrelik Karakurum-Orhun karayolunun önemi sadece duygusal alanla ilgili değil. Kara ulaşımının son derece sınırlı olduğu Moğolistan için bu yatırım büyük bir girişim değerinde. Yolun bir yıl sonra hizmete girmesiyle birlikte Orhun vadisindeki kültür mirası dünyaya açılacak ve Moğolistan'a ciddi bir turizm katkısı sağlanabilecek. Türkiye'nin ilgisi bu kadarla bitmiyor. Erdoğan'ın ziyareti ile Türkiye-Moğolistan ilişkilerine -duygusal bağların ötesinde- genişlik ve derinlik kazandırma iradesi pekişiyor. Ankara'nın gösterdiği yakınlığın çıkarcı kaygılara değil öncelikle dostane iyi niyete dayandığını hisseden Moğolların sevgisi, farklı tonda bir uluslararası ilişki örneği oluşturuyor. Dünya devleti olma yolunda Türkiye'nin Moğolistan'a yönelik sınırlar ötesi ilgisinin, kültür temelinde ' hasbi yardımseverlik katsayısı yüksek' bir açılım niteliği ile ayrı bir anlam taşıdığını düşünüyorum: Tarihle yaşıt, -irili ufaklı- sömürgeci devlet kültürüne inat, geleceğin dünyası için hakkaniyet ilkesine dayalı uluslararası ilişki türünün ilham kaynaklarından biri, Türkiye-Moğolistan dostluğu olabilir, olmalıdır. Son olarak bir cilveyi de kaydetmek şart: Yaklaşık on beş yıldır her hükümetin az veya çok katkı yaptığı milli bir görevin taçlanma aşaması, 'Türk Dünyası' konusunda daha iddialı söylem sahibi siyasi kadrolara değil de, Erdoğan'a nasip oldu. Ayrıca Başbakan ve eşi ile beraberindeki heyetin anlamlı harmanı, ' cilve içinde cilve' oluşturuyor: Bakan olarak Beşir Atalay, Hilmi Güler ve Mehdi Eker'le birlikte, TİKA Başkanı Hakan Fidan'dan Başbakanlık Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu'na, Büyükelçi Şule Soysal'dan Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer'e, Özel Müşavir Ali İhsan Arslan'dan Milletvekili Egemen Bağış'a, Basın Danışmanı Ahmet Tezcan'dan Başbakanlık sözcüsü Akif Beki'ye; birçok bürokrat ve siyasetçi, Orhun Anıtları'nı heyecanla ziyaret ettiler, hatıra fotoğrafları çektirdiler. Cilve içinde cilve; heyetin, Edirne'den Van'a, Rize'den Diyarbakır'a, İzmir'den Siirt'e, Türkiye'nin bütünlüğünü eksiksiz temsil etmesinde. Ülkenin her kökenden insanı, aslında maddi bir soy zincirinin değil, çeşitlilik içinde kültür ve ülkü birliğinin heyecanı ile Orhun'daydı.
|