|
|
|
|
|
|
İntihardan vazgeçip iki rekat namaz kıldım
Şovmen Beyaz'ın bile 'Yusuf Yusuf' skecinde esinlendiği Sır Kapısı'nın sunucusu Reha Yeprem, gördüğü ilgiden memnun. Kendi hayatında da Sır Kapısı'na konu olacak olaylar yaşadığını söyleyen Yeprem, intiharın eşiğinden döndüğünü anlattı.
Sırlı programların sayısı her geçen gün artıyor. Büyük kanalların da yeni yayın döneminde yer verdiği bu programların öncüsü ise eski manken Reha Yeprem'in sunduğu 'Sır Kapısı'. En popüler dizileri ve programları bile geride bırakarak, her hafta reyting sıralamasında birinci olan 'Sır Kapısı'nın sırrını öğrenmek üzere Ramazan'ın ilk haftasında telefonla arayarak röportaj talebinde bulundum Reha Yeprem'e... Fakat Ramazan nedeniyle şehir şehir gezdiğini ve bir ay sonra İstanbul'a döneceğini söyleyen Yeprem, röportajı bayram sonrası yapabileceğini belirtti. Bayram biter bitmez telefonlaşarak röportaj için yer ve saat belirledik. Altunizade'deki alışveriş merkezi Capitol'de buluşmaya karar verdik. Röportaja biraz erken gittim ve Capitol'da gezmeye başladım. Röportaj saatinde Yeprem'i arayarak Ben Capitol'ün içindeyim, isterseniz röportajı Starbucks Caf'de yapalım' dedim. Bana 'Dışarıdayım Gülşen Hanım' deyince kapıya doğru yürümeye başladım. Acaba içerisi kalabalık olur, bu sebepten mi içerde röportaj yapmak istemedi düşüncesiyle bir kez daha Yeprem'i arayarak; 'Burası çok sakin. Kalabalık değil' dediğimde bana, 'Arabaya binin' diyerek, cipiyle kapıya yanaştı. Ve Çamlıca tepesine doğru yola çıktık. Burada ismine dikkat etmediğim bir cafe'ye oturduk. Bu cafe, bir türbeyi andırıyordu. Duvarları, içerinin dekorasyonu tıpkı bir türbe gibiydi. İçeride bizim dışımızda bir çift daha vardı. Burada kendini çok rahat hisseden Yeprem'i garsonlardan mekan sahibine kadar herkes tanıyordu. Belki de bu yüzden bu çok rahat ettiği mekanı tercih etmişti...
'DİNLEMEYİ SEVİYORUZ' * Sır Kapısı gibi bir program hazırlamak nereden aklınıza geldi? Kanalımız 'Mucizeler Davetiyesi' diye bir dizi satın almıştı. Bu dizide 'Alacakaranlık Kuşağı' gibi hikayeler anlatıyordu. Bu film Hıristiyan misyonerlerin mesaj verme amaçlı hazırladıkları bir şeydi. Bu hoşumuza gitti. Bizim değerlerimiz ise evrenseldir. Yani, somut bir örnek vermek gerekirse; yalancıyı kimse sevmez, hırsızı kimse sevmez. Zaten insanlık değerleri evrenseldir. Bizim milletimiz çok fazla okuyan bir millet değil ama hikaye dinlemeyi seven bir milletiz. Programı hazırlarken Peygamberimizin bir Hadis- i Şerifi'ne inandığımız için yola çıktık: 'Bir kişinin sonsuz mutluluğu için çalışmak, üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.' Bir kişinin sonsuz mutluluğu için çalışmak üzerine doğup büyüyen her şeyden daha hayırlıysa, reytingden de hayırlı bir şey yapıyoruz diye düşündük.
* Sırlı programların sayısı her geçen gün daha da artıyor. Bu işe başlarken büyük kanalların da bu tarz programlar yapacağı aklınıza geldi mi? Sekiz yıl önce biz bu projeye başladığımızda reyting kaygımız yoktu. Çok izlensin, çok para kazanalım, insanlar da peşimizden gelsin diye yapmadık. Zaten ilk beş sene rezildik, yerlerdeydik. 0.2, 0.3 reytingimiz vardı. 1.0 bile olamıyorduk. Bir gün reytingimiz 1.0 geldiğinde göbek attık. Beş yıl bu şekilde dayandık. Normalde televizyonlarda bir program reyting yapmıyorsa bir yıl sonra yayından kaldırılır. Ama biz aynı düşünceye sahip insanlarla bir araya geldiğimiz için böyle bir sıkıntı yaşamadık. Sonra reytingler yükselmeye başladı. Haftalarca AGB verilerine göre birinci sırada yer almaya başladık. Reyting rekorları kırmaya başladık. Özellikle yeni yayın döneminin başladığı dönem yedi hafta birinci olduk.
* Reytinglerin yükselmesini neye bağlıyorsunuz? Bazı insanlar 'Diziler yok, programlar yayında olmadığı için yoklukta böyle bir reyting kazandılar' diye konuştu. Fakat 'Sır Kapısı' reyting rekorları kırmayı sürdürdü. Kanallar bu işin peşinden gelmeye başladı. Bunun taklidi olan programlar çıkmaya başladı. Zaten biz o taklit kelimesini de sevmiyoruz. 'Özenmişler, yapıyorlar' diyoruz. Onlar bizim her zaman rakibimiz değil, kardeşimiz olurlar.
'ÜMİT SAÇIYORUZ' * 'Sır Kapısı'nın insanlara verdiği mesaj ne? İyilik yapanın iyilikle karşılık bulacağı, kötülük yapanın kötülükle karşılık bulacağı mesajını veriyoruz. İnsanda mutlaka ümit olmalıdır. 'Bittik, battık mahvolduk' diye bir anlayış bizim anlayışımız değildir. Mutlaka bir çıkış yolu vardır. İnsanlara ümit saçmak bir mesajdır. Karanlığın ne kadar dibinde olursanız olun, ümitsizlik en büyük karanlıktır.
* Anlatılanların hepsi gerçek hayatta yaşanmış hikayeler mi? Bize mektuplar geliyor. Mektuplarda insanlar 'Biz bu olayı 'Sır Kapısı' hikayesi yapmıyoruz. Çünkü mesaj verirken dikkatli olmak lazım. Verilen mesajlar uzmanlık istiyor. Çok derin ilahiyat bilgisi isteyen konulardır. Bu konular çok değişik ilimleri ilgilendirir. Psikolojiden tutun da pedagojiye kadar. Zaten mektupları okuduğumuz zaman gruplandırıyoruz. Bu psikolojinin, bu nöropskiyatristin, bu ilahiyat konusudur gibi. O ilimlerin uzmanlarıyla konuşmadan bu hikayeleri anlatamazsınız. Biz çok ciddi bir ekiple istişare ediyoruz. Bütün ilim dallarıyla ilgili uzmanlarla çalışıyoruz. Ama dedektif gibi gerçekten 'bu olmuş mu, olmamış mı' diye araştıramıyoruz.
* Sizi en çok etkileyen hikaye ne oldu? Bir dönem uzaylılar, UFO'lar gibi birtakım programlar vardı. Bunlar hiçbir zaman 'Sır Kapısı'nın konusu olmadı. Birbirimizin hayatından almamız gereken onlarca konu varken, hiç öyle ekstrem konulara gitmemiz uygun olmazdı. Bizi her zaman gerçek ilgilendirdi. Her hafta yüzlerce hikaye içinden iki hikaye seçiyoruz. Hepsi beni damardan etkiliyor. Çünkü herkesin bir hikayesi var.
'MUTLU OLAMADIM' * Sizin bir hikayeniz var mı? Mankenlik, oyunculuk ve sonra aniden her şeyi bir kenara bırakıp dine yöneldiniz... İşte bu, benim hikayem. Bu da benim sırlı hikayem. Bunun için 'Zehirli Bal' isimli bir kitap yazdım. Benim hikayemi bu kitap anlatıyor. Şöhret aynı riya gibi kalbi öldüren zehirli bir baldır. Yani ne pahasına olursa olsun, şöhreti elde etmek için uğraşmak zehirlidir. İnsan böyle olunca uyuşturucuya da bulaşır, alkole de bulaşır, 'Ben kral oldum' diye düşünerek, nerede sabah orada akşam hayatını sürdürür. Ben de hayatımın bir noktasında böyle oldum. Sinema kralı seçildim. Nerede sabah orada akşam yaşadım, kızlarla fotoğraflarımız magazin basınında çıktı. Yani; makineyi bozdum. Kullanma kılavuzunu kullanmazsan, makine bozulur. Hayatın da bir kullanma kılavuzu vardır. Ben intihara bile teşebbüs etmiş bir adamım.
* Sizi intihara sürükleyen şöhret miydi? Çok para kazandım, çok meşhur oldum. Sokaklarda yürüyemez hale geldim, belki milyonlarca gencin olmak istedikleri yere geldim. Ama mutlu olmadığım gibi, bunalıma düştüm. Kendimi kurtaramadığım manevi sıkıntılar içine girdim. Öyle bir dönem yaşadım ki, ben milletin üç ayda kazandığını bir gecede yiyen bir adamdım. İçimde bir boşluk vardı. O boşluğu tatmin etmezsen o boşluk bir gün senden hesap sorar. Ben hayatın kullanma kılavuzunun farkında değildim. Siz onu kullanmazsanız, kendinizce doğrular kendinizce kurallar kurarak 'Ben doğruyu buldum' dersiniz. Herkes gibi ben de öyleydim. Ta ki içimdeki boşluğu hissedene kadar. Bir gün dama çıktım. Ve o damda bir saat gittim, geldim. Kendimi boşluğa bırakmak istiyordum. Fakat içimdeki ses, hayatın bu kadar basit olmadığını
GÜLŞEN YÜKSEL Magazin
|
|
|
|
|
|
|
|
|