Ölü gerçek!
Hiç... Çocuğunuza ne olduğunu, neden öyle olduğunu, nasıl öldüğünü... Evladınızın artık ölü olduğu "gerçeği" karşısında, gerçeğin gerçekten ne olduğunu öğrenmek için çırpınan bir anne, baba oldunuz mu? Her gün, kalbimizi bir an soğutan, sonra biz üstünden geçip gittiğimizde, düştüğü yeri yakmaya devam eden alev alev haberler süzülüyor. Büyük büyük haberlerin arasında uçuyor... Ölü oğulların, kızların toprağa karışan bedenlerine şöyle bir dokunuyor... Gerçeğin kıyısında biraz dolaşıyor... İmkansız! Başımıza gelene kadar, gerçeğe bu kadar aç olmamız imkansız.
Boğaz Köprüsü'nde bir "kaza" haberi... Camdan fırlamış bir kız. BMW'de bir komiser. Asayiş müdürü! Anne, "kızımı attılar" diye haykırıyor. Belki öyle değildir. Belki gerçek gerçekten onun içini yakan şüphe gibi ateşten değildir. Belki, anne duygusu, anne öfkesi, anne isyanı tam da gerçeğin olduğu yere doğru koşuyordur. Ne olduğunu gerçekten öğrenebilecek mi? Bir asayiş müdürünün "kazası"nda, polis, gerçeği bulup çıkaracak mı? Hukuk, adil olacak mı? "Koruma güdüsü" bir kez daha gerçeğin dişlerini sökecek mi?
Bakırköy'de "karakolda intihar" haberi... Kapkaçtan zaten yatmış bir genç. Bir kez daha gözaltında. "1.80'lik boyuyla 88 santim bir yükseklikte kendini astığı" söyleniyor. Baba, anne, ağabey bu gerçeği kabullenemiyor. Ölüm gerçek; kabul edecekler ama "intihar"ı kabullenemiyor. Bir anne, baba daha çocuklarını öldüren gerçeği arıyor. "Karakolda ölüm"de polis, gerçeği bulup çıkaracak mı? Hukuk, adil olacak mı? "Koruma güdüsü" bir kez daha gerçeğin dişlerini sökecek mi?
Bir aydan fazla oldu... Kızıltepe'de öldürülen Uğur'un 12 yaşında ölü çocuk olduğu gerçeği değişmiyor elbette. Ama gerçek, gerçek olarak ortaya çıkacak mı? Kocası ve oğlu öldürülen bir annenin, babanın, oğlunun "terörist" olup olmadığı belki daha fazla önemsenecek. İzne giden Savcı Hanım, nasıl bir ruh haliyle dönecek? Zanlı polisleri sorgularken, odasında, başka polislerin gölgesi var mıydı? "Polis kurşunuyla ölüm"de, gerçek bulup çıkarılacak mı? Hukuk,adil olacak mı? "Koruma güdüsü" bir kez daha gerçeğin dişlerini sökecek mi?
Gece, sabaha karşı "evli adamla fink atan" kız... "Zaten kapkaçtan sabıkalı" genç... "Zaten teröre bulaşmış bir yörede, kuşkulu bağlantıları olan" baba, oğul... Yaftalar, sıfatlar; ölümü meşrulaştırmak, kendi halinde, kendi dünyasında, suçsuz ve namusuyla yaşayan her ana, baba ve çocuğundan, "kuşkulu ölüm"ün uzak duracağını fısıldamak üzere hazır. "Herkesin gerçeği kendine"... Lakin; hiç gerçeğe aç kaldınız mı? Soğumuş bir çocuk, genç cesedin başında, "gerçek nedir" diye durmak nedir, düşündünüz mü? Binlercesi, zor koşullarda çoluk çocuğunu ayakta tutmaya çalışan polisler için bile "gerçek zamanı" böyle bir şey!
|