Gerçekler için...
Devam edeceğim. Birbiriyle çelişen onca resmi açıklamaya göre... "Karakol basarken... Çatışmaya girince... Dur ihtarına uymayınca", Mardin Kızıltepe "Turgut Özal Mahallesi"... "Vatan Caddesi"nde vurulup "Atatürk Mahallesi"nde defnedilen baba ve oğul için devam edeceğim. "Stat cinayeti"ni "bu kadar yürekten" didikleyen medya ile hükümetin, "delik deşik edilen 12 yaşındaki Uğur"un soğuk bedenine biraz olsun sokulmaya neden imtina ettiklerini merak ederek devam edeceğim. Uğur'un mezarına mumlarla, çiçeklerle giden gözü yaşlı, kahrolmuş ilkokul arkadaşları için de.
*** Biliyor musunuz... Yani, hani her gün Irak'ta katledilen "Türk kamyon şoförleri" haberleriyle üzülen siz, biliyor musunuz... O akşam Uğur'un babası Ahmet Kaymaz, kendisine ait tankeri hazırlıyordu, ateş açılmışken. İskenderun'a gidecek, tankeri dolduracak, Irak'ın yolunu tutacaktı. Bayram öncesi Irak'tan yeni dönmüş, bayramı ailesiyle geçirmiş, muhtemelen, "ölüm cehennemi" Irak'tan dönebilen her şoförün yaptığı gibi, çocuğuna sarılmıştı. Bayram bitmiş, yola koyulma vakti gelmişti. Bunları, Ahmet Kaymaz' ın, 10 yıldır memleketinden uzakta turizmcilik yapan, birkaç yabancı dil bilen kardeşi Murat Kaymaz' dan dinledim. Mahalleden komşuları da olan, Uğur' un cesedini ilk teşhis edenlerden, cesedin başındaki "sivil giyimli" birilerine "o benim öğrencim" deyince şaşkınlıklarını fark eden öğretmen Ahmet Bey' den de. Yola koyulma vakti gelmiş ve ne olduysa o an olmuş, tankerin yanı başındayken ateş açılmış... Irak'ta ölüme gidip gelen ama ölümle vatanının Vatan Caddesi'nde buluşan Ahmet Kaymaz 8 kurşun... Babasının yanındaki Uğur, çoğu yakın mesafeden, 9'u sırtından 13 kurşun yemişti. Annesi Makbule Hanım, "Ayağında terlikleri vardı yavrumun" diyor. Görüntüye göre ise, cesetlerin yanında birer silah, başlarında ise "operasyon yapanlar" vardı! Ayağı terlikli 12 yaşındaki Uğur ile Irak yolunu tutmaya hazırlanan babası, "resmi görüntü" ye göre, ellerine silah almışlardı! Yedikleri toplam 21 kurşun vardı ama attıklarının izi meçhuldü! "Savcı Özlem Pınar Akkoç", 112 Acil'e "müdahale edip etmediklerini" sormuş, izin verilmediğini öğrenmişti. Şimdi gerçek adına bir umut "Savcı Hanım"da. Hükümet orada, medya burada, "gerçek" ne? Bu vatanın bir vatan caddesinde "gerçek" nerede?
*** Derin sessizlik karşısında şimdi susayım, bir okur yazısına yer vereyim. O bir doktor. Yüzünü hiç görmedim. Yıllardır yazar, paylaşır. Yurtdışı ya da Doğu'ya gitme ikileminde kalınca tercihini "buradan yana" kullanmıştı. Diyor ki: "Umur Abi, siz umutlu musunuz? Eminim biliyorsunuz soranın olmayacağını ama hala çırpınıp duruyorsunuz. 12 yaşındaki bir çocuğun bedeninde 10 kurşunun hesabını sormayan demiyorum, en azından haberini gazeteci gibi vermeyen medya mensubu olur mu! İsrail TV'si 12 yaşında bir kızın bedenine kurşun yağdıran subayın görüntülerini vermiş. Ya bizim medyamız? Biz boşuna mı uğraşıyoruz bu çocukları iyileştirip yaşatmak için? Daha büyümeden öldürülüyorlar. Bir ölü çocuk bedeni nasıldır, bilinir mi? Dünyanın en soğuk şeyidir. Görseler, o soğukluk onları üşütür mü dersiniz!" Bilmiyorum!
|