Ersun Yanal ve sözleşme kültürü
İşveren, beklentilerine yanıt vermeyen çalışanıyla yollarını nasıl ayırır? Birkaç gündür Türk Milli Takımı Teknik Direktörü Ersun Yanal'a yönelik eleştirilerde en çok kafamı kurcalayan soru buydu. Spor kamuoyu Yanal'ın vakit geçirmeden "çekip gitmesini" istiyor. Futbol Federasyonu Başkanı Levent Bıçakcı'nın, Fatih Altaylı'ya söylediklerinden anlıyoruz ki o da aynı görüşü taşyor. Takıldığım nokta burası. Bıçakcı, Yanal'ın işvereni konumunda. Eğer "Yanal ile çalışmak istemiyorsa" yapacağı çok basit bir işlem var; Yanal ile yaptıkları sözleşmeyi tek taraflı iptal etmek... Ama bu yöntemi kullanmıyor. Çünkü, sözleşmede tazminat maddesi var ve çok ağır. Yazılanlara göre, Yanal'a ödenmesi gereken para 1.2 milyon dolar. Bu kez, Doğu geleneklerine uygun, "belden aşağı vurma, pusu kurma" kültürü devreye giriyor. İma yoluyla Yanal'a "git" mesajı veriliyor. Bu yetmiyor, kamuoyunda Yanal'ın kariyerini yok edecek tarzda ağır tahrik kampanyası tetikleniyor. Milli takım direktörünün başarılı olup olmadığını yorumlayacak futbol birikimim yok. Ama ortada, kendisinin başaracağına inanılarak yapılmış bir sözleşme var. Hayal kırıklığı yaşanıyorsa, "gönderilir ve bedel ödenir." Kimsenin yıpranmasına izin verilmez. Sözleşmenin ruhu bu zaten. Kabul edelim. Türkiye'de işler böyle yürümüyor. Her türlü entrika, telkin, yıpratma ile iş bedelsiz çözülmeye çalışılıyor. Toplumun büyük çoğunluğu da bu tip ahlak dışı kampanyaları destekler nitelikte davranıyor. Neymiş Yanal, "tazminatı bırakmamak için" istifa etmiyormuş! Aynı yaklaşm Şenol Güneş için de devreye girmişti. İşi vatan hainliğine kadar götürebiliyoruz. Yakın bir örnek. Milan, Fatih Terim ile yollarını ayırdı ve sözleşme gereği Terim'e tazminatını tıkır tıkır ödediler. Ne Milan ne de Terim yıprandı. Sözleşmeler de bu yüzden yapılıyor zaten...
|