| |
Ders: Bu ne biçim şarap!
Yaşam tempomun Alice kanalıyla yakından uzaktan bir ilgisi yok. Yani rafine bir damak tadım, şarap zevkim falan olduğu söylenemez. Benimkine daha çok "hayatta kalma vitesinde" yol alan bir dargelirlinin serüveni denebilir ancak. Ölmemek için yemek ve likit depolama hali yukarıdaki tanımı taçlandıracaktır sanırım. İnsan bildiğini görmek istermiş. Galiba benim öyle bir derdim yok. Varsa da faşistlik yapmıyorum en azından. Anlamaya, öğrenmeye çalışıyorum sonra da sıkılıp bırakıyorum. Şu sıralar şarap konusuna sardım, anlamaya çalışıyorum. Home TV'de ara sıra rastladığım Alice'de baba aşçılardan biri kuzu eti pişirdi, içine "bi'şeyler" kattı, sonra da sekiz saat söz konusu yemekle hangi şarabın içileceğine çözüm bulmaya çalıştı. Adını ilk kez duyduğum bir peynir çeşidinin baskın tadına mukavemet gösterecek bilmen nere bölgesi üzümlerinden üretilen falanca şarap önerildi. O peyniri ben nereden bulurum, bulsam tadının baskın olduğunu nereden anlarım, ona uygun şarabın kararını nasıl veririm? Bir de yanlış şarabı seçtiysek; Cafer bez getir.. "Oğlum ordan bi kola çek, mümkünse şişe olsun" daha garantili galiba.. Nasıl bu kadar önemli veya karmaşık olabiliyor? Yani genetik kod falan çözmüyoruz değil mi? Garnımız aç, et kemirmek istiyoruz, o kadar! Ömer Hayyam Kaliforniya şarapları içerek o muhteşem rubaileri yazmadı değil mi? Ne bulduysa onu içti. İster hödük deyin, ister kıro, umurumda değil. Benim için iki türlü şarap vardır: 1- Tadını sevdiğim şarap 2 Tadını sevmediğim şarap. Konuya hâkim seçkin zümre kızmasın ama gereğinden fazla mana yüklenmiş gibime geliyor şu şarap işine. Öyle Alice kanalını izlemek suretiyle de yargılarda bulunmuyorum. Bilimsel boyutta da konuya dadanmışlığımız vardır. Bir keresinde yurtdışında yolum bir bağa düşmüştü. Nedenini sormayın, sıkıcı bir hikâye. Bu bağda özel bir bölümde şarap test etme odası vardı. Oraya girdik. Dershane gibi bir yer. Ben en arka sıraya çöktüm, n'olur n'olmaz diye. Dersimiz; bu ne biçim şarap! Masada orta büyüklükte bir kova, bir sürahi su, muhtelif çap ve ebatta kadehler vardı. Hocamız şarap nasıl test edilir izahatı veriyordu. Rengine bak, kadehte salla, kokla, bir yudum al, ağzında iki tur dolaştır, bir sonraki şarabı denemek için ağzındakini kovaya boşalt, suyla ağzını durula.. Sınıfta not alanlar vardı! Ben kovaya boşaltma aşamasını pas geçip şarapları içme kararı aldım ve bir süre sonra kulaklarım kızarmaya başladı. Kıkırdamaya başlamam standart donanım. Hocadan tatlı sert uyarı görmemse kaçınılmaz. Neyse dersten kafayı bulup çıktım ve doğal olarak bu eğitim süreci boşa harcanmış oldu. En azından denemişim değil mi? Bi de anlasam..
|