İTO'nun 'IMF ile nereye kadar' araştırmasında ekonominin dış finansmana aşırı bağımlı hale gelmesinin de ciddi bir sorun oluşturduğuna dikkat çekiliyor..
İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) ''IMF ile Nereye Kadar?'' başlıklı araştırmasında, kısa vadede uluslararası destekle oluşturulan moralin tek başına yeterli olmadığı, başta yapısal reformlar olmak üzere atılması gereken adımların somut olarak yaşama yansıması gerektiği vurgulandı.
İTO'nun, 2000 yılından sonra uygulanan programlar ve 2005 yılında başlayacak olan stand-by anlaşmasının başarı koşullarının analiz edildiği ''IMF ile Nereye Kadar?'' araştırması açıklandı.
Trakya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sadi Uzunoğlu tarafından hazırlanan, IMF destekli programın başarısının 8 ana başlıkta toplandığı İTO araştırmasında, Türkiye'nin kendi içinde politik risk oluşturacak streslerden uzak durması ve toplumun geniş kesimleri ile toplumsal uzlaşmanın sağlanması gerektiği belirtildi.
Komşu ülkelerle ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi, ortak paydaların genişletilmesi ve Türkiye'nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) içindeki yeri ve fonksiyonunun Türkiye için bir risk oluşturmaması gerektiğine işaret edilen araştırmada, programın başarısı için saptanan diğer başlıklar şöyle sıralandı:
''Dünyadaki yapısal sorunların ortadan kaldırılması, dünyada belirsizlik yaratacak ekonomik ve politik sıkıntıların olmaması. Türkiye'de büyümenin sürekliliği için yapısal reformların hayata geçirilmesi. Her yıl 7-8 milyar dolar düzeyinde direk yabancı sermayenin çekilmesi. Türk Lirası'nın daha fazla aşırı değerli hale gelmemesi. İç ve dış borçlanmada vadenin uzaması ve maliyetlerin düşmesi. İstikrarlı büyüyen ekonomide sosyal gereksinimleri zorlamadan faiz dışı fazlanın verilmesi.''
FAİZ DIŞI FAZLA
Araştırmada, bir yandan dışarıda tempolu bir şekilde yükselen hammadde fiyatları, diğer taraftan aşırı değerlenen Lira ve artan yerli girdi maliyetlerinin reel kesim üzerindeki yıkıcı etkisi ve devamında yaratacağı sosyal ve siyasi problemlerin nasıl çözüleceğinin bilinmediğine dikkat çekildi.
Araştırmada, ''Reel kesimin sesi daha öncesine kıyasla daha cılız çıkıyorsa, bu daha iyi olduklarından değil, çok daha güçsüz duruma düşmelerinden kaynaklanıyor. Ne Avrupa Birliği'nden müzakere tarihi alınması ne de IMF ile 2004 sonrası için yeni bir anlaşma yapılması reel kesimi moral etkisi dışında sanıldığı gibi çok ilgilendirmiyor'' denildi.
Faiz dışı fazla nedeniyle IMF ile ekonomi yönetimi arasında çeşitli sorunların yaşanmasının olasılık dahilinde olduğu da belirtilen araştırmada, IMF'nin sürdürülebilir borç çevirmenin ve reel faizlerin düşürülmesinin yolunun faiz dışı fazlanın verilmesine bağlı olduğuna inandığı, bunun da ekonomi yönetiminin harcamalar konusunda elini bağlayan en önemli konuyu oluşturduğu kaydedildi.
8 başlıktaki başarı koşullarından biri veya birkaçında aksaklık söz konusu olduğunda, gelecekte yeni krizlerin yaşanmasının kaçınılmaz olacağı vurgulanan araştırmada, ekonominin dış finansmana aşırı bağımlı hale gelmesinin de ciddi bir sorun oluşturduğu ifade edilerek şu saptamalarda bulunuldu:
''IMF ve onun arkasındaki güçlere bağımlılık artıyor. Türkiye kendi ayakları üzerinde duran bir ülke konumundan gittikçe uzaklaşıyor. Türk Lirası'nın aşırı değerli tutulduğu, tüketici kredisi destekli iç talebe dayalı büyüme sağlanan, bunun yanı sıra iç tasarrufların artırılamadığı bir ekonomide dış açıkların yani döviz açığının kaçınılmaz olduğu bir gerçek. Hiç kuşkusuz bu açıkların da finansmanı için ek kaynağa gereksinim var. Sürekli sıcak para ile (yüksek TL faizi, düşük kur) bu açıkların kapatılması ve morfin haline gelen dış borçlanma ile borç çevriminin yapılması ne kadar sürdürülebilir?''
Araştırmada, kısa vadede uluslararası destekle oluşturulan moralin tek başına yeterli olmadığı, başta yapısal reformlar olmak üzere atılması gereken adımların somut olarak yaşama yansıması gerektiği, aksi halde sorunların yalnızca erteleneceği kaydedildi. (AA)