Çocuk sahibi olmak için ideal zaman
Sevgili okurlar, pek çok konuyu soruyor ve önceliği bu sorunlara vermemi istiyorsunuz. Elimden geldiğince her hususa dokunmaya çalışacağım. Bugün de, çoktandır istenen, "Çocuk yapmak izin ideal zaman" konusunu işleyelim. Biliyorsunuz çocuk evliliğin vazgeçilmez bir gerekçesidir. Çoğumuz bunu planlamayı bilmeyiz ve çocuk olur. Tabii seviniriz, çok severiz. Hatta bazen, mesut olmayan evlilikleri kurtaracağı yanılgısına düşeriz. Babanın çocuğunu sevmesi, annesini de sevmesini gerektirmez. Ya da, bu evliliği, çocuk için devam ettirmek, ne dereceye kadar akılcıdır bilemiyorum. Daha doğrusu birbirini sevmeyen veya sevse de geçinemeyen kişiler, çocuk yüzünden ayrılmıyorsa, şimdi biz ne yaptığımızı sanıyoruz? Bu yavrucağın günahı ne? Münakaşalar, anlaşmazlıklar terapi görmedikçe bitmez ki. Bir de buna hamilelik sıkıntıları, yeni bebeğin ekstra uğraşları, artan anne, baba, kaynana, çevre müdahaleleri eklenince... İki kişi yalnızken hal edememişler, şimdi bu hengamede nasıl anlaşacaklar? Seks problemleri yorgun argın, bıkkın genç anne, ikinci planda kalmış genç baba ile sizce nereye tırmanır? Eski günler bile mumla aranır, uykusuz geceler, emziren anne, çığlık çığlığa bir tatlı baş ağrısı, bütün bunlardan kaynaklanan bir sürü tatsızlık, memnuniyetsizlik, eksiklik, anlayışsızlık, velhasıl karma karışık ruh halleri... Sıkılan baba, genellikle topun ağzındadır. Eve gelmemesi, geç kalması, "Muhakkak biri var"; yardım etmemesi, eski rutin ev hayatını istemesi, beklentileri, kızmaları, bağırmaları "anlayışsızlık, egoistlik" olarak kabul edilir. Evdeki onca insan, ertesi günü çalışılacak olması, ayrı oda ayrı yatak durumları, bir süre sonra tarafları çileden çıkarır. Demek ki bu aile, çocuk sahibi olmak için, henüz hazır değilmiş. Karşılıklı problemlerini çözmüş bir karı koca, muhakkak ki daha az zararla bu zamanı atlatır. Bazen hiç problem olmasa da, taraflardan biri henüz hazır değildir. Genç hanım yeni evlenmiştir, vücudunun hatları bozulsun istemez. Evliliğin keyfini daha çıkarmamıştır veya gezecekler, eğleneceklerdir, yahut henüz çok gençlerdir, ev işi, koca idare etmeyi yeni öğreniyordur bu bebek de nereden çıkmıştır? Kocası aşkını, seksini, bakımını, yemeğini, alışkanlıklarını kaybetmediği sürece, pek de dertlenmez. Ne de olsa bir minik bebek gelecek ve baba olacaktır... İlerideki günler (bakımı, okuması, parasal sorunlar...) hiç akla gelmez. Çocuk, taraflar maddi ve manevi hazırsa, isteniyor, özleniyor ve bekleniyorsa mutluluk getirir. Hamilelik mutlu, sorunsuz, dırdırsız, kavgasız geçecekse çekilir. Zaten ilerdeki bebeğin ruh hali direkt bu hamileliğin seyri ile ilgilidir. Ne kadar sakinlik ve huzur, o kadar sorunsuz çocuk. Her dakika hop kalkan hop oturan bir hamile veya emzikli kadın, akıttığı her göz yaşında bebeğine zehir enjekte eder adeta. Şimdi sorunlar artmış ve sorunlu, sıkıntılı, takıntılı kişiler bir de bebek sahibi olup, onunda o küçücük ruhunu zedelemekle meşguldürler. Farz edelim ki bir heves, çocuğumuz doğmuş, öyle ya da böyle durumu idare etmiş, gençlik, yeni evlilik, toyluk derken seneler geçmiş ve bebek bizimle beraber büyümüş. Şimdi o hengamede bir de bakmışız ki, aramızda bir sürü sorun varmış anlamamışız veya problemler yığılmaya başlamış. Her iki taraf da çalışıyor çocuk ortada. Senin annen benimkiler derken bakıcı kadın, kreş filan, maddi manevi problemler; işe koş eve koş süper anne halleri, neticede tuş bir halde yatak. Buna karşılık normal bir "karılık" vazifesi bekleyen kocalar!!! Hele bir de başka çocuklar da olmuşsa evdeki patırdı, "süt isterim" "su isterim" "çişim geldi" " korkuyorum" diyen bizim yatağa. "E bari ben öbür odaya gideyim çocuklar anne ile yatsın" diyen kocalar... Derken ayrı yatma alışkanlıkları, hiç baş başa kalamayan karı kocalar, bütün bunları kaydeden bilinç altı uzaklaşmalar. İşte her şey böyle başlıyor ve kendimize geldiğimizde romantizmden, flörtten, güzel bir seksten uzak evlilikler içinde buluyoruz kendimizi. Acaba diyorum en az bir beş yıl geçseydi, birbirimizi yeterince tanısaydık, doygun derin bir evliliğimiz, çok güzel verici ilişkilerimiz olsaydı, sonra da "ah bir de bebeğimiz olsa" diye özlem duysaydık. Gelecek olan bebeği en iyi şekil ve şartlarda bekleseydik. Annesine doyabileceği imkanlar olsaydı, baba ile bir beden olup bebeğimizi büyütseydik daha iyi olmaz mıydı. Çocuğumuza bilinçli terbiye verip, sevgi ve şefkatle bir ses olsaydık, hem kendimizi, hem evimizi, hem eşimizi, ihmal etmeden bu dünya nimetinin tadını çıkarabilseydik. "Emzirmek" tabiatın en nefis nimetlerinden biridir. Bunu sonuna kadar kullanabilmek, anne baba olmanın harika tadını çıkarabilmek gereklidir. Bakabilecek, sevebilecek, angarya görmeyecek kadar ve en önemlisi birbirimizi kaybetmeksizin, çocuk sahibi olmak gerekir. Çocuklarınızla mutlu, tatlı günler dilerim, bu arada eşinizi de sakın unutmayın.
Konuşalım, soralım, öğrenelim, birlikte çözelim, sorunları paylaşalım, rahatlayalım! Psikolojik Danışman Evlilik ve Aile Terapisti Selin Özkök Karacehennem'e ulaşmak için tel: (0212) 352 52 25-26
Selin Özkök Karacehennem
|