Saatli Maarif Takvimi gırgır, yoğurt makinesi!
Nereden gelmiş bilmiyorum. Birden mutfakta beliriverdi. Ayşe Hanım'ın da hoşuna gitmiş belli ki, bir yerden bir çivi uydurup asıvermiş. Karşıdan bana bakıyor: Şubat 24, Perşembe diyerek. Üst tarafta Hicri takvime göre tarih, günün uzaması, kaç dakikaysa... İstanbul ve Ankara için güneşin doğuş saatleri... Bir kutu içinde namaz vakitleri... Ve herhalde ilk yaratıldığı yıllarda herkesi çok ilgilendiren bilgiler: Bir şehrin kurtuluşunun o güne rastlaması, hatta Topkapı Fukara Perver Cemiyeti'nin kuruluşu! Hepsinin bir 24 Şubat'ta gerçekleştiğini belirtiyor Saatli Maarif Takvimi! En altta yardımla ilgili bir özlü söz. Arka tarafta günün tarihi vs. ile birlikte benim en sevdiğim bölüm: Yemek listesi! Püreli rosto, zeytinyağlı pırasa, havuç salatası, ekmek kadayıf!
İŞ BİTİYORMUŞ Bu kadar! Bir ev kadınının Saatli Maarif Takvimi'nin en popüler olduğu yıllarda ihtiyacı olan tüm bilgiler bunlarmış demek. Gerçi hatırlıyorum, daha detaylıydı sanki ben küçükken. Aynı şimdiki gibi, mutfakta bir tane asılıydı. Yemek listesiyle birlikte, en çok iklim öngörülerine takılırdım. Kocakarı soğukları mesela! Birinci cemrenin, ikinci cemrenin düşüşü haberleri! Sonra, şiirler. Sanki yemek tarifleri de vardı. Bir de tabii, her gün 'devamı yarın' olan hikâyeler! Yani o yıllarda, Türk kadını; iklimden, vakitten ve o gün ne yemek yapacağından yana bilgili olursa, iş büyük ölçüde bitiyormuş! Artık ocağın üzerinde tıkır tıkır, listedeki 'zeytinyağlı pırasa' pişerken 'arkası yarın' hikâyenin tadını çıkarabilirmiş yani. Şimdiki gibi çocuklara uyum sağlamak için bilgisayar öğrenmesine, kendi merakından evlilik programlarına göz atmasına (televizyon ya yoktu ya da akşam yayına başlardı o dönemde, malumunuz), internetten e-postalarını kontrol etmesine, solaryuma/spora gitmesine, 'çocuk da yaparım kariyer de' bir çaba içine girmesine, hobi edinmesine, sosyalleşmesine gerek yokmuş pek. Zaten vakti de yokmuş. "Bu akşam pizza getirtelim" veya "Mikrodalgaya atar yeriz!" söz konusu olmadığından, çamaşırlar merdanelide ya da elde yıkanıp, balkonda bahçede kurutulduğundan... Ve o yıllarda ev temizliğiyle ilgili en müthiş icadın 'Gırgır'; süpürme 'makinesi' olduğundan! Sanırım 60'lı, 70'li yılların vazgeçilmez ev eşyalarından biri de gırgırdı. Bilmeyen gençler için söyleyeyim, ittirdikçe içindeki dönen fırçalar halıyı malıyı süpürüp, tozunu içine atar. Sonra, haftada bir falan yanlarından tutup gazete kağıdına içindeki hav, iplik ve toz yığını boşaltılır. Sen eğlendiğin halde "Iıııyk" dersin, annen bu gayet 'ıııyk' konuyla uğraştığı için aniden sinirlenip seni odana oyuncaklarınla oynamaya gönderir. Hâlâ evinde gırgırı olan var mı acaba? Türk ev kadınının o yıllardaki bir başka vazgeçilmezi: Yoğurt makinesi! Neden evde yoğurt yapma merakı sarmıştı herkesi bilmiyorum! Türkiye gibi yoğurdun merkezi bir ülkede, 70'li yıllarda bile onlarca farklı marka varken, evde yoğurt yapmaya çalışır dururduk. Hayır bir şeye benzese! Sulu, yoğurttan çok sütlü mamaya benzer vıcık bir şey olurdu. Şeftalilisi, elmalısı denenirdi, yılmadan...
İHTİYACIM VAR... Ve şimdi, çok fazla çalıştığım, sürekli koşuştuğum sonu gelmeyen gergin dönemlerde, bir hafta, peki birkaç gün, öyle günler yaşamak istiyorum! Kalkıp sabahlıkla Saatli Maarif'ten yaprak kopartmak, yemek listesine bakmak... Esneyerek gidip camı açmak, kocakarı soğukları takvimde yazdığı gibi başladı mı diye bakmak! Elimde çay, acele etmeden, hatta gazetelere bakmadan, peynirli zeytinli kahvaltı ve belki biraz dışarısını seyretmek. Sonra ocağın üzerine bir pırasa! Ardından halıya gırgır! Bir şeftalili yoğurt attırmak, sonrasında öğle uykusu. Kalkıp giyinip, saça mizanpli ve 'beyin gelişini bekleme!' Hatta akşamına bir 'Dallas!' Kesinlikle uydurmuyorum! Şiddetle ihtiyacım var bu aralar!
Not: Avrupa Yakası, 2005 yılı içindeki dokuzuncu ve onuncu ödüllerini de aldı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi bizi 'Yılın En İyi Dizisi', Fatih Üniversitesi Gelişim Kubülü, 'Yılın En Başarılı Dizisi' seçti. Teşekkür ediyoruz. Yukarıda yazdığım gibi, bazen yavaşlamak istesek de, bizim hayatımız da böyle efenim. Layık olmaya çalışıciiz...
|