| |
|
|
Yiğit Okur'a göre sorun yasalarda değil, yargıda
Yeni Ceza Yasası'nın tartışılması sürerken, bu arada bir diğer temel kanunun, yani Ticaret Yasası taslağının da tezgâhta bulunduğunu hatırlamamız gerekiyor. Hukuk bilgisine çok güvendiğim (Ayrıca romanlarını beğeni ile okuduğum) Avukat Dr. Yiğit Okur'la karşılıklı oturup, Ticaret Yasası taslağı hakkındaki düşüncelerini sordum. İşte sorularım ve cevapları: MB- Temel yasaların değiştirilmesi kolay mıdır? YO- Geçmiş yüzyıllar süresince, özellikle 20'nci yüzyılda toplumsal ve ticari hayat öylesine hızlı gelişmiş, öylesine değişken boyutlar almıştır ki, uygulamadaki temel yasalar genel yaşamın gerisinde kalmıştır. İlk bakıştaki görüş ve düşünce budur. Ancak bazı kısmi noktalar hariç, bu görüş ve bu düşünce doğru değildir. Doğru olmadığına değindiğimiz bu düşünceden yola çıkarak, yeni bir Türk Ticaret Yasası taslağı hazırlanmış, kamunun görüşüne sunulmuştur. Bundan önceki yasanın kabul tarihi 1956, yürürlük tarihi 1957'dir. Elbette ki 1956'nın Türkiye'si, 2005 yılının Türkiye'si ile aynı değildir. Hem ekonomik hayatta, hem toplumsal hayatta köklü değişimler olmuştur. İstenmiştir ki, eskidiği sanılan yasa, yeni bir yasayla bu değişime ayak uydursun. Taslak, uzun ve zahmetli bir çalışmanın ürünüdür. Elbette ki bu bakımdan takdire değer. Ancak, ulaştığı nokta gerçek sanılan bir ihtiyacın cevabı mıdır? MB- Anlamadım. Değişiklik yapılmalı mı? YO- Bir kanun, kabul edildiği günü izleyen gün için dahi eskimiş olabilir. Boşlukları olabilir. Peki, sürekli eskiyen kanunlar mı, uygulanmalı? Bu sorunun cevabı, 1926 tarihinde kabul ettiğimiz Medeni Kanun'un 1'inci maddesinde yazılıdır. Kanun yapanlar, kanunlarda her zaman bir boşluk olabileceğini bildikleri için temel yasanın 1'inci maddesine şu hükmü koymuşlardır: - Hakkında kanuni bir hüküm bulunmayan meselede hakim örf ve adete göre, örf ve adet dahi yok ise, kendisi kanun koyucu olsaydı bu meseleye dair nasıl bir kaide koyacak idiyse ona göre hükmeder. Hakim, hükümlerinde, ilmi içtihatlardan ve kazai kararlardan istifade eder.. Demek oluyor ki, yasalarda boşluk olabileceği peşinen kabul edilmiştir. Bu boşlukların doldurulması için yargıca görev ve yetki verilmiştir. Örfe ve adetlere baktığında boşluk doldurulamıyorsa, yasayı kendi yapsaydı, boşluğu nasıl doldurabilirse öyle doldurulması noktasında yetkili ve görevli tutulmuştur. Bunlar da sonuç vermezse yargı kararlarından ve nihayet doktrinden yararlanması öngörülmüştür. MB- Bütün bunlara rağmen, değişen toplumsal yaşam karşısında, kanunda gene de boşluklar kalmaz mı ? YO- Kalsa da bu boşluklar ufak tadillerle düzeltilir. Yıllar süresince eskiyen, gelişen yaşama cevap vermeyen nihayet üç beş fıkra, üç beş maddedir. Bunların bazılarının uygulaması kendiliğinden yok olmuştur. Kanundan çıkarılsa da, kalsa da kamuya zarar vermediği için bunlarla uğraşmak da gereksizdir. Temel yasayı aldığımız İsviçre yaklaşık 80 yıl sonra yasasında, ufak düzeltmeler yaptı. Ama orada durdu. Yeni kavramlar getirmedi, kanunun öngördüğü kurumları muhafaza etti. 1956'da kabul edilmiş Ticaret Kanunu, Romano-Jermanik kanunlar ailesindendir. Bin yıllık bir geçmişin modern çağlara uyarlamasıdır. Bugün elbette bazı boşluklar, bazı ölü hükümler içermektedir. Hatta tek tük çelişkiler gözlemlenebilir. Yalnız bu maddeler üzerinde düzeltmelerle yetinilebilirdi. Yüzyılların içinde kavramları ve kurumları yerleşmiş bir kanunun tamamen değiştirilmesi bir karmaşaya yol açacaktır. MB- Bir temel yasayı değiştirince her şey bir anda değişmiyor yani.. YO- Hukuk fakültelerinin son sınıflarına gelen öğrenciler sınav sorularını hangi kanuna göre yanıtlayacaklardır? Milyonları bulan hukuk yorumları içeren kitapların bir yana atılacağı önemsenmese dahi, yargının ikinci ayağını oluşturan avukatlar için, çözümleri yıllar içinde oturmuş, kökleşmiş, sorun olmaktan çıkmış meseleler karşısında güvensizlikler doğacaktır. Zaten yavaş yürüyen yargı uzun süre kuşkulu davranmaya başlayacak, çözümsüzlükler, Yargıtay'ın yükünü birkaç misline çıkartacaktır. MB- Temel sorunu yasaların yenilenmesi dışındaki çözümlerde mi arayalım? YO- Ulusumuz, yeni kanun yapılırsa her şeyin düzeleceği yolunda bir inanca sahiptir. Demokrasi kesintiye uğradıkça Anayasa yapılır. Sanılır ki, ekonomi düzelecek, enflasyon düşecek, işsizlik bitecek. Oysa Türkiye'deki ana kanunlar Kara Avrupası'nın en iyi en modern kanunlarıdır. İşlemeyen yargıdır. Özlük hakları düzeltilmedikçe, binleri bulan yargıç açığı kapatılamaz. Yargı işlemedikçe yasaların iyi olması, yahut daha iyi olsun diye yeniden yasa yapılmasının hiç değeri yoktur.
|