|
|
|
|
|
|
Sinema yapmak kolay değil, dizi oyunculuğuyla tatmin oluyorum
Politikacı eşi Aydın Güven Gürkan kanserle savaşırken iki yıl boyunca yanından ayrılmayan Serap Aksoy Gürkan, 'Aşka Sürgün' dizisiyle ekrana döndü. "Rolün büyüklüğünü küçüklüğünü çok düşünmedim, kabul ettim" diyor ve ekliyor Aksoy: İnsan hayatta en önemli şeyin sağlık olduğunu anlayınca doyumsuzlukları törpüleniyor, beklentileri azalıyor....
Biz onu, 'Dallas' kadar izlenen bir dönemin ünlü dizisi 'Kartallar Yüksek Uçar'daki başarılı performansıyla tanıdık. Bu yüzden de bir bale sanatçısı olduğunu pek aklımıza getirmedik. Oysa Serap Aksoy sanat dünyasına balerin olarak adım attı. 13 yıl baleye emek verdikten sonra sinemaya sıçradı. Bale, tiyatro, sinema derken televizyon sunuculuğuna geçiş yaptı. Hem de ne geçiş! Tam dokuz yıl aralıksız sürebilen ilk kültür-sanat programını hazırlayıp sundu. 'Entel' olmak gibi bir çabası yoktu ama televizyonlarda kültür-sanat programlarına pek 'alışık olmadığımız için' adı 'entel sanatçı'ya çıktı. Son iki yıldır işi gücü bir kenara bırakmıştı. Kendini, mide kanseriyle boğuşan bir dönemin ünlü politikacılarından olan eşi Aydın Güven Gürkan'a adamıştı. Birkaç hafta önce, bir cumartesi günü Kanlıca'daki evlerinde Aydın Güven Gürkan ve Serap Aksoy'la bu hastalık sürecini, neler yaşadıklarını konuşmuştuk. SABAH'ın manşetinden yayımlanan iki günlük bu röportajın devamı da Serap Hanım'ın mesleği, hayalleri ve iki yıllık suskunluğun ardından 'evet' dediği 'Aşka Sürgün' dizisiyle ilgiliydi. Yayımlamak bugüne kısmetmiş...
* Oynadığınız filmler, yaptığınız Alkışlar programı hep entel sanatçı lakabıyla anılmanıza yol açtı. Ne diyorsunuz bu işe? Bu tip tanımlamalardan hoşlanmıyorum. Gerçekten entelektüel insanla beraber olmak, konuşmak beni besliyor ve zenginleştiriyor. Düşünmeyi de öğrenmeyi de seviyorum. Yoksa niye yaşıyoruz ki...
* Bunlar bir sanatçının yapması gereken normal şeyler değil midir, niye entel olunuyor hemen? Bilmiyorum. Hayatın nasıl yaşanacağı herkesin kendi tasarrufu. Ben kültür sanat programı yapmayı seçtim bir süredir. Sadece özel kanallarda bir boşluk görerek kültür-sanat programı yapmanın gerektiğine inanmıştım.
* Neden televizyonda talep ediliyordunuz? İlk teklif TRT'den gelmişti. Benim de hoşuma gitti, denemek istedim. Sonra Show TV'de 'Neredesin' diye çocuk reality şovu, Star'da magazin ve sanat programı 'Serap'ın Ajandası'... Derken öyle bir noktaya geldik ki, bana programlar teklif edilmeye başlandı ve ne yapacağımı kendim seçmek zorunda kaldım. Ben bir sanatçı olarak kültür-sanat programı yapmalıydım çünkü Devlet Opera ve Balesi'nde balerindim, tiyatroya ve müziğe çok büyük ilgim vardı. Yıllarca birçok operada oynadım, yurtdışında opera festivallerinde dans ettim. Amcamın ressam olması nedeniyle resim dünyasına çok yakındım. Bütün bunlar birleşince de, benden iyi kültür sanat programı yapacak kim olabilirdi!
* Ve bu kültür sanat programı 9 yıl sürdü. Şimdi olsa izlenir mi? Benim yaptığım program modası olan program değildi ki... İnsanlık yaşadıkça yaratacak, üretecek. İnsanlar nasıl ki haberleri izleyip ülke sorunlarından haberdar olmak istiyorsa, aynı şekilde sanatçıların da yarattıklarından ürettiklerinden haberdar olmak isteyecek. Alkışlar programının yeniden başlayıp sürmesi gerekiyor. Çünkü bakıyorum öyle bir program hâlâ yok!
* Ne zaman başlıyorsunuz peki? Görüşmeler sürüyor. Nerede başlayacağımı daha bilmiyorum.
* Gelin kaynana programları arasında izlenir mi sizce hakiki bir kültürsanat programı? İzlenmesi gerekir ki benim gibi enteller çoğalsın (gülüşmeler). Bu yelpazede her şeyin olması gerekiyor. Televizyon yöneticileri, bir gün mutlaka bunu anlayacaklar ve bu sorumluluğu duyacaklardır.
* 'Aşka Sürgün' dizisi bir şekilde "Ben piyasaya döndüm artık, çalışmaya başladım" demek için bir başlangıç mıydı peki? Ben 9 yıldır AKM'de müzikal komedi oynuyor, aynı zamanda da Alkışlar'ı yapıyordum. Sinemaya dair hayallerim vardı; hâlâ da var. Yani oyunculuğu çok özlemiştim. Sinema yapmanın kolay olmadığını anlayınca dizi oyunculuğuyla tatmin olmaya çalışıyor insan. En çok dizi teklifi de bu yıl gelmişti. Bazılarını İstanbul dışında olduğu için kabul etmedim. Sonunda Tomris Giritlioğlu Aşka Sürgün'deki Ahuzar karakterini teklif etti. Çok düşünmedim rolün büyüklüğünü küçüklüğünü, kabul ettim. Çalışma ortamından çok mutluyum. İnsan hayatta en önemli şeyin sağlık olduğunu anlayınca doyumsuzlukları törpüleniyor. Beklentileri azalıyor.
SİT-COM OYNAMAK İSTERDİM
* Biraz 'Aşka Sürgün'den konuşalım. Nasıl bir rol, Kürtçe bilmiyorsunuz sanırım, lafları ezberlediniz mi? Ahuzar hoş bir karakter. Doğulu bir kadın. Doğunun gizemi, oradaki kadınların yaşamı hep ilgimi çekmiştir. Biraz Mardin'i tanıdım, kadınları kavramaya çalıştım. Yani heyecan vericiydi. Dizide Kürtçe konuşmuyorum, kırık bir Türkçe konuşuyorum. Tabii ki yardım aldım bunun için de. Dizide, barışı ve barışsızlığı simgeleyen insanların savaşı var. Senaryo nerelere varır bilemiyorum. Yaşayıp göreceğiz.
* Her sanatçının bir hayali vardır ya; sizin hayalinizdeki proje nedir? Ben hep sit-com oynamak istiyorum. Televizyon dizilerinde senaryonun gücü çok önemli. Ama 60-70 bölümlük dizilere itirazım var. Hem oyuncular yoruluyor, hem senaristler... 13 ya da 26 bölümlük edebiyat eserleri çekilse eskiden TRT'de yapıldığı gibi... Attila İlhan'lar, Sabahattin Ali'ler, Yaşar Kemal'ler, Aziz Nesin'ler mesela... Televizyon dizisi olabilecek o kadar çok kitap var ki... Ve de yıllar geçse de, insanlık sorunları değişmiyor ki...
* Belki de sorun izlemeyi sevmiyoruz; sadece eğlenmek istiyoruzdur! Bu kadar işsizliğin, şiddetin, açlığın kol gezdiği bir dünyada insanlar beyinlerini uyuşturmak zorunda değil mi? Keşke daha çok sit-com yapılsa ya da dünyadaki örnekleri adapte edilse de insanlar daha çok eğlense, hatta kahkahalarla gülse...
* Düşünmeyen, sorgulamayan bir toplum mu oluyoruz giderek? Tüketim çılgınlığı pompalandıkça düşünce tembelliği kaçınılmaz oluyor. Dayatılan politikalar da beyinleri uyuşturmaya yöneltiyor ne yazık ki.
ŞİRİN SEVER
|
|
|
|
|
|
|
|
|