| |
|
|
Derin, şeffaf ve protokolsüz
- Sayın Başkan... Şam'da dolaşırken, herkesten büyük ilgi gördük... Hiç yabancılık çekmedik. - Çok memnun oldum... Türkiye'yi ziyaret ettim... İstanbul'da hava eksi 6 derece idi... Havaalanında bir Türk gazeteci sordu: Havayı nasıl buldunuz? - Siz ne yanıt verdiniz? - Dedim ki... İstanbul'da hava soğuk... Ama bütün Türkiye'de kalpler çok sıcak... Her yerde bunu gördüm.
Beşar Esad: - Türkiye'de devlet yetkilileriyle ve siyasetçilerle konuştum... Etkilendim... Ama en çok etkilendiğim husus başkaydı. - Neydi? - Programsız, randevusuz, çarşıda halkın arasına girdim... Orada Türk halkı gerçeğini gördüm... Olağanüstü etkilendim... Maalesef bunu daha önce bilmiyorduk. - Neden? - Geçmişte ortak bir tarih yaşamıştık... Fakat, soğuk savaşın bir parçası olarak, önemli bir hata yaptığımız anlaşılıyor.
- Sayın Başkan... Sorularımızı içtenlikle yanıtladığınız için teşekkür ederiz. - Bir, iki hususa daha girmek istiyorum... Bizler komşuyuz... Kendimize güvenmezsek, kimse bize yardım edemez... Bizde bir söz var: Komşun iyi durumda değilse, sen de olamazsın. - Bu sözün benzeri bizde de var... Komşun açken, rahat uyuyamazsın. - Çok doğru... Türkiye'nin AB'ye katılımı önemli... AB'ye girmenizle biz iftihar ederiz... Zira Batı'nın İslam konusundaki önyargılı görüşüne karşı Türkiye'nin vereceği bir imaj olacak... Bu konuda çok güzel ve uygar mesajlar sergiliyorsunuz.
- Sayın Başkan... Allahaısmarladık. - Daha sık gelin... Bizden de size gidilsin... Açık, şeffaf, randevusuz, derinliği olan, ortak çıkarları gözeten ilişkiler kurulsun... İki toplumu bir araya getiren tarihi dostluğu güçlendirelim... Biz sizinle gerçek kardeşlik istiyoruz.
|