kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

'ABD çıkarması'nın sağlaması

Haftalardan beri bilinçli şekilde 'ya ülkeyi batıracak' veya 'ülkeyi kurtaracak' ziyaret havasına sokulan Erdoğan-Bush buluşması eğer gerçekten başarılı geçtiyse 'ne mutlu Amerikan karşıtı değilim' diyene!
Demek ki Washington'un şahin kadroları bunca zor şartlardaki bir müttefik (!) ülke liderine sırf 'ABD karşıtı değil de sadık dost' olduğu için ikram ve ihsanda bulunacak kadar vefalı adamlar.
'Zor şartlardaki' demekle, Türkiye'ye ve Erdoğan'a bu ziyaret öncesi ve esnasında uygulanan kampanyayı kast ediyorum.
İsteyen istediği kadar görmezden gelmeye çalışsın; 'devlet bilinci'nden nasibi olan herkes farkında ki, ABD'nin şahin evlatları bu süreçte Türkiye'ye ve Erdoğan'a adeta suçlu muamelesi yapmışlardır. Doğrusu bunun böyle olduğunu gösteren davranışların dökümünü yapmak ve ayrıntısına girmekten Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak utanırım. Onun için de, dün Ankara'da görüştüğüm veya karşılaştığım muhalif siyasetçiler arasında konuşulan sıcacık Washington hikayelerini neredeyse duymazdan gelmeyi yeğledim.
Haftalar öncesinden belliydi ki, ABD'nin bu ziyaretle ilgili kampanyasının özünde şöyle bir taktik yatmaktadır:
-Türkiye Beyaz Saray'a mutlaka 'suçluluk duygusu' içinde girmelidir.
Nitekim bunu sağlamak için ikide bir malum tezkereye atıfta bulunuldu. Çeşitli ortamlarda ve çeşitli mecralarda Erdoğan'ın ABD'ye yönelik eleştiri sayılabilecek beyanları tekrar tekrar vurgulandı. Irak savaşında ABD şahinliğinin tetikçiliğini yapmayan Türkiye sanki ittifaka ihanet etmiş gibi gösterildi.
Bütün bunlarla yapılmak istenen belliydi: Tezkerenin reddedildiği günlerde Amerikan kamuoyunda dalgalandırılan Türkiye nefretini bilinçli şekilde tazelemek!
Türkiye Cumhuriyeti başbakanının ABD'ye dillendirilmeyen bir 'suçluluk duygusu' içinde gelmesini sağlamak üzere aylar öncesinden başlatılan ince ayar kampanya pek parlak biçimde yürütülmüştü.
Bir kere, -gerçek olsun veya olmasın- Erdoğan'ın İsrail'e ABD'den davet almak için aracılık istemek amacıyla ve bir nevi özür dilemek maksadıyla gittiği şeklinde onur kırıcı bir hava, hem de pek normal bir durummuş gibi bizim medyamız marifetiyle estirildi. O kadar ki, iktidar partisine oy verenlerin bile çoğu Erdoğan'ın İsrail ziyaretini 'ABD ile barış' için kaçınılmaz bir taviz şeklinde algılamakta, gönülsüzce anlayış göstermeye çalışmaktaydı.
Türkiye'nin başbakanı daha yola çıkmadan bizzat kendi medyasının batıcı bülbülleri tarafından 'çok sıkıntılı' ilan edilmişti.
Amerika'dan gelen veya gönderilen haberler özellikle bu yöndeydi. Beyaz Saray'dan Türkiye'ye doğru ustaca yönetilen bir sorgulama kampanyası aralıksız sürdürülmekteydi. Pek çok medya adamımız, meslekten diplomatik manevra uzmanları ile elbirliği etmişçesine Amerika'nın kampanyasını etkin kılmaya çalışmaktaydı.
Yapılan ve söylenenlerin tercümesi şuydu: -Erdoğan geliyor ama boşuna geliyor sayılır. ABD o kadar kırgın ki, Türkiye ile ilişkilerini tamir etmesi imkânsız.
Üniformalı ve sivil pek çok ABD yetkilisi tartışmasız bu anlama gelecek sözler söylemekten çekinmiyordu. Hatta bazı ABD'li şahinler bu anlama gelecek sözleri kapalı biçimde söyleyecek olsalar hemen yorumcularımız coşkuyla açıklama yaparak müttefikimizin bize nasıl da hala kızdığını kafamıza zorla sokuyorlardı.
Bu şartlar altında güçlü bir ülkenin yönetimi ile ilişkilerinizi geliştirmek veya yeni şartların gereğini konuşmak üzere yapacağınız müzakereye yenik başlamaz mısınız? Ne kadar dik durmaya çalışırsanız çalışın, estirilen genel hava sizi o masaya bir tür 'suçluluk duygusu' içinde oturtmaz mı?
Böyle bir durumda alacaklı olarak girdiğiniz pazarlıktan borçlu olarak çıkmanız işten bile değildir.
Oysa iki ülke arasındaki bu zorluk büyük ölçüde yapaydır. Türkiye-ABD ilişkileri açısından tek büyük sorun bu ülkenin sapkın şahin kadrolarınca beslenen çılgın emellerdir.
Bu şartlar altında, Erdoğan'ın çevresinden yayılacak 'başarılı ziyaret edebiyatı'nın dörtte biri dahi gerçek olsa Türkiye açısından belalı bir süreç ucuz atlatılmış demektir.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Beni sokmayan 'yalan'   / 07-06-2005
 Siyasallaşma ve apartheid   / 06-06-2005
 Yalan Cumhuriyeti   / 03-06-2005
 Batı'da milliyetçi cilveler   / 02-06-2005
 Fransız gurur ve şuuru   / 31-05-2005
 Müzmin sevindirik ve lazımlık   / 30-05-2005
 Uyan padişahım uyan   / 27-05-2005
 Dayanılmaz ağırlığımız   / 26-05-2005
 Gerçeğin burcundan   / 24-05-2005
 Irak'ı bölmek için geri sayım   / 23-05-2005
ERDAL ŞAFAK
Sıradaki halkalar
Ne yazık ki siyasilerimiz en yalın...
ALİ KIRCA
Seksenlik melekler!..
Dün akşam, Türkiye Cumhuriyeti'nin...
ÖMER LÜTFİ METE
'ABD çıkarması'nın sağlaması
Haftalardan beri bilinçli...
UMUR TALU
Tövbe vallahi!
Safiyane sorular tabii ki:
İnsanın bu...
YILMAZ ÖZDİL
Sıradaki gelsin...
Dünkü gazeteleri "tek tek"...
ERGUN BABAHAN
Soros'la kahvaltı
Soros, ABD'nin gayrımenkul piyasasının...
Film gibi kaçış planı
Küba'dan ABD'ye tekneyle kaçan Bernardo, aynı planı yapan kardeşini...
'Namus' operasyonu
Fransa İçişleri Bakanı atanan Sarkozy, göreve gelir gelmez ilk iş...
Altı taşla 2 kuş
Altı taşla 2 kuş
Hem Kazakistan'ı 6 golle geçip kalan 3 maçımız için morallendik hem...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu