kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ali Poyrazoglu @ SABAH
 

Olmak ya da olmamak

Yeni, hiç oynanmamış, bana özel yazılmış bir oyunu olsun istiyordum tiyatromun. Kalktım Aziz Nesin'e gittim. Gitmeden aradım, telefonda, "Gel çay içeriz muhabbet ederiz, ama oyun yazamam. Elimde bir roman var onu bitiriyorum" dedi. Tabii ben önceden direnişini nasıl yıkacağımı biliyorum, iyi hazırlanmışım, kalktım gittim. Hoş beş, çay kahve... "Oyun yazmam, elim dolu" diye tutturdu. Direnişini kıracak belgeyi önüne koyuverdim. Bendeki belge Aziz Ağbi'nin kitaplarından birinin başına koyduğu Altın Palmiye Ödülü'nün metni. Bilmeyenler için ve de bilenlere anımsatmak için: Altın Palmiye her yıl İtalya'da yapılan uluslararası mizah yarışmasının birincilik ödülü. Aziz Nesin abone olmuş gibi her yıl arka arkaya birincilik ödülünü gidip İtalya'dan alıyor, bir de spagetti yiyip geliyor. Yani, lafın gelişi gidip alıyor. Çoğu zaman gidemiyor. Çünkü pasaport alamıyor. Ödül töreni geceleri evde çoluk çocuk oturup İtalyan usulü makarna yapıp yiyorlar, böylece İtalya'ya gitmiş gibi oluyor. Karısı Signora Nesinelli, "Bu Nuh'un Ankara Makarnası'ndan yapılmış olan, İtalyan usulü spagetti size İtalyan hükümeti adına takdim ederim" diyor. Aziz Ağbi de "Ben Türk çatalıyla İtalyan makarnası yiyemem, üstüne sarmısaklı yoğurt dök, Türk halkıyla İtalyan halkının kardeşliği gerçekleşsin" diyor.

NESİN'E PASAPORT VERİLMEDİ
Peki Aziz Nesin'e niye pasaport verilmiyor? Bir gomonistlik eder, diye korkulup pasaport verilmeyen Aziz Nesin durmadan yazıp çizip Türk insanını mükemmel bir şekilde anlatıyor. Yabancı dillere çevriliyor, en çok satan kitaplar listelerinde başa güreşiyor; ama gidip ödülünü alamıyor. İtalyanların yolladığı Altın Palmiyeleri de TC Devleti hazinesine bağışlıyor. Altın Palmiye'nin yanında gelen metinde deniliyor ki "Bu belge bütün okuyucularına Aziz Nesin'den sürekli eser yaratmasını talep etme hakkını verir." Attım belgeyi önüne, "Hakkımı istiyorum" dedim. Çok güldü, "Sen kazandın", dedi. Bir ay sonra hakkımı verdi. Yazdığı oyunun adı, 'Hakkımı Ver Hakkı'ydı. Biz tiyatrocular 'kapılar kırıldı' deriz. Sizin anlayacağınız, oyun çok iş yaptı. O hızla bugünlere geldik. Ben her yıl Mart'ın 27'si yaklaşmaya başladı mı sorarım kendi kendime, "Tiyatrocu olmakla iyi mi ettim?" diye. Malumunuz, bugün 27 Mart, Dünya Tiyatrolar Günü. Eski zaman torbasını kucaklarken Aziz Nesin'le yaşadıklarım, ilk oyunun yazılışı, bana omuz veren dostlar geldi aklıma... Tiyatrocu büyük bir özveriyle mesleğinin sıkıntılarına katlanır, onunki bir yaşama biçimidir... Amenna, peki seyirci ne arıyor orada? Hah, söyleyeyim efendim seyircinin ne aradığını. Seyirci, tiyatronun bir eğlenerek düşünme biçimi olduğunu biliyor. Bazılarına çok tuhaf gelebilir, ama insanoğlu düşünürken çok eğlenir. Eğlendirirken düşündüren, ortak bir yaratım sürecinin parçası olmak için gider tiyatroya. İnsan üstüne düşünmek, daha önce düşündüklerini gözden geçirmek, varoluşuna sağlam nedenler bulmak için sanatın peşinde koşar insanoğlu. Bütün bunları yaparken yaşamın temel ilkesi olan hazzın peşinde olduğunu bilir. Yaşamı, yaşamını her gün yeniden şekillendireceği, çamurdan bir heykel gibi avuçlarının içinde yoğurabilmek için, dünyaya her gün yeniden biçim vermek için okur, dinler, izler ve kendi sesini bulur. Ve der ki, "Yaşamın karşısında pısıp kalmadım. İzledim, düşündüm, başkaldırdım. Yenilmedim, ezilmedim. Bugünü ve yarını yeniden kurmak istiyorum. Tek gerçek, değişimde. Bütün günahlarıyla ve sevaplarıyla insanı seviyorum. Bir ot gibi değil, bir çağdaş insan gibi bu dünyadan geçmek istiyorum. Çağıma tanık olarak. Bu yüzden insanla ve insanın her haliyle ilgiliyim. Tiyatro bütün bu düşüncelerime ve isteklerime cevap verdiği için tiyatroya gidiyorum. Benim olan bir şeye sahip çıkıyorum. Türk tiyatrosu yalnızca tiyatrocuların değil, seyircinin de tiyatrosudur. Ülkemin tiyatrosuna sahip çıkıyorum. Ülkemdeki çürümeye 'dur' diyebilmek için yaşama dört elle sarılıyorum." Evet sevgili dostlar, seyirci bu nedenlerle sahip çıkıyor tiyatroya. Oyuncular her akşam büyük bir özveriyle içimizi aydınlatıyorlar. Ve Shakespeare'in asıl çocuğu Hamlet bıkıp usanmadan yineliyor, "Çürümüş bir şeyler ver bu Danimarka Krallığı'nda." Allah'tan Hamlet oğlumuz Danimarka'dan söz ediyor. "Çürümüş bir şeyler var Türkiye'de de" dese hemen iyi bir avukat bulması gerekebilirdi. Ne demiş üstat? "Olmak ya da olmamak..." Aziz Nesin için. Sanat yaşama sahip çıkmaktır. Yaşama sahip çıkmak için sanatla iç içe olmak gerekiyor. Sanatla iç içe yaşamlarını sürdürenler ağır bir işçilik olan yaşama sanatının sırrına eriyorlar. Eve efendim Dünya Tiyatrolar Günü'nüzü kutlar, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Ruhun penceresi gözdür   / 10-04-2005
 Kendimle barış görüşmeleri...   / 03-04-2005
 Olmak ya da olmamak   / 27-03-2005
 Zamanda yolculuk macerası...   / 20-03-2005
 Kafayı yemiş bir dost...   / 13-03-2005
 Bir sen kaldın yalnızlık gelince   / 06-03-2005
 Güldürücü amca!...   / 27-02-2005
 Kar yağdı böyle oldu   / 13-02-2005
 Hurma ağacının altında...   / 06-02-2005
 Gökten üç elma düşer...   / 30-01-2005
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
Ecevit kuru pasta değil kestaneli yaş pasta...
MEHMET ALTAN
Bir erkek gibi...
Geçmişin klasikleşmiş...
ALİ POYRAZOĞLU
Bir günün beyliği...
Bahar başa vurunca, her gün...
KAZIM KANAT
Kutsal Anadolu toprakları
Lord Kinross'un kitabını...
ÖNCEL ÖZİÇER
Usta bize söz bırakmamış!
Her fırsatta birbirlerine olan...
Türk 'Custo'ya artık dalış yasak
Türk 'Custo'ya artık dalış yasak
Dünyanın dört bir yanında sayısız dalışlar yapan, 38 ödül sahibi...
Profesörden futbol kitabı
Profesörden futbol kitabı
Alfred Wahl, binlerce insanı stadyumlara çekebilen dünyadaki en...
Dünyada lazer ameliyatında kör olan bir kişi bile yok
Göz hastalıkları alanında tıbbın önemli ilerlemeler kaydettiğini...
Komşu usulü yaprak sarma
Türkler ve Rumlar birlikte yaşamaya başladığı gün mutfağını Türkler'den, yaşama...
Önce deniz sonra midyeler kirlendi
Marmara Denizi'nin herhangi bir kıyısından elimizi uzatıp midye çıkardığımız...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.