kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
  » Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ne yani, devrimci bir şair aşk romanı yazamaz mı
Ne yani, devrimci bir şair aşk romanı yazamaz mı
Aşkı arabesk yazana itirazım var!
Şiir az gelişmişliğindeğil, gelişmişliğingöstergesidir

Ne yani, devrimci bir şair aşk romanı yazamaz mı

Yazar... Yazdı da... Artık bir kült haline gelen 'Şafak Türküsü' şiirini kaleme alan Nevzat Çelik, 'Bağışlanmış Hüzün' isimli ilk romanında Türk okuyucuyla buluşuyor. Devrimci şair, 'aşk' temasını işlediği kitabında, aşkı kötü Türkçe'yle yazanlara itiraz ediyor: Özensiz, kötü bir Türkçe, çok arabesk ifadeler kullanılıyor. Hayır öyle değil, aşk bu biçimiyle de yaşanır!...

aklaşık 17 sene önce tanıştığım bir şairi yıllar sonra, hem de bir 'aşk' romanıyla yeniden keşfetmenin şaşkınlığını yaşıyorum... "Beni burada arama anne/kapıda adımı sorma/saçlarına yıldız düşmüş/koparma anne/ağlama" mısralarının dillere pelesenk olduğu yıllarda, o cezaevindeydi! Artık edebiyatta bir 'kült' haline geldi 'Şafak Türküsü' ve Nevzat Çelik... 1987'de 'Müebbet Türküsü' geldi. Sonra cezaevinden çıktı... 1990 yılında 'Suda Seken Hayat' ve 'Yağmur Yağmasaydı' isimli iki şiir kitabı daha yayımladı. 1998'de ise 'Sevgili Yoldaş Kurbağalar'... İşte o zamandan beri de ortalarda yoktu. Kendi deyimiyle; 'üzerine yapışan imajdan' kurtulmaya çalışıyordu: "Çünkü herkes benden bir şeyler bekliyordu; kimisi çok daha sol, çok daha radikal şeyler yazmamı, kimisi de yazmamamı bekliyordu..." Bu sürede OM yayınevinde çalışmalarını sürdürdü. Mülki ilişkilerin kurulmadığı, kolektif katılımın olduğu bir reklam ajansında harçlığını çıkardı. Sonra tekrar yazmaya başladı. Ve ilk romanı, bu hafta edebiyatı seven Türk okuyucuyla buluşuyor. 10 ay gibi bir sürede tamamlanan ve yalın bir Türkçe'yle yazılmış 'Bağışlanmış Hüzün', anlaşılabilir ve karşılaşılabilir karakterleriyle okuyucuyu içine alıyor. Hakan Kazak, Cem Beyoğlu, Selin, Deniz ve tabii Zeliş, kimi zaman sert çıkışlarıyla kimi zaman da yaşadıkları duygusallıkla 'aşkın' sulandırılmadan ya da iltifatlara boğulmadan nasıl yaşandığını gözler önüne seriyor. Yıllar önce; "Türkiye'de Kürt olacağız/Kürtler'de Ermeni/Ermeniler'de Süryani/Gidip Almanya'da Türk olacağız" diye yaşanan kavgalara itiraz eden şair, şimdi de aşkın ardından gelen öfkeye itiraz ediyor: "Al git/şehla yürüyüşünü/yaz deme/kış deme/üşürüm deme/aylardan baharsa/ay doğarsa/hiçbir şey deme/bu senin/kuşlardan önce kalkan yüzündür/al git/sevgili/aşk bağışlanmış hüzündür"...

ŞİİRİ BIRAKMAMI SÖYLEDİLER
* Niye roman yazdınız?
Roman hep vardı bende. Yani düzyazı şiirle yaptığım bir şeydi cezaevindeyken... Hatta çok da iyi övgüler alıyordum.

* Öykü mü yazıyordunuz?
Öykü yazıyordum, yine bir roman denemesi vardı. Hatta eleştirmenin biri 'şiiri bırakın; öyküye, romana dönün' demişti. Ben biraz bozulmuştum açıkçası. Sonra işte 'Şafak Türküsü' çok fazla etki görünce, şiirde kaldım. Yine öyküler yazdım o dönem, hatta cezaevi içinde ve dışında çok tartışma yaratan öykülerdi. Sonrasında şiirle devam ettik ama roman fikri hep kafamdaydı. Hatta 400 sayfa kadar yazdım ama bitiremedim. Sonra 'Bağışlanmış Hüzün'ün fikri oluştu. Derken buna yoğunlaştım. Bunda başka şeyler de etkiliydi sanırım; son zamanlarda okuduğum romanlardan çok da hoşnut değildim.

* Neyinden hoşnut değildiniz?
Çok önemsenen çok satan romanlarda da dahil, en azından Türkçeleri çok kötüydü... Kurgular çok kötüydü...

* Öne çıkan yazarlar mı, köklü yazarlar mı?
İsim vermeyeyim ama şu an çok popüler bir sürü yazarın kitabında çok kötü bir Türkçe'yle karşılaşıyorsunuz...

'AŞK'TAN KAÇMANIN ANLAMI YOK!
* Sizin kitabınızın konusu da çok yazılan bir konu; aşk!
Aşk kavramı çok metanetli bir kavram. Evet çok kullanıldı; hemen her roman aşkla başlıyor ve bu çok satışı getiriyor ama edebi değerleri düşük! Herkes aşkı yazıyor diye aşktan kaçmanın bir anlamı yok ki... Aşk insanın temel gerçeklerinden biri, bütün yaşantı bir zamandan sonra aşka yöneliyor...

* Genelde aşk romanları çok satıyor Türkiye'de... Ve siz de aşkı yazdınız...
Nevzat Çelik, şiiri bile çok satmış bir şair. 1990-98 arası Nevzat Çelik imajını kırabilmek için hiçbir şey yapmadım. Çok fazla beklentiler vardı benden. Kimisi benim çok daha sol, çok daha radikal şeyler yazmamı bekliyordu, kimisi yazmamamı bekliyordu. Bu algı ile ben eğer kendimi korumamış olsaydım kendimi tekrarlayan şiirler yazardım. O yüzden kendimi çektim. Bu arada insanlar beni unuttu... Sonra 'Sevgili Yoldaş Kurbağalar'da, nasıl 'Şafak Türküsü'ndeki dönemde kavramsallığımı, umudumu, direncimi yazmışsam, yine sistemin değiştirilebileceğini anlattım. Bu kitaba gelirsen; açık saçıklıklar var, evet. İşte 'Nevzat Çelik sol, hani bunlar bize yakışır mı?' gibi algılarla hiç işim olmaz. Anlatılmayacak hiçbir şey yoktur insana dair. O yüzden belki 'Şafak Türküsü'yle karşılaştırmalar yapılacak ama bu çok önemli değil. Bu da bir cesaret işiydi.

* Siz burada çok ağır bir aşkı anlatmışsınız. Sanki bunu yaşamayan birinin anlatamayacağı bir aşk bu...
Yani burada bir yaşanmışlık mı var diyorsun?

* Var mı?
Hepimizin hayatında yaşanmışlık yok mudur? Aşk acısı çektik, çekeceğiz... Her ne kadar kavramsal olarak baktığında, 'ben bir daha bunu yaşamayacağım, bu tarz bir ilişki kurmayacağım' deseniz de, hayat böyle bir kolaylığı sağlamıyor. Tam tersine yine yeni bir deneye giriyorsunuz. Aşk acısı bir yerde bitiyor ve arkasında mutlaka hüzün, keder, acı bırakıyor. Hangi aşk sürekli kendini var edebilmiş, bitmemiştir ki...

* Ve siz de 'aşk bağışlanmış hüzündür' diyorsunuz...
Genelde aşk bittiği zaman geriye kavga, nefret, öfke kalıyor. Ben ilişkilerin aslında başlayıp biteceğini en azından düşünsel olarak kabul ettiğimiz noktada, öfke duymamak gerektiğini düşünüyorum. Evet çok şiddetli bir şekilde aşk yaşanabilir de, bitebilir de... Ama kırılmamak gerekir... Bu yüzden 'bağışlanmış hüzün'...

ŞİİRİ OKUTMAK İÇİNDİR BELKİ ROMAN
* Peki romanınıza ismini veren şiir, kitabı yazarken mi çıktı ortaya yoksa bu şiirden sonra mı kitap yazıldı? Çünkü sanki o şiiri okutmak için bu kitap yazılmış gibi...
Bu şiir önceden yazıldı. Romanın temel kurgusu içinde olduğundan, aslında romana da çok yardımcı oldu. Hatta romanın yazılmasına da neden oldu diyebilirim. Ama onun dışında, şiirde her mısrayı bir yıldız yapmaya kalkarsanız, ışıktan hiçbir şey göremezsiniz. Dolayısıyla aslında -en azından benim şiir anlayışım böyle- bir şey söylemek için basamak dizeler kullanırsınız, diğerini daha öne çıkartabilmek için, esas imgeyi daha açığa çıkartabilmek için ona yardımcı imgeler yardımcı dizeler kullanırsınız, ki daha net ortaya çıksın. Bir kere de 'vurabilesiniz' diye... Söylediğin şey, bu anlamda düşünülürse doğrudur; belki de o şiiri okutmak içindir bu kadar kurgu...

* Herkesin yaşayabileceği şeyleri yazdığınızı söylüyorsunuz, 'Herkes aşk acısı çekiyor öyle ya da böyle, bu kitapta da o var' diyorsunuz... Ve bu kitapta iki de şair var; Hakan Kazak ve Cem Beyoğlu... Peki hangisi Nevzat Çelik?
Ben ikisi de değilim, belki ikisi de benim... O bir kurgu. Ama benim şiirimi bilen, beni tanıyanlar mutlaka benden bir şeyler arayacaktır, ben her ikisi olmasam da... Ama ikisi de iyi şair, ben de iyi bir şair olduğuma göre bu en temel ortak özellik sayılabilir. Kitaptaki tipler, özellikle Cem Beyoğlu, kendini kadınlardan sakınmıyor.

KADINLARI ANLATMAYI BECERDİM!
* Kitaptaki kadınları yazarken zorlandınız mı? Hani kadınların hissettikleri şeyleri yazmak kolay değildir de...
Evet bunu yazarken ben de çok düşündüm. Kitaptaki kadınların birbirleriyle olan diyaloglarını, ilişkilerini yazmak kolay bir şey değildi ama bunu becerdiğimi sanıyorum.

* Nasıl becerdiniz?
Kadınları biraz tanıdığımı sanıyorum. Sonuçta iyi bir gözlemciyim, iyi bir okurum. Ben bildiğimi düşünüyorum ama yine de merak ettim ve yazdığım zaman da bunları özellikle üniversiteli kızlara okuttum. Herkes de çok sahici buldu. En küçük bir müdahalede bulunmadı, kimse ek bir şey söylemedi.

* Peki tamam, kadınların diyaloglarını yazmayı becerdiniz de, kitapta onların birbirleriyle yaşadığı cinselliği de anlatıyorsunuz...
Ama bu çok görülebilen bir şey değil mi? Kadınlar birbirlerine çok kolay dokunabiliyor ve hemen arkasından dokunmamış gibi de olabiliyorlar... Aynı yatakta yatarlar, el ele yürürler... Erkeklerin 'bu akşam birlikte yatalım, yatakta sohbet ederiz' gibi akıllarından geçen bir durum yoktur. O yüzden bunu tahmin edebilmek, ille yaşamış olmayı gerektirmiyor, çok kolay! Sonuçta ben bunu iyi yazdığımı düşünüyorum...

* Kadınlar bu kitabı okurken elbette 'durumu' gözlerinin önüne getirecekler. Ve onlar hayal ederken, siz 'iki kadının sevişmesini ben iyi verdim' diye iddialı olamazsınız...
Ben çok iddialıyım!..

BELGİN ÇOBAN

DİĞER GÜNAYDIN HABERLERİ
 Duyguların şifresini çözüp, alt yazıları okuyabilenlerin...
 Nükhet Duru: Ne pişirsem sevdiririm ben
 İkinci albümünde de 'Yalın tarzı'nda iddialı
 Tarihten günümüze güzellik sırları
 Hollywood'a arka kapıdan girdik !
 Fırça darbeleri ile 'Duyguların Rengi'
 Meme kanseri için seferber oldular
 Aşkın evreleri
 Üniversitelerde rock rüzgarı esecek
 Cellissima ile müzikal yolculuk
 'Sudan Bir Masal' yazdı...
 'Sokak Futbolu Turnuvası' başlıyor
 FKM'de Klasik gitar resitali: Thibault CAUVIN
 Kahkahalar destek verecek
 Jean'in geleceği bu fuarda
 Geçmişten bugüne yansımalar
GÜLSE BİRSEL
Polat'la nasıl kanka oldum?
Ben de vakit ayırabilir...
AYŞE TÜTER
Lezzet Güneşi
Hindi çömlek kebabı
Isıtılmış...
Kırışıklıkları kremlerle değil diyetle önleyin!
Kırışıklıkları kremlerle değil diyetle önleyin!
Yaşla ve cilt yapısıyla birlikte, elbette ki her insan...
Aşırı susamak şeker hastalığı belirtisi mi?
Aşırı susamak şeker hastalığı belirtisi mi?
Şeker hastalığını doğuran nedenler dengesiz beslenme, şişmanlık veya...
Aristokrat içkisi sosyeteye girdi!
Aristokrat içkisi sosyeteye girdi!
Yüzyıllardır özellikle Avrupa'da yaşayan aristokrat kesimin tercih...
Bir gecede 1.5 trilyon harcadılar
Bir gecede 1.5 trilyon harcadılar
Beckham çifti, Victoria'nın 31. yaş gününü kutlamak için bir...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.