Anneler beyin yıkayabilir mi?
Yıkayanlar var. İşin komiği hepsi oturmuş Semra Hanım'ı eleştiriyor
Adam Kuveyt çöllerinde bir süre görev yapıyor. Çok zor zamanlar geçiriyor. Bir taraftan savaş, bir taraftan kötü koşullar... Bir gece pusuya düşürülüyorlar. Adam bölükteki en yakın arkadaşlarını kaybediyor. Bir kısmını kurtarıyor. Eve döndüğünde şeref madalyasıyla ödüllendiriliyor. Adamın annesi senatör. Nasıl düşkün oğluna, nasıl bir bağ var aralarında anlatamam. Oğlu ara sıra annesine sesini yükseltse de aslında anne ne diyorsa o oluyor. Adam bütün hayatını kendi farkında olmasa bile, annesine göre şekillendiriyor. Ne mi yapıyor? Kariyerini annesinin isteğine göre düzenliyor. Şeref madalyası olduğu için her yerde büyük saygı görüyor ve o da gözlerini çok ama çok yükseğe dikiyor. Özel hayatında ne kadar aşık olursa olsun, annesinin sözünden çıkmıyor. Arada bir isyan etmiyor değil ama kelimeleri havada kayboluyor. Seviyor annesini, her şeyden önce bugün geldiği noktanın onun sayesinde olduğunu biliyor. Gözünü çok ama çok yukarılara dikiyor. Amerika'nın başına oynuyor. Annesini yönetemeyen adam dünyayı yönetmeye talip oluyor. Her şey mükemmel giderken rüyaları keyfini kaçırıyor. Rüyalar diyor ki hiçbir şey göründüğü gibi değil, yaşadıkların gerçek değil, sen hiç değilsin. Mançuryalı Aday isimli filmde oluyor tüm bunlar. Adamı Liev Schreiber, annesini ise Merly Streep oynuyor. Ama filmin asıl karakteri Denzel Washington, yani adamın Kuveyt'teki bölüğünün başı...
*** Size en çok kim zarar verebilir? Düşünün bakalım. Arkadaşlarınız, düşmanınız, iş çevreniz... Kim, kim? En çok zararı sizi seven ve sizin de sevdiğiniz kişi verir. Öylesine savunmasız öylesine açıksınızdır ki yaptığının kötü olduğunu bile bile kabullenirsiniz. Bazen görmezden gelir, yanlış olduğunu hissetseniz de doğruymuş gibi kabullenirsiniz. Seven ise kusursuzdur. Her yaptığını sizin iyiliğiniz için yapar. Ne hissettiğiniz, ne istediğiniz, belki de yanlış seçişiniz umurunda bile değildir. sizin iyiliğinizdir, onun bildiği şekilde... Birkaç zamandır şu meşhur Semra Hanım ve oğlu Ata üzerine yazıları okuyorum. Çoğunluk Ata üzülüyor, silkinip kendine gelmesini, hayır demesini istiyor. Annesi ise için savaşıyor, kendi üslubuyla Bütün Türkiye kaynana-gelin kilitleniyor, konu üzerine yazı dizileri hazırlanıyor, her gece birkaç yüz kişi kim tartışması yapıyor... Sahi kim haklı?
*** Bir oğlum olsa, onun için ne düşlerim. En iyisini. Oğlum hiç beğenmediğim, mutlu olmayacağını düşündüğüm biriyle evlenmek isterse ne yaparım? Cevabım yok. Yok çünkü anne değilim. Mançuryalı Aday filmindeki anne bir senatör. Hem başarılı bir işkadını hem de tarzıyla girdiği anda fark edilen bir dişi. O oğlu için kendi bildiğini yapıyor. Öylesine yükseği, öylesine güzeli düşlüyor ki... Bir insana en büyük zararı sevdiği verebilir. Senatör anne, Semra Hanım, inanın yok birbirlerinden farkı. Mançuryalı Aday filmini seyredin, bana hak verecek, Semra Hanım melekmiş diyeceksiniz.
Not: Bu arada film sıkı bir gerilim. Kocaman bir paranoya hikayesi. Oliver Stone'la yaptığım söyleşide ünlü yönetmen bu film için "Film sanki Bush'un hayatı gibiydi" demişti. İzleyince neden Bush'a benzettiğini anlayacaksınız.
|